Vatanım Sensin: İmkansızlığın içinde bir aşk; HiLeon

Vatanım Sensin: İmkansızlığın içinde bir aşk; HiLeon
“Aşk mı?
Aşk…
Memleket bu haldeyken?
Evet, küçük hanım…”

İzmir’in maviliğinde, Ege’nin asi dalgalarında başlayan Kral These ve Amazon Kadını Smyrna’nin küçük aşk masalıdır bu…

Esir şehrin asi Türk kızı Hilal ve işgalci Leonidas’ın ilk karşılaşması, Hasan Tahsin’in kurşunuyla başlamıştı aslında. Evi ateşe verilen genç kızın işgalcinin evine taşınmasıyla asıl hikâyemiz başladı. Esir düşen şehirde bir de Konak’a esir düşmüştü genç kız. Ablasının genç Teğmen’e ilgisiyle fark etti onu. Karşılıklı inatları, küçük atışmaları; ünlü yazarlardan alıntılarıyla başladı muhabbetleri. Memleket sevgisinden bahsederek başkaldırısını Teğmene gösterirken, genç adamın “Bir insanı sevmeyen memleket sevdasını nereden bilecek?” sözüyle karşı karşıya kaldı genç kız. Aklını karıştırmıştı genç adam. Sevmeyi, sevilmeyi sorgulamaya başlamıştı güzel Hilal. İzmir’i hatta tüm memleketi kalemiyle büyüleyen genç kız sevdasını sorgulamaya başlamıştı. Hele Leon’un onun kaleminden çıkan cümleleri ezbere bilmesi etkilemişti onu. “Neydi sevmek? Sevilmek?”…

İşgalden gidemediği okulunun zamanlarını hastanede hemşire olarak geçiren genç kadın Teğmen’in “Pansumanımı değiştirebilir misiniz?” restiyle kendini ispatlamak istercesine davet etmişti onu müdahale odasına. Aslında fark etmeden kalbine davet etmişti. Genç adamın iğnelercesine anlattığı iki farklı hikâye aslında onların hikâyesinin başlangıcıydı. Üstsüz gördüğü Teğmen’den utanan Küçük Hanım’ın hareketleri genç adamı eğlendirse de aslında ilk defa nefes nefese gelmişler, küçük hanımın gözlerine bu kadar yakından bakma fırsatını bulmuştu. İleride esiri olacağı gözleri, dudakları bu kadar yakından süzmüştü Teğmen.

HiLeon tohumlarının atıldığı ilk sahneye gelirsek, Hilal’in parmaklıkların arkasındaki zamanları gösterebiliriz. Genç kadına yavaş yavaş hayran olan Teğmen, bu zamanlarda yalnız bırakmamıştı onu. Zaman zaman kitap bahanesiyle, zaman zaman da kurtarma çabasıyla yalvarmıştı ona. Şimdi Teğmen’de esir kızın masmavi gözlerine esir olmuştu. Çocukluğundan aşina olduğu ninniyi güzel kızın sesinden dinlemiş, yaşayamadığı çocukluğuna dönmüştü. Leonidas; ölen ağabeyinin gölgesinde, annesinin yasında, babasının hırsında büyümüş bir çocuktu. Tek amacı kendini babasına ispat etmek olan bir adama dönüşmüş, piyano çalan parmakları artık silah tutmuştu. İstemediği bir adama dönüşen genç adamın yaşamak istediği hayattı Hilal. Babasını erken yaşta kaybettiğini sanan, buna rağmen birlik içinde mutlu bir ailede büyüyen güzel Hilal. Babasına hayran genç kızın Vatan Haini sandığı babasından sonra yıkılan hayalleri Leon’un asıl hayatıydı. Onu sevmeyen bir baba ve babasına âşık bir kız. Hayatları zıtlıklardan ibaret iki gencin aşkı da bu zıtlıklardan doğacaktı.

