Hazer bey yine var, hala var, bir
süre daha olacak belli. Mahir (canım^^) derdin ne diye doğrudan soruyor Hazer
bey’e. O da dosdoğru, eğilmeden bükülmeden cevabını veriyor. “Hülya”. Direkt, cesur cüretkâr, ayrıca
ne kadar yakışıklı olduğunu belirtmeme gerek yok herhalde. “Aşık oldum” diyor çok net. Mahir de
bizim kafamızdakileri tek tek söylüyor, boş hayallere kapılmaması için onu
uyarıyor. Kız evli, kaç tane çocuğu var sayısını ben bilmiyorum, kaç kere
gördün kızı da âşık oldun, hangi ara? Hazer bey de canımı buldum, ömrümü ona
adamak istiyorum diyor, sınır tanımayan âşıklar ülkesinde. Beni şaşırtan
aslında Hazer beyin bu kadar hızlı âşık olmasından çok Hülya’yı bu kadar iyi
tanıyabilmesi. Hülya’nın fırtınalara tutulduğunu, artık huzura ihtiyacı
olduğunu, değeri bilinmemiş bir hazine olduğunu, acı çektiğini gözlemlemesi. Ayrıca
Hülya’ya kıymet verdiğinden arkadaşlarını da tanımak istiyor. Sırf buradan bile
artı puanı hak ediyor. Çok fazla, fazla mükemmel. Tabii Kerim onu pis döver. ^^ Orası
ayrı.
Bu kadar övgü ile Hazer beyi
tuttuğumu sanmayın sakın zira bütün iyi özellikleri toplamak âşıklar ülkesinin
kraliçesini kapmak için yeterli değil, ayrıca sınır tanımayan âşıklar ülkesinin
tek sakini de değil kendisi. (Benzer bir konuda linç edilmişliğim var, o yüzden
bu konuya hassasiyetle yaklaşıyorum.^^)
Hülya sınır tanımayan âşıklar
ülkesinin kraliçesidir. (Süheyla hanımın affına sığınarak yazıyorum, o
gönüllerin kraliçesi) Kendisi tırnakları ile kazıya kazıya, bir aşkı yoktan var
ederek, binbir yöntemle kendine yuva kurarak bu unvanı hak etmiştir. Artık hak
etmek için neler yaptığını, hangi sınırları aştığını, hatta karanlık tarafa
geçtiğini tekrar yazmayacağım. Beş yaşında başlayan Kerim aşkını binbir
zorluklar ile yaşatıp bu günlere gelmiştir. Bu sürede 3 çocuk edinip^^ onlara
bir annenin bakabileceği en iyi şekilde bakarak annelik görevlerini de ihmal
etmemiştir. Hala çok güzel hala ışığıyla
büyülemektedir, bazı iddiaların aksine. Bununla birlikte ütü yapmak, çorba
pişirmek ve evin genel temizliği ve düzeni ile ilgilenmek gibi hususları da
kesinlikle ihmal etmemektedir. Ablası ile olan karmakarışık ilişkisinde onu biraz
ihmal ettiği ve bazı zamanlarda ona haksızlık ettiğini belirtmekle birlikte, bu
kadar kusur kadı kızında da olur demek istiyorum.
Kerim beyler, Cevher ailesinin
biricik şehzadesi, Kerim Paşa, keçi, kıvırcık sıpa gibi birçok unvanı taşımakla
birlikte, kraliçenin biricik aşkıdır. Sınır tanımayan âşıklar ülkesinde kendi
sınırlarını test etmek zorundadır artık. Çocuklarını çok sevmektedir. Kerim de
aşkından gebermektedir, gerçekten çok sevmektedir ama anlamsız öfkesi,
önyargısı ve kıskançlığı ile elindeki güzellikleri heba etmesi diğer sakinler
tarafından anlamsız bulunmaktadır. Cevher ailesi, kraliyet ailesi olmasa da
kendine göre bir asaleti var. Büyük dede tarafından Maria Teresa ile akraba
olmak suretiyle asilzadedir kendileri. Belki de doğuştan asil olduğundan, emek
ederek bir şeyleri kazanmayıp, karısı da, çocukları da kendisine hazır sunulduğundan
emek ve fedakârlık kavramlarından, kendinden vazgeçmek gibi hususlardan uzak
büyümüştür. Kendine bu aşkı itiraf edip, dünyanın tersine değil de dünya ile
dönemeye başladığında, emek etmeye başladığında, sorunu başka kişilerde değil
kendi davranışlarında aramaya başladığında kral ve kraliçe olarak hem çok mutlu
olacaklar hem de bardak çanak kırmaya devam edeceklerdir. Kerim beyler,
kendilerini büyük oyunların içinde bulmuşlar, Hazer Torunbaş isimli bir kendini
bilmez, tahtına göz dikmeye cüret etmiş, son 3 seferdir Hülya ile kavga
etmesine, Kerim beylerin manyak gibi davranmasına sebep olmuş. Tekrar
yazıyorum, “Herif manyak gibi davranmama neden oluyor.” dedi! Ne demiş büyük
bir aile düşünürü, Hazer gider, Fazer gelir Kerim bey, sen bunu bir düşün.
