Yusuf Müdür, müdürüm… Açık olmak
gerekirse bu yolculuğa başladığımızda ‘İçerdeyim Müdürüm’ diyip gaza gelsek de
birkaç bölüm sonra Yusuf Müdür’e bir hayli gıcık olanlardandım. Sarp’ın en
büyük motivasyon kaynağı olan Umut’u bulmasına yardımcı olacak adamı bulmuş
gibi yaparak Sarp’la oynadığı an sevgim azalmıştı ve düşmüştü müdür benim için.
Uzun bir süre ilgimi de çekmemişti kendisi. Bunlar yetmezmiş gibi başında
bulunduğu organizenin beceriksizliği de apaçık ortadaydı. İşte bunlar hep
gözümüzde önemini kaybettiren faktörlerdi.
Fakat bütün bunlar bir yana öyle bir
yanı vardı ki Yusuf Müdür’ün, hiçbir zaman bağımızın kopmamasını sağlayan bir
artıydı bence onun için. Her koşulda her zaman Sarp’ın yanında olması, olmaya
çalışması, koruması, kollaması. Düşününce çok takdir edilesi gerçekten.
Başarılı olan doğru düzgün bir operasyonlarını bile gösteremeyiz belki ama
abi-kardeş hatta baba-evlat yakınlığı kurmaları da onların şanssızlıklarının
yanındaki en büyük şanslarıydı aslında. Asıl demek istediğim, keşke çok daha
aktif ve başarılı olsaydınız
be Müdürüm. Bütün bölüm yollardan telefon toplamasına bile büyük dalga
geçmeli bir paragraf hazırlamıştım aslında bu haftaki yazım için. Fakat Sarp
için tek başına mekana dalarak adamları indire indire büyük azimle ilerlemesi
hepimize bir ‘Noluyoruz ya?’ dedirtse de sonu hüsran oldu yine. Geç kavuştuğu
öz oğluyla hasret bile üstelik. Seninle de hikayemiz buraya kadarmış Müdürüm.
Hoşça kal Yusuf Müdür,
emeklerinize sağlık Mustafa Uğurlu!
Yanarım yanarım onu öldürenin Celal
olmasına ama suçun Sarp’a patlayacak olmasına yanarım. O konuya da ayrı
geleceğiz zaten!
Hazır konu yanmaktan açılmışken, Davut
yaktın yine yakacağını! Adam evde yangın çıkartmadan duramıyor arkadaş. O
sahnede bana batan şey Füsun’u arkada bıraka bıraka evden çıkmaları oldu. Gel
kaçır beni diyor kadın da resmen. En başından organizeye getirilmemeleri hata
zaten. Ne uğraşıyorsunuz güvenli ev diye alın şubeye gitsin.
O sırada bizim manyak brotherslarımız da
kendilerini damdan atmakla meşgullerdi. Yalnız Coşkun’un önüne düşmelerindeki
ironiyi gören tek kişi değilimdir inşallah. Onlar sinek gibi yapıştıkları
yerden kalkmaya çalışırken ben durumun komikliğine gülüyordum hala. Hemen ölmek
yok öyle iyi güzel tamam, Coşkun reis de haklı az konuşuyor öz konuşuyor hep
ama icraat mi olsa artık biraz? Altın vuruşu yapmayı bekliyor belli, sırf bu
yüzden susuyorum zaten.

Celal ve Mert’in yan yana geldiği her
sahne beni çıldırtıyor artık. Sessiz kalamıyorum. Mert Füsun’un kaçırıldığını öğrenip
kebapçıya gittiğinde hemen bir plan kuracağını tahmin ettik zaten. Deli de olsa
Sarp’la iş birliği yaparak Füsun’u kaçıracak kadar cesur hareket edemez bizim
Mert’imiz. Celal’in Mert’in yüzüne baka baka ‘Füsun’u almamızda bir sakınca yok
de mi evlaaat, bir sorun mu var evlaaat?’ demesi artık midemi bulandırıyor.
Kebapçı Celal’in bu Yılmaz kardeşler karşısında bu denli dik durması,
korkmaması, geleceğini düşünmemesi artık kusura bakmayın ama ya aptallıktan ya
da Coşkun’u öldü bildiğinden. Karar veremiyorum ama iki kardeşin yüzüne
bakabilmesi, yetmedi bir de kaçırttığını abisine öldürmeye zorlaması falan ne
bileyim bence fazla midesizlik. Senin de sıran geliyor Celal baba, artık
ebediyete intikal edişini izlemek istiyorum.