Boynuna urganı geçiren Küçük Hanımı tüm benliğiyle almıştı ipten. Kaybetmekten ilk defa bu kadar korkmuştu. “Ne zaman onu kaybetmekten korkacak kadar ona esir olmuştu?”…

“Fark etmeden, fark etmeden; fark etmeden senin olmuşum…”

İşgalci Teğmen şimdi kendisi esirdi, gözlerine esir olduğu isyancı kız için. Esirdi ama aklında onu uyutmayacak kadar Türk kızı vardı. İsyancı kızın da aklında onun için esir alınan işgalci Teğmen…

Düşmüştü artık kalplerine sevda. Tüm karşıtlıklara rağmen… Dilleri, dinleri, vatanları ayrıydı ama kalpleri bir atıyordu artık.

Bu yüzdendi bölümler sonra ilk danslarının büyülü atmosferi. Ne kadar kaçmaya çalışsalar da duygularından Teğmen, Küçük Hanım’ın tekrar kendini ipe götürmesine engel olmak amacıyla tutmuştu kolundan. Fark etmeden ilk defa yenik düşmüştü iki genç duygularına. Üniformasını üzerinden yırtıp atmak istercesine tutan kız, beline daha da sıkı, bırakmak istemezcesine sarılan genç adam…

Ve beklenen “an” nihayet kısa bir zaman sonra, aslında tam da zamanında, gelmişti: “İlk öpücük”…

Duygularına daha fazla engel olamayan Teğmen sonunda kavuşmuştu o dudaklara. Olayın şokuyla ne yapacağını bilemeyen genç kız attığı tokadı sevdiği adama değil kendine atmıştı aslında. “Nasıl sevebilirdi bir işgalciyi? Nasıl esir düşebilirdi ona? Duygularına… Kalbine…”

Yediği tokatla, hatta öncesinde karşısındaki kadının ölüm fermanı imzalanan “Halit İkbal” olduğunu öğrenmekle sarsılan genç adam gözleri yaşla bakabildi kadının arkasından.



**Öpücüğün arkasından ilk karşılaşma**

Yine koruma içgüdüsüyle çıktı genç kızın karşısına Teğmen. “Bir daha alamam seni o ipten.” derken bıkkınlığını değil kaybetme korkusunu haykırdı kıza. Yetmedi tehdit etti. Yorgundu Teğmen; sevmekten, karşılık bulamamaktan, her geçen gün onu yaralayan kadından. Ama sevdası… Sevdası tüm yaralarını sarmaya yeterdi. Yeter ki o esiri olduğu mavi gözler ona bir kere baksın.

Sevdiği kadını korumak için ölmüş bir adama iftira atmayı bile göze aldı Teğmen. Yüreği acılı bir annenin haykırışına rağmen, yutkunamamasına rağmen göze aldı bunu. Hilal durur mu? Çıktı yine tüm kızgınlığıyla genç adamın karşısına. Sormak istedi hesabını: “Nasıl ölmüş birine saygısızlık edebilirdi aşktan, sevmekten bahseden bu adam? Dudaklarını bu kadar tutkuyla öpebilen adam nasıl bu kadar vicdansız olabilirdi?"

Son hamle Teğmen Leonidas’tan geldi bu sefer. Bu sefer o yaktı genç kızın yüreğini. Yaktı. Çünkü buna mecburdu. Korumak zorundaydı onu. Öpücüğün aslında “kafa karışıklığı” olduğunu, “isyancı bir Türk kızına his beslemesinin kabil” olamadığını söylerken bakamadı gözlerine. Çünkü biliyordu bir kere baksa gözlerine yine yenik düşerdi. Yenik düşerse onu koruyamazdı. Koruyamazdı kötülerden, kendinden… Aslında bir kere baksa sevdiği kızın yüzüne görecekti onun hayal kırıklıklarını. Bu sefer anlardı belki hislerinin karşılıksız olmadığını…

Hilal; sevmeyi, sevilmeyi bilmeyen tecrübesiz “Amazon Kadını”ydı. Teğmen ise mağlup “Kral These”…

Böyle başladı HiLeon hikâyesi. Şimdi her hafta heyecanla bekler olduk biz masal severler. Çünkü bize masalsı bir hikâye anlatacak bu çift. Önümüzdeki bölümler imkânsızlığın nasıl güzel bir aşka dönüşeceğini keyifle izlemeyi bekliyoruz.

En güzel aşkların imkânsızlıkla nasıl başlayacağını gösterecek #HiLeon <3



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER