Her sene Oscar öncesi bir
grup muzip ve tahminimce vakti bol arkadaş, “Honest Trailer”
adında, ismiyle müsemma, En İyi Film kategorisinde yarışan
filmlerin gayet dürüst açıklamalarını yaptıkları
bir video
yayınlıyor. Bunun 2017 versiyonu da birkaç gün önce çıktı,
izlemek isteyenler için linkini yazının sonunda paylaştım.
Gerçekten en dürüst olanı, açık ara Moonlight
filmininkiydi
zira hepimizin aklından geçenleri bir bir ortaya koymuşlar,
izleyin, hak vereceksiniz!
Moonlight, 2017
Oscarlarında ödül konusunda LA LA
Land'le kapışan tek film. İçinde Oscar
materyali adına yok yok: Zenci, gey bir genç, uyuşturucu müptelası
annesiyle fakirlik içinde büyürken, okulda zorbalığa uğrar,
türlü sıkıntılar çeker ve yıllar sonra gangster mı diyeyim,
uyuşturucu satıcısı mafya mı diyeyim, öyle güçlü biri olup
çıkar. Tam anlamıyla, Amerikan sinemasının “coming of age”
dediği cinsten, genç bir delikanlının kendisini bulmasını
anlatan film, yönetmen Barry Jenkins'in, oyuncu ve yazar Tarell
Alvin McCraney'in “In Moonlight Black Boys Look Blue” isimli
oyununu senaryolaştırıp sinemaya uyarlamasıyla ortaya çıkmış.
Oyun da film de, bir nevi McCraney'nin kendi hayat hikayesi. Yazar da
tıpkı ana karakteri gibi, uyuşturucu bağımlısı bir anneyle zor
şartlarda yetişmiş ama sonrasında hayatını düzene sokmayı
başarmış. Küçük bir bilgi, Barry Jenkins, başka bir senaryo
üzerinde çalışmak için bir süreliğine Brüksel'e gittiğinde,
işe girişmeden önce, ısınma olsun diye oyunu senaryolaştırmaya
başlamış ve ortaya “Moonlight” çıkmış. Baskı altında
çalışmamanın binbir faydası!
Los Angeles'ın sahil
tarafındaki eski sinemalarından Aero'da özel gösterimi yapılan
filmden sonra, soruları cevaplamak üzere halka karışan Barry
Jenkins, yanlış sinemaya gidip gösterime geç kaldığı için, bu
zamanı telafi etmek adına soru üstüne soru alıyor ve ortaya
uzunca bir söyleşi çıkıyor. Ne var ki, Bay Jenkins, bitmek
tükenmek bilmeyen söyleşilerde Moonlight'ı anlatmaktan sıkılmış
olacak ki, daha çok filmden önce gösterilen, okul zamanı çektiği
iki kısa filmden bahsetmeyi tercih ediyor.
Kendisi de Miami'de
büyüyen Jenkins, uzun yıllar San Francisco ve Los Angeles'da
yaşadığı için, büyüdüğü yere özgü aksanını kaybettiğini
ama çekimler sırasında içindeki gecekondu çocuğunun
tamamen ortaya çıktığını
anlatıyor.
“Filmi
Miami'de çekmeye karar verdik ve elimizden geldiğince aktörlük
geçmişi olmayan insanları işe almaya özen gösterdik. İlk kısım
olan “Little”da, ana karakterin çocukluğunu canlandıran Alex
Hibbert, ilk oyunculuk deneyimini bizimle yaşadı. Filmin
olabildiğince doğal görünmesi için orada yaşayan yerel halkla
çalışmak istedik.”
Yönetmene, oyunculuk
geçmişi olmayan insanları seçerken nelere dikkat ettiği ve
çekimler sırasında profesyonel aktörlerle, profesyonel olmayanlar
arasında nasıl bir denge kurduğu sorulduğunda, onları pek de
ayırmadığını söylüyor.
“Mesela ekipte
Mahershala Ali gibi eğitimli, tecrübeli oyuncular da vardı ama
çekimler sırasında hiçbir zaman profesyonel oyuncular için ayrı
bir dil geliştirmeye çalışmadım. Oyuncu seçerken, kamera önünde
rahat olan ve kendisi gibi davranmaktan çekinmeyen insanlar aradım.
Profesyonel olmayan oyunculara bazı şeyleri direkt anlatmak yerine,
eski sahnelerden örnekler vererek, içlerindeki duyguyu ortaya
çıkarmaya çalışıyorum.”
Barry Jenkins, filmin
sonunu, Truffaut'nun 1959'da çektiği “Four Hundred Blows”
filminin bir sahnesine benzeten izleyiciye cevaben, o sahnede
karakterin okyanusta yüzmesi gerektiğini ama doğa şartları
nedeniyle bundan vazgeçtiklerini anlatıyor.
“Aslında karakter,
okyanusta yüzerek kameradan uzaklaşacaktı ama sonradan öğrendik
ki, alacakaranlıkta okyanusta köpek balıkları fink atıyormuş!
Biz de onu suya sokmaktan vazgeçtik tabii ki. Son sahnede,
seyircilerin, karakterin gözünün içine bakmasını istedim, bu
nedenle, onu okyanusun ucuna yerleştirdim. Okulda yönetmenlik
okurken, Fransız New Wave akımından çok etkilendim, bu yüzden
onun etkilerini görmeniz normal.”
