Vatanım Sensin: Çok yakın, çok uzak

Vatanım Sensin: Çok yakın, çok uzak
"Ellerini uzattığında, kalbimi tutacak kadar yakınım sana, mantığım devreye girdiğinde kalbimi sende bırakıp aramıza mesafeler koyacak kadar da uzak.."
 
Bir Hilal var. Cesur, gözükara, dik başlı, dobra ama iç cephesinde savunmasız, iç cephesinde yaralı, iç cephesinde küçük, iç cephesinde daha çok toy. Aslında Leon'dan değil hislerinden kaçan küçük bir kız çocuğu. Kendini kendisinden daha çok tanıyan birinin olmasından korkan, yaralı bir kız. En güvendiği babasından darbe yemesinden dolayı kimseye güvenmemek için kendini bir duvarın arkasına hapseden bir narin... Vatanını çok sevdiğinden işgalci birine aşık olduğu için kendini kötü hissedecek kadar gür onun duyguları. Bundan değil midir o insanın rütbesini simgeleyen apoleti, koparmak istercesine sıkması? Sanki o apolet aradan çıksa kendini açacak Leon'a. Sanki o apolet aradan çıksa bağıracak içindeki küçük kız, saklamaya çalıştığı tüm duyguları.
 
Bir Leon var. İşgalci, "Toplayın bayrakları." diyecek kadar duygusuz, "Yarın başka bir Smyrna'ya uyanacağız." deyip salonun ortasında kadehindeki içkiyi yudumlayacak vicdansız... Ama iç cephesinde yapayalnız, iç cephesinde askerlikten nefret eden biri, iç cephesinde vicdanlı, iç cephesinde edebiyat ruhlu... Ama her insan gibi o da babasına ispat etmeye çalışıyor kendini. Her insan gibi babasının takdirini bekliyor, sevgisini istiyor. Tüm bunları dengede tutmaya çalışmak öldürüyor onu, içten içe bir kurt misali kemiriyor ruhunu. Göstermek istiyor bunu birilerine, ihtiyacı var çünkü. Hilal'i görüyor o, babasına karşı çıkan o güçlü kızı.. Onun o mavi gözlerinin arkasında aslında ne kadar naif bir kişiliğe sahip olduğunu anlıyor. Kendisinin kendini babasına ispat etmek için giydiği zırhı, onun da kendini korumak için giydiğini anlıyor. Bu yüzden değil midir ona, kırılacak bir oyuncak bebekmişcesine bakması? Bu yüzden değil midir ona yaklaşırken savsaklaması?
 
Maskeleriyle dolaşan bu iki kalp, yan yana gelince savunmasız kalıyor. Koruyamıyorlar kendilerini çünkü onları ortak payda da birleştiren birçok şey var. İkisi de babalarından yaralanmış, ikisi de şiire, edebiyata bağlanmış. Leon'nun yanındayken Hilal daha diri gibi görünüyor ama aslında Leon kadar çıplak kalıyor onun ruhu. Bunu belli etmemek zorunda hissediyor kendini sonuçta Leon bir işgalci. Onun içini görüyor aslında ama karşısında olduğu gerçeğini sindiremiyor bir türlü. Bu yüzdendir, Leon'a her kızışında kendinin de acı çekmesi.
 
Öte yandan Leon onu anlıyor. Leon onu çoktan çözmüş. "Ben anlıyorum seni. Vatanının için her şeyi yapabileceğini biliyorum." derken aslında hep Hilal'e onu çözdüğünü söylüyor. Hilal'in bundan hoşlanmayacağını bilmesine rağmen çırpınıyor onun duvarlarını kırmak için. Hepimiz Leon Hilal'e yumuşak davranıyor desek de Leon aslında Hilal'i yüzleştirdiği için ona karşı sert. Hilal başka birinin kendisini tanımasından korkarken, Leon her hareketiyle bağırıyor; "Seni çok iyi tanıyorum!" diye. Bu ürkütüyor Hilal'i, bu sert geliyor Hilal'e, Hilal onun yanındayken savunmasız kalıyor, Hilal onlayken iç savaş yaşıyor. Leon Hilal'i, hep kaçtığı o mecburiyete itiyor.
 
Onlar birbirlerine çok yakın ve çok uzaklar. Çünkü Hilal için Leon kaçtığı ve korktuğu gerçekler ,bundan dolayı kendini ondan uzak tutmaya çalışıyor. O uzak tutmaya çalıştıkça Leon onu kendine daha çok çekiyor. Aralarına soktukları o silah birbirlerinden uzaktaymış gibi dursa da aslında o silah bütün her şeyin özeti. Hilal'in Leon'dan kendini uzak tutmaya çalışırken içten içe kendini öldürmesi o silah, Leon'nun Hilal'in karşısında küçük bir çocuk gibi kırılgan olması o silah. Fiilen bir şey olmasa da ruhen o silahın ucunda her harekette ölen, her harekette üstüne toprak atılan kalpleri var. O sahnede aslında çok uzaklar ama bir o kadar da yakınlar. İşin doğası budur zirâ, "En çok kendine inkarın, en çok kendinden kaçarsın."
 
Onlar da iki küçük çocuk işte. Budur kalplere dokunan öyküleri..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER