Vatanım Sensin: Tek gayem hayatta kalmanız..

Vatanım Sensin: Tek gayem hayatta kalmanız..
''Tek gayem hayatta kalmanız. Başka gayem yok! *''
Bir adam düşünün kara gemilerle hiç bilmediği bir ülkeye gelen, hiç bilmediği bir dili konuşan, hayatta yapacağı en son mesleği yapan, yalnız büyüyen, çocukluk arkadaşını vazifesi uğruna infaz etmek mecburiyyetinde kalan. Kibar, naif, düşünceli, nazik, zeki bir adam düşünün. Her ne olursa olsun, ne kadar yalnız yaşarsa yaşasın inandığı yoldan dönmeyen, umut etmeye devam eden, çizgisini hiç bozmayan, diğerleri gibi olmayan, vazifesinin kendisini ele geçirmesine izin vermeyen, vicdanını dinleyen bir adam.

Sonra günün birinde savaşçı bir Amazon kadını ile rastlaşıp ona esir düşen, yavaş yavaş vatanına ihanet etmek durumunda kalan, sevdiği kadını canı pahasına, vazifesi pahasına, ülkesi pahasına korumaya çalışan, onun tarafından kurşun yese bile asla kırılmayan, onu ihbar etmeyen, ölüm döşeğinde bile onu korumaya çalışan bir adam. Kendi milletine silah doğrultmak durumunda kalan, sevdası uğruna bunu yapsa da vicdanının yakasını bırakmadığı ve vatanına yaptığı ihanet nedeniyle intihar etmeye, hatasını telafi etmeye kalkan, sevdiği kadının desteğiyle yeniden hayata dönen, kaçak hayat yaşamak durumunda kalan, yakalandığı zaman da casusluk yapıp ölümden kurtulmak gibi bir şansı olsa da “ölümü yeğleyen”, ama yine sevdiği kadının canı uğruna ölümden vazgeçen, sevmediği yolları sevdiği uğrunda yürümek zorunda bırakılan bedbaht, yalnız, kırgın, yorgun bir adam düşünün. Evet bu adam Leon..
 
“İhanet dediğimiz şey neye ve kime hızmet ettiğimize göre değişir” *
 
Vatanım Sensin’in son bölümünde Leon’un ihanetiyle ilgili Leon’a bazı sert tepkiler gördüm. Kimileri Leon’un bu yaptığından dolayı ona kızmış, kimileri kırılımış, kimileri öfkeliydi. Bazıları Leon’a bunu konduramıyordu. Hayal kırıklığına uğramış gibi hiss ediyorlardı. Bizim sorunumuz da tam da bu işte. Empati. Oysa ne kadar kolaydır bir insanı yargılamak. Peki onun yerinde olsaydınız ne yapardınız diye düşündünüz mü hiç? Leon’a bırak öfkelenip sövmeyi ona azacık bile olsa kızmak bile bana göre haksızlıktır. Neden mi? Anlatayım.
 
Çok eskilere gitmeyeceğim. Bayrağı görüp susan, gitmelerine izin veren,sabahsı gün tüm yediği zehir zemberek sözleri unutup Hilal'i yine korumaya çalışan, onunla dans ederek onu oyalayan, Halit İkbal olayını duyup onu saklayan, hatta bir başkasının üstüne suçu atan, Halit İkbalı öldü göstermeye çalışan, Hilal tarafından vurulup uyandığı vakit bir an bile düşünmeden “karanlıktı, görmedim kimin yaptığını” diyen, ilk kez annesine-babasına karşı gelip “böyle bir izdivaç olmayacak” diye çıkış yapan Leon’u hepimiz gördük. Sonra bu çocuk yine sevdası uğruna silahların Afyon'a gidişine göz yumdu. Vatan haini damgası yedi. İsteseydi gayet de devam ederdi vazifesine, ama o, yaptığı şeyin bedelini ödemeyi seçti. Evet onu vuran sevda olmuştu.