“Moonlight”ın, anne
oğul olsun, iki genç delikanlı olsun, birileri arasındaki
ilişkiyi konu aldığını belirten bir seyirci, yönetmenin bu
filmi çekerken nasıl bir “aşk dili” kullanmayı amaçladığını
soruyor. Konu derinleşiyor gençler! Bu felsefik soruya birazcık
şaşıran yönetmen, cevabın, sorunun kendi içinde olduğunu
belirterek söze başlıyor.
“Asıl amacım,
insanların birbirlerine davranış şekillerini ele almaktı. Filmde
üç ayrı ilişki çeşidi var ve bu insanların her biri, karakteri
öyle ya da böyle, bir şekilde derinden etkiliyorlar. Oyunun yazarı
Tarell, 2013'te vefat eden ve hayatına damgasını vuran, neredeyse
kendisini yetiştiren uyuşturucu satıcısının hatırasını
korumak amacıyla, onunla olan ilişkisini; çalkantılı geçmişleri
üzerinden,
uyuşturucu bağımlısı annesiyle olan ilişkisini ve son olarak,
hiç unutamadığı gençle ilişkisini yazmıştı ve açıkçası,
elimde böyle materyaller olduğu için çok şanslıydım.”

Biraz önceki soruyu soran
genç kızın arkadaşı, ki ikisi de tam yanımda oturuyordu,
önceden çalışıp gelmişçesine, yönetmene başka bir manalı
soruyla yaklaşıyor: “Chiron karakterinin, homofobiden çekinmesi
dışında, on sene boyunca kimseyle birlikte olmamasının
psikolojik ve sosyolojik nedenleri nedir?”
Jenkins, Chiron'un on sene
boyunca tamamen yalnız olduğunu düşünmüyor.
“Chiron karakteri,
yıllar sonra karşılaştığı ilk aşkına, 'senden başka kimseye
dokunmadım' dediğinde, bunu fiziksel dokunmadan çok, ruhuna
dokunma anlamında söylüyor. Öyle görünse bile, Chiron'un on yıl
boyunca tamamen yalnız kalarak, ilk aşkını düşündüğünü
sanmıyorum. Bazı dokunuşların anlamı vardır, bazılarının pek
de yoktur ve o sahnede bunu ele almak istemiştim. Entellektüel
anlamda, filmin konusunu bilsem de, bu tip düşünceleri kafamdan
atarak, olayı tamamen o karakterin gözünden yansıtmaya çalıştım.”
Yönetmen, cevabının
sonunda, yanımda oturan iki gence laf atmadan duramıyor: “Siz birlikte geldiniz,
değil mi? Bu kadar karışık sorular sormanızdan belli zaten!”
Filmde, Chiron
karakterinin annesini canlandıran harika oyuncu Naomi Harris,
İngiliz vatandaşı ve filmin Miami'deki çekimleri sırasında
vizesinde bir sorun yaşanmış. Bu sebeple, oyuncunun bütün
sahneleri üç gün içinde çekilmiş. Yazıyla üç! Yönetmen ve
oyuncularla sete geldiğinde tanışan Harris'in oyunculuk
sergilediği ilk an, uyuşturucudan kafayı bulmuş halde, oğlundan
para koparmaya çalıştığı sahne olmuş.
“Naomi'yle tanıştıktan
altı saat sonra, bu sahneleri çekmeye başladık. Düşünün,
hayatımda bu kadınla ilk kez tanıştım ve böylesine yoğun
sahneleri çekmemiz gerek. Onun içinde, karakterde ya da senaryoda
olmayan özel bir şey olduğunu fark ettim ve o kavganın ardından,
sahneyi birazcık değiştirdim. Naomi'nin koridorda oğluna uzun
uzun baktığı sahne de senaryoda yoktu ve sonunda, bu da filmin en
etkileyici sahnelerinden biri oldu.”
Filmin çekimleri 25 günde
tamamlanmış ve yönetmen, kimsenin günde 18 saat çalışmasını
istemediğinden, 12 saat süren çekimler sırasında, ekibi
sayesinde, her şey mümkünmüş gibi hissettiğini anlatıyor. Bu
filmi yapmadan önce çok endişeli olduğunu söyleyen Jenkins,
heteroseksüel birinin, homoseksüel bir gencin kendini bulma
hikayesini layıkıyla anlatıp anlatamayacağından emin olmadığını
belirtiyor.
“Filmdeki
yapımcılarımızdan biri, bu filmden uzaklaşmama izin vermedi.
Gerçekten beni sonuna kadar zorladı. Avrupa'ya gidip başka bir
proje üzerinde çalışacakken, Brüksel'de kaldığım yeri o
ayarladı ve çok korkmama rağmen, bir anda senaryoyu yazmaya
başladım.”
Gerçekten de film,
uzun çabaların sonucunda çekilebilmiş ve Barry Jenkins, ne kadar
endişelense de gayet eli yüzü düzgün, ödülleri silip süpüren,
Oscar'da önde gelen iki filmden biri olmayı başaran güzel bir
eser ortaya çıkarmış. Şansa ihtiyacı yok ama Moonlight'a
2017 Oscar ödül töreninde başarılar diliyor, bir Hollywood
dedikodusuna göre, kadın bir boksörün hikayesini çekmeye
hazırlanan yönetmene bir sonraki projesinden bol şans diliyoruz.