İçerde'de bu bölüm de sonuna kadar herkes yine kendi peşinde
döndü durdu çok şükür(!) Evet, tam anlamıyla son sahnedeyken iki saatlik
dilime geri dönüp baktığımızda maalesef herkesin birbirinin peşinden gittiği,
malum ‘oyun içinde oyun’ oynadığı bir bölüm izledik. Midemiz oyunla doldu artık
yeter. Son sahnede oluşan hareketlilikle içimi biraz soğutacak bir malzeme
vermelerini çok istedim. Ancak elimizde sadece çıldırtıcı yavaşlıkla Mert’in
Sarp’ı tutuklama aşkı kaldı bu bölümden geriye. Çıldırtıcı diyorum çünkü
gerçekten deli oldum final sahnesinde, çocuk yerde ölüyor ve bunlar at silahını
diye bakışma derdindeler!
Coşkun söz konusu olduğunda artık hepimiz her şeyin göründüğü
gibi olmadığını anlayabiliyoruz. Hafızasını kaybettiğine de bir an bile
inanmamıştım zaten. Ah bir akıllılık edip konuşsa cümle alem rahatlayacağız.
Davut’un sırf bir bit yeniği arayacağım diye Sarp’ı sıkıştıracağını biliyorduk
fakat Coşkun’u öldürme sırasında neden kapıyı açtın da öyle vurdun tarzı aşırı
zorlama bir bit yeniği bulacağını da hiç düşünmezdim doğrusu. Gerçi artık
senaryodaki hiçbir zorlama olaya şaşırmamayı öğrenmeliyiz belli ki. Mesela
Sarp’ın Melek’le görüştükten sonra Celal Baba’ya, bir yakınım hasta başında
bekleyeceğim gidebilir miyim demesine ne demeli? Direkt Coşkun’a gidiyorum ben
deseydin Sarp! Bu ne cesaret ya rabbi…
Geçen bölümdeki heyecan ve hareketlilikten sonra bu hafta boş
bir bölüm sunmaları üzdü. Sarp, Melek’i gerçekten yanına çekebilseydi işler
daha heyecanlı bir hal alabilirdi mesela ya da Mert, Sarp’a olan öfkesini biraz
ona açıklayarak Coşkun’la alakalı yeni bir kapı açabilirdi. Bunlar yerine
Alyanak’lı ve Yaşar’lı bol sahnelere şahit olduk. Bir de hangisi daha manyak
onu da çözebilmiş değilim henüz. Alyanak’tan hiçbir zaman şikayetçi olmadım
bilirsiniz. Dizi boyunca en eğlendiğim kısımlar Alyanak sahneleri zaten. Bir de
bu bölüm Barış’ın Coşkun ile olan sahnesinde ‘Beni hatırladın mı, kolonya
fışkırtmıştım yüzüne.’ demesine çok güldüm. Bu çocuğu da bozmasalar bari.
Yine de durağanlığına rağmen bu bölümde iki önemli şeyi fark
ettik. Birincisi meğerse bizim Müdürümüz'ün bitanecik oğlu Gökhan da içerdeymiş!
Beklediğim bir şey değildi açıkçası. Eğer bir süpriz yapıp öldürmezlerse bu
işin daha güzel noktalara gidebileceğini umuyorum. Diğer önemli olay ise
öğrendiği bir haber üzerine Celal Baba’nın Davut’la gizli bir işe girişmesi
oldu ki bunun hakkında pek bir bilgi sahibi olamadık. Tahminim Melek ile ilgili
olduğu yönünde. Haftaya çıkacaktır kokusu zaten.
Tartışmasız bölümün en iyi sahnesi Yusuf Müdür’ün Gökhan’ın
öz oğlu olduğunu öğrendiğinde Sarp’la konuştuğu sahneydi. Müdür'ün yalnız
olduğunu biliyorduk, görüyorduk ama oğlunu öğrenip, Sarp’tan onu korumasını
isterken yaşadığı çaresizliği hepimiz içimizde hissettik adeta. Çok uzun
süredir sakin duran Yusuf Müdürümüz'ün beni kazandığı sahne an itibarıyla bu
sahne olmuştur. Mustafa Uğurlu’nun bu bölümdeki oyunculuğu müthiş bir detaydı.
Haftaya 20. bölümünü izleyeceğimiz İçerde’nin şu an
dışarıdan baktığımızda hala yerinde sayıyor olması pek hayra alamet değil.
Herkes öz kızını, öz oğlunu öğrendiğine göre darısı kardeşlerin başına diyoruz
artık. Ama mümkünse daha fazla senaryoyu dolandırmadan….
Bir de en büyük isteğim Sarp, Mert’in küçük kardeşi Umut
olduğunu öğrenince özlem giderdikten sonra bir zahmet