Bölüm
geçen hafta bıraktığı yerden hız kesmeden devam etti. Yavuz, Mücahit ve Ateş'in
düştükleri durumdan kurtulacaklarına emindim ama yine de hafif gerilmedim desem
yalan olur. Çolak'ın masum insanları kullanarak kaçması ve bu durumla dalga
geçmesi tüm izleyenler gibi beni de çileden çıkardı.
Mayınlı
tarla sahnesindeki küçük arkadaşımız muhteşemdi. Gözlerim doldu onu izlerken.
Aynı şekilde Keşanlı'nın onu kurtarmak için bir an olsun düşünmeden, tabir-i
caizse kendini ateşe atması da içimi titretti. (Çocuğu kucaklayıp öpmesi o
kadar samimi ve gerçekti ki helal olsun.) Çocuğu kurtarmasına kurtardı ama
düşünmeden yaptığı bu fedakarlığın sonu mayına basmak oldu. Gerçi bu durum
Mücahit'in hoşuna gitmedi desek yalan olur. Adamın hayattaki yegâne amacı şehit
olmak. Yavuz ve Ateş'in onu kurtaracağından adım kadar emindim.
Kurtarma sahnesinde gerilmemiz gerekirdi belki ama Mücahit sağ olsun, ben çok
güldüm.
Timin
geri kalanının binbir emek yaralı ele geçirdiği paralı askerin kaçma
teşebbüsüne Bahar'ın ''habersiz'' dahil oluşu beni çıldırttı. Adam, Bahar'ın
yakasına yapışıyor ama bizim kız hala sakinliğini koruyor. Üstelik adam
yakasından kalemini hop alıveriyor. Bahar'ın tabii ruhu duymuyor.
Benim
takıldığım nokta adamın yakasından kalemini aldığını anlayamayacak kadar
''saf'' olan Bahar'ın, yangın alarmı ve kapı önünde arkası dönük bir şekilde
duran adam konusunda bu denli açıkgözlü oluşu. Geçen hafta terörist tarafından
kafasına silah dayalıyken kedi yavrusu gibi Yavuz'un gözlerine bakıp
kurtarılmayı bekleyen Bahar'ın, bu hafta kendini bir teröristle aynı odaya
kilitleyecek kadar cesur olması. İşte bunlar gibi birçok tutarsız hareketi
nedeniyle karaktere ısınamıyorum. Isınabilecek miyim? Bilemiyorum.
Ben
ısınamasam da Yavuz'un Bahar'a kanının kaynadığını görebiliyorum. Hastanedeki
halleri neydi öyle? Biliyorum çoğu kişi bu durumu kabullenmekte zorluk çekiyor
ama ikisinin arasında maalesef bir elektrik var. Geleceğe dair herhangi bir
tahminde bulunmakta zorlanıyorum. Bu ikilinin neler yaşayacağını zaman
gösterecek. (Bahar'a açılan soruşturmaya Yavuz'un vereceği tepki en çok merak
edilenlerin başında geliyor. İnşallah hayal kırıklığı yaşamayız.)
Eylem'in
kaçırıldığı halde bu denli rahat tavırlar sergilemesi bana çok itici geldi.
Kendi karısını, çocuklarını öldürdüğünü bildiği bir adamla aynı masaya oturup
yemek yemesi ve hatta sohbet etmesi bir tek beni rahatsız etmemiştir herhâlde.
Fethi'nin onun masum olduğunu ispatlamak istemesi ve onu kurtarmak için can
atması çok güzeldi. Ama Eylem bu güzelliği hak etti mi? Cevabı size
bırakıyorum.
Güler
ve Nazlı'nın Karabayır'da kalmalarına tabii ki çok sevindim. En az benim kadar
Ateş'in de sevindiğine eminim. Kaldıklarını öğrendiğinde heyecandan boğulacaktı
nerdeyse. Ateş çok sevimli bir adam. Onu izlemeye bayılıyorum.
Türkü
bardaki Nazlı ve Ateş sahnesi beni benden aldı. Ateş'in operasyonuna Nazlı'nın
aniden dahil oluşu çok tatlıydı. İkisi yan yana gelince ekran alev alıyor
valla. Bu ikilinin sahnesinde en sevdiğim türkü de çalmaya başlayınca iyice
kendimden geçtim. Ateş'in bakışları nasıldı öyle? Ben ekran başında öldüm o
bakışlara, Nazlı'yı düşünemiyorum bile. Bu saatten sonra NazAt için söylenecek
tek şey aşkın kapıyı çalmadan direkt olarak kapıyı kırıp içeriği girdiği
gerçeğidir.
Erdem
Yarbay faktöründen dolayı Ateş kalbinin sesini susturmaya çalışacak ve Nazlı’dan
uzak durmak isteyecektir muhakkak ama hepimiz biliyoruz ki bu mümkün olmayacak.
İlerleyen bölümlerde ikisinin sahnelerini izlemeyi heyecanla bekliyorum.
Ah
Hafız, vah Hafız. Senin kadar güzel kalbi olan bir adam üzülür mü be?
Bahar
kadar tutarsız birisi varsa o da Fatma'dır. Boşanmak için sunduğu gerekçelerde
haklı olabilir. Bölüm boyunca ''boşanıcam da boşanıcam'' diye tutturan kadının,
bölüm sonu kâğıda imza atamaması bana samimi gelmedi.
Adamı
sevseydin gözünün içine baka baka ''ama olmuyor işte'' diyerek onu yıkmazdın. O
yüzden "ben kocamı çok seviyorum" lafı bana hiçbir şey hissettirmedi.
Ali
Haydar'ın vurulması ile birlikte barışma ihtimallerinin çok çok yüksek olduğunu
biliyoruz. Gönül ister Ali Haydar karısıyla mutlu olsun ama itiraf edeyim ben
Fatma'dan da soğudum.
Diziyi
izlerken bir an olsun sıkılmadım. Özellikle bölüm sonuna doğru heyecan ve
aksiyonun tavan yaptığını belirtmem gerek. Çolak'ın otobüste ele geçirildiği
sahne ve devamında Yavuz ile olan diyalogları çok sağlamdı. Tolga Sarıtaş ve
Serhat Kılıç karşılıklı döktürdü. İkisinin sahnelerini soluk alıp vermeden
izliyorum.
Çolak'ın
ele geçirilmesine tam sevinecekken timin geri kalanının teröristler tarafından
köşeye sıkıştırılmış olması üzücüydü. Açıkçası ben takasın söz konusu olduğunu
düşünmüyorum. Ama şundan da eminim ki Yavuz Komutan askerlerini teröristlerin
ellerine bırakmaz. Ee Çolak da bizim elimizde kalmaz. Kaçacak bir delik
bulacaktır kendisine. Anlayacağınız durumlar karışık.
Umarım Çolak'ın, saç baş yolduracak bir hata
ile elimizden kaçıp gitmesini izlemeyiz. Hassas kalbim bu durumu
kaldıramayabilir.
Bölüm
bence güzeldi. Tabii ki içime sinmeyen bazı noktalar var. Ama genel anlamda şu
an televizyonda yayınlanan kaliteli işlerin başında geldiği çok net görülüyor.
Umarım bu güzel dizi reyting sıralamasında hak ettiği yeri alır. Haftaya
görüşmek üzere.