Gün geçmiyor ki Tarık Aksoy’un hayatından dram eksilsin.
Mahkeme köşelerinde bıraktığımız bölümümüzü mahkemeden aldığımız olumlu
sonuçlar ile karşıladık. Ufacık bir umut kırıntısında dahi Tarık’ın hayat
dolmasına şahit olduk. Bol hareketli ve eğlendirici sahnelerle başladığımız
yeni bölümü yine bir o kadar hareketli aksiyonlu şekilde de kapatmış olduk.
Çünkü bir Tarık Aksoy’a kızlarıyla mutlu ve sakin bir hayat geçirmek kesinlikle
ve katiyen yasaktır efendim!
Mahkemeden çıkan karara akıl almaz bir şiddetle karşı çıkan
Melis’in babasına daha çok çektireceğini söyleyebiliriz gibi. Kesinlikle
gereksiz buluyorum fakat inceden de hoşuma gitmiyor değil. Tarık’ın sıfırdan
her şeyi inşa etme çabaları asla göz ardı edilecek gibi değil. Gururundan öleceksin ah Melis. Ya da
inatçılıktan. İkisi de aynı kapıya çıkıyor. Melis’e hak vermiyorum sanmayın.
Kızgınlıkla, babasına acı çektirmek için tüm geçmişi ortalıklara sererek,
babasının da kendisinin nasıl acı çektiğini anlamasını istemesi de çok normal.
Ama diğer yandan gözlerindeki o baba hasretine de karşı koyarak geçmişte
çektiği acılarını iyileştirmek yerine daha da deşiyor. Böyle olmaz Meliscim,
böyle ilerleyemeyiz biz seninle…
Bölümde en kızdığım nokta kızlarını evine getirmeye o kadar
çabaladıktan sonra ilk virajı bile alamadan kendini dışarıya atan Tarık’ın
güçsüzlüğü oldu. Üzdün Tarık hocam. Bahar’ın değerini de böyle zamanlarda
anlamış oluyoruz neyse ki. -Bu arada onunda geçmişten gelen acısını öğrendik
kafamız netleşti, süper oldu.- Çok güzel tespitlerde bulunarak Tarık hocanın
kalbine bir tık daha yaklaştı. Dediği en doğru şeylerden biri de, Melis’in
Tarık’ı sandığından çok daha seviyor olması. Anlayacak anlayacak, zamanla olacak
sabır. Hem sonuçta o evde ikiye karşı bir kalıyor Melis. Zeynep- Tarık ittifakı
herkesi ezer valla, tatlış şeyler!
Ne çektik be? Bu Seyfi’den ne çektik! Dönüp dolaşıp Seyfi’nin
işlerinin Melis’e dokunmasına gülsem mi, alkış mı tutsam bilemedim. Adam gitti
pislikleri Hakan’a kaldı. Her şeyden önce HakMel sahnelerinde bizlere duyguları
bu kadar başarılı geçirebildikleri için oynayana, çekene koca bir alkış. Daha
önce sadece ilk bölümde yazmıştım, bu bölüm bir kez daha anımsadım. Devrim
Yalçın’ın yönetimini
her geçen bölüm daha da hayran kalarak izliyorum.
Bunu da söylemeden geçmek istemedim.
HakMel’e geri dönecek olursak, bale sahnesinin naifliğini
beni bitirdi. Hakan’ın Melis’i izlerkenki sevimliliği diyorum, susuyorum…
İkiliyi o kadar kıvamında yakınlaştırıp, hislerini ortaya çıkarmaya
çalışıyorlar ki, hayran kalmamak elde değil. Favori sahnem ve repliklerse, bale
sonrası Melis’in tostlara yumulması ve Hakan’ın Kıvanç fazlalığı hakkında
söyledikleri. -Kıvanç'la ben bir miyim?-
Tabii bu arada tehlikeli sularda bulunan bir adet Sibel
görüyoruz. Açıkçası tek üzüldüğüm nokta Fiko’ya yapacağı yanlış olacak. Gülün
dikenleri Fiko’ya batmasa bari. Tatlı çetemizde kavga, kıskançlık, küslük
izleme fikri bile üzüyor, lütfen gençler! Ağzımızın tadı kaçmasın…
Melis’in Kıvanç diye diretmeleri beni cinnete götürüyor
yavaştan. Çetedeki ortama uyabilecek bir Melis izledikten sonra Kıvanç’a
gittiğinde Hakan gibi kal geldi bana da sinirden. Çocuklar sana kristal bardak
bile vermişti yazık Melis diye sitem de ettim ama geri döneceğini de hissetmedim
desem yalan olur. Fakat döndü de dönmesine bile sevinemedik böyle iş mi olur
arkadaş? Soruyorum size ne yapacak bu Tarık, Hakan şimdi? İlla kafayı yedirtecekler
Tarık hocaya. Bakın Seçil’i söylemiyorum bile! Kozun alasını verdiler
teyzemizin eline, çık çıkabilirsen şimdi işten. Seçil "Kızları bıraktığım gibi
almak istiyorum." diye sinir hoplatırken olacakları hissettiyse demek ki… Biri
bitlendi, biri vuruldu hale bak. Ağlanacak hale güldüm şahsen ben bölüm sonunda.
Gelecek bölüm yine içimizi daraltmacalar, acıtmacalar bizi bekliyor…
Haftaya görüşmek dileğiyle.