Bu ülkeyi bir de zombiler basmış.
Bir zombi Cem efsanesi başlamış gidiyor, evlere ve Mahir’e korku salıyor. Güldürdüğü
kadar da sinirlendirecek bizi bu pis Cem, belli. Adını bile duyunca
sinirleniyorum da, neyse. Cem’in hayaleti akıllı insanı bile delirtecek türden
kanlı canlı ortaya çıkınca, olan zaten ayarları bozuk Melek’e oldu, oradan
sekti, vicdana bürünüp Hüseyin’i berduş çaresiz yaptı. Hüseyin bir de kör
kurşunların hedefi oldu. Geçmişin hayaletleri işte, nereden nasıl hortlayacağı,
kimin nasıl hortlatacağı belli olmuyor. Melek yıllardır kendinden vere vere bir
hayat kurmuş kendine. Kimse ona bunları yap demedi orası ayrı, yine de Hülya’nın
iyi olması için yaptığı fedakârlıkların yükünü, Bahar’a olan sevgisi ile
hafifletmiş, kendince iyilik yapmaya çalışmış ama vicdanında bunun da yükünü
taşımış. Şimdi üst üste Bahar’ı, doğmamış çocuğunu ve yarım kocasını da
kaybederken, kimsenin ona inanmadığı, kimsenin onu sahiplenmediği bir duruma
giriyor ve hoop aklını iyice yitiriyor. Herkes aynı güçte, dirayette değil. İnsan
dimdik durmak ister, kimse ona sahip çıkmak zorunda kalmasın ister ama herkes o
kadar güçlü değil. Hüseyin de hayattan aşktan ne bekliyor kafası tamamen karışık,
ne yaptığı belli değil, anlayan ne olur beri gelsin, özünde de iyi bir insan
ama onun yüzünden ne eski eşi, ne yenisi, ne de kızı mutlu şu an. Hepsine
yetişmeye çalışırken çözülüverdi o da.
Âşıklar ülkemizin biricik Robin
Hood’u Mahir. Henüz gönlü boş (Gönlünü açsa talibi de var.^^ Öhöm, öhhöm ^^ ).
Yeni hikâyesinde kendi gibi kimsesiz çocuklara yuva olacak bir ev yapma
planları var. Müdiresi de Zeynep olacak.
Bizim ülkede işler iyice karışık
gördüğünüz üzere. Cem belasından çok bahsetmedim bile, o işin koyusu sonraki
bölümde çünkü. Sarımsak vampirler için, zombi başka diye notumu düşüp size
derin mi derin hikâyesi olan ^^, bu yıl artık final yapacak olan The Vampire
Diaries dizisinden alıntı yapmak istiyorum.
Elena kızımız, Vampir iki
kardeşten önce Stefan’a sonra Damon’a âşık olur. Fırtınalı ve vampir teması
gereği çok kanlı geçer aşk hikâyeleri. Elena kızımızın kardeşi, görmüş geçirmiş
bir aile büyükleri olan Rose’a, Elena’nın Damon ile olan ilişkisini
onaylamadığını, Stefan’ın daha münasip bir aday olduğunu belirtir. 150 yıllık
tecrübesiyle ölü vampir Rose aynen şunu söyler;
Onaylamadığını biliyorum, ama sadece
Elena, Damon’u daha iyi bir insan yapmakla kalmıyor, Damon da Elena’yı
değiştiriyor. Damon onu zorluyor, şaşırtıyor, hayatını, inançlarını
sorgulamasını sağlıyor. Stefan’ın aşkı saf, ona iyi gelecek. Ama Damon onun
başına gelen ya en iyi şey ya da en kötü şey olacak.
Kıssadan hisse, bu alıntı ile
bitirmek geldi içimden, sevgiyle kalın..
Kısa, kısa;
* İtiraf edin, Bahar’ın ısrarla “kaaye” içmek
istediği sahneyi kaç kere izlediniz. Ben tüm hafta canım sıkıldıkça açtım açtım
izledim ^^.
*Dizinin bebekleri şahane, çanta gibi bir köşede
durmak yerine resmen oyuna katılıp zamanlı tepkiler veriyorlar,
BA-YI-LI-YO-RUM. Tabii bu bebeklerin yeteneklerinden öte çeken ekibin başarısı,
şahanesiniz.
*Ama sen Mahir’e (Canım^^) taktın yaa, sen beni
de yordun Kerim.
*Kerim’in Hülya’ya ilk kez çiçek almış olması
içime dokundu. Gerçekten mi Kerim Bey?
*Hadi bir düşünün bakalım. Hülya sizin kızınız,
Kerim’i de tanıyorsunuz, Hazer beylerin de niyetini gördünüz. Kızınızı kime
verirdiniz? ^^