Alyanak bu bölümde bildiği felsefeden
şaşmadı, Kudret abisinin peşine düştü. Yürek yemiş şekilde mekan bastığında
Alyanak severler olarak bir gururlandık valla. Sonra Berke’nin de artık ondan
Hasan Bey diye bahsettiğini duyunca beni bir gülme aldı. Şaka maka cidden artık
Hasan Bey dedirtiyor kendisine çok iyi ya! Kudret’i de kurtarmaya gidip,
parasını cepte tuttu. Yine en şanslımız Alyanak abimizdi bu bölüm. En
çılgınımız da Kudret, şüphesiz. Şimdi ne planlar yapacak bakalım, sıra yine
Kudret’te.
Kardeşleri bir arada tutan ortak bir amaç,
ortak kişiler gibi görünüyor ya bence o değil. Kan bağlarından habersiz iki
genci bir arada tutan şey aslında sevgi. Nefret ediyoruz diyip birlik oldukları
her an mükemmel iş çıkarmaları da bu görünmeyen sevgi bağlarından geliyor. Bir
nevi büyük aşklar nefretle başların kardeşlik versiyonu bizimki. İkisi de
birbirinden habersiz tutunmak istedikleri aynı sevgi dalını arıyorlar ya
aslında, bizi onların hikayesine bağlayan da bu zaten. Sadece biri, bu sevgiyi
farketmeye daha yakın bence. Sarp, Celal’e götürülürken arabada Mert’in aklına girmeye nasıl da yakındı.
‘Kır direksiyonu müdüre gidelim’ dediğinde Mert’in yüzünde ‘Acaba yapsam mı?’
ifadesini gördük biz tee ekrandan. Gerçi sonra yine konuşup batırdı orası ayrı.
İçinde kimseden göremediği sevgisizliğe rağmen iyiliğiyle hayatta kalan bir
çocuk Mert. Şunun şurasında kaç bölümümüz kalmış zaten bayadır söylüyorum, Mert
içten içe doğru tarafta olmadığını biliyor ama fark edemiyor. Sebebi de tekrar
yalnız kalmaktan korkması. Nerde durduğunu fark ettiğinde çok geç olmasın o
bana yeter.
Bu bölüm çok bekledim Sarp’ın birilerine
bir şey söylemesini. Yine yıkıldım haliyle. Arabada konu Melek’ten açılınca,
onun Umut’u öğrendiğini, Celal’in bunu bildiğini Mert’e söylese ya! Ya da Celal
kafasına silah dayadığında zaten yolun sonuydu Sarp için, Coşkun’un ölmediğini
ona söyleyebilirdi tam yeriydi. Umut’u Celal’in yüzüne yüzüne söylemesi içini
dökmesi pek kesmedi beni yani.
Heyecanlı ve keyifli bir bölümdü aksini
söyleyemem kesinlikle. Müdürü bitirmek için dizayn edilmişti bölüm sonu belli
ki fakat her zamanki gibi mantıksız tarzlarını konuşturarak öldürdüler adamı.
Tek başına mekana dalması ayrı, çelik yeleksiz girmesi ayrı olay resmen. Hadi
girdi yeleği falan yok, önüne geleni indirdi -gerçekten önüne geleni! Şevko da kaynadı
arada rahmetli oldu. Miniği bile vurdu hatta bir an dedim Davut’ta yolcu bu
bölüm herhalde!- tabii böyle biter mi tam amacına ulaştı biraz da kebapçıya
sıkacak diye beklerken yedi kurşunları bir güzel müdürümüz. Buraya kadar
tamamız. Sarp’ın yanında son nefesini vermek istemesini de anlarız tabi ama o
kadar kurşun yiyip, o kadar mesafe gidebilmesi gerçekten komikti kabul edelim.
Tabii Sarp’ın üstüne kalacak cinayette işin çıldırtıcı noktası. İnandır bakalım
şimdi kendini gizli polis olduğuna, müdürü öldürmediğine…
Sarp’ın gizli polis olduğunu tüm dünya
öğrenmişken ısrarla organize ekibine söylenmeme sebebini de böylelikle anlamış
olduk, sağolsunlar. Bazen bazı noktalarda gerçekten çok gayret ederek
zorluyorlar ayrıca tebrik edesim geliyor. O Mert vicdan yapacağa benziyordu,
Sarp’ı kurtarsın rica ediyorum! Biz olaylar çözülecek diye beklerken umarım
Sarp’ı içerilere alarak sıkıcı bir uzatma yapmazlar bu cinayet mevzusunda.
Şurda az bir vaktimiz kaldı sayılır, ponçik gözlerimiz intikam istiyor artık lütfen…
Yeni bölümle görüşmek üzere!