Lakin yaptığı şey sonrası rahatça hayatına devam edemezdi, güle oynaya aşkını yaşayamazdı. Neden? Çünkü Leon vicdanlı birisi. O yüzden kendini öldürerek bu ihanetinin bedelini az da olsa telafi etmeye çalıştı. Başaramadı çünki Hilal engel oldu. “O zaman beni de vurun teğmen. Bedelini beraber ödeyelim” diyerek ona sarılan bir Hilal karşısında pes etdi. Yaşayacaktı. Kaçıp gidecekti buralardan lakin içinde umut taşımaya da devam edecekti. Savaş bir gün bitecek ve o da Hilal'ine kavuşacaktı. Ama beklenmedik olaylar sayesinde gidemedi ve kaçarken tutuldu. İşte kilit nokta tam da burada başlıyor. Vasili Leon’a gelip casusluğu teklif ettiğinde Leon’un cevabı “ölmeyi yeğlerim” oldu. Yani bu çocuk eğer kabul etseydi zaten baştan kabul ederdi. Sevdasına ihanet etmektense ölümü tercih etmiş bir insan o. Yaşamak için bir şansı varken şerefli bir şekilde ölmeyi seçen bir insan o! Ama gel gör ki, bu çocuğun başı müşkülden kurtulur mu..
 
“Vazife dağdan ağır. Ölüm tüyden hafif.” *
 
Bize gösterilmese de Vasili'nin Leon’u Hilal'in canı ile tehdid ettiği aşikar. “Sen gittiğinde ben de seni merak ediyorum” gibi bir cümle kurarak, Vasili'nin “Seninle bir anlaşmamız var” gibi sözlerinden bu açıkca anlaşılıyor ki, ilerki bölümlerde bir flashback’la aydınlanacağız.Ölümü yeğleyen bir adam Hilal için ölümden vezgeçmek zorunda kaldı. Ölümü yeğleyen adam Hilal için Hilal'den vaz geçmek zorunda kaldı. Sonunu bilmiyordu mi sanıyorsunuz? Yaptığı bu ihanetin Hilal tarafından nasıl karşılaşacağını ve Hilal'in nasıl tepki vereceğini, nasıl yıkılacağını elbet de biliyor. Lakin onun için öncelik Hilal'in hayatı. Hep derdik ya, bu aşkta hiç vazgeçmeyecek olan Leon. Hayır yanılmışız. Leon öylesine büyük ve öylesine güçlü seviyor ki, sevdiği kadının canı uğruna ondan vaz geçmeyi bile göze ala biliyor. Bir daha “biz” olamayacaklarını bile-bile onu yaşatmak için ona ihanet etmek zorunda kala biliyor. Şimdi soruyorum kim becere bilir Leon gibi sevmeyi? Kim becerebilir onca yıkımın altında hala ayakta kalabilmeyi?
 
“İnsan sevmediği tüm yolları sevdikleri uğruna yürümek mecburiyyetinde kala biliyormuş.”*
 
Leon’a kızmayın arkadaşlar. Ne demişti Leon, “senden tek bir isteğim var. Sonda ne olursa olsun ne beni, ne kendini suçlayacaksın”. Sebebini bildiğiniz halde, onun aşkının bu denli büyük olduğunu bildiğiniz halde ona kızmayın, onu suçlamayın. Leon’un tek suçu sevmekti. Hem de çok sevmek.. Uğruna kurşun yiyecek, vatanını, kendini, inandığı tüm ideallerini, ve de en önemlisi sevdiğinin kendinisi feda edecek kadar çok sevmek.. Leon ilk başlarda karşılık beklemeden, çıkarsız,koşulsuz şartsız seviyordu. Şimdi de kendine, ailesine, milletine,hatta aşkına ihanet edecek kadar çok seviyor. Böyle bir sevginin karşısında bize ona kızmak değil, her daim onun yanında olup, onun en çok istediği ve beklediği şey olan- anlamak düşer.
  
 
*-Vatanım Sensin’den replikler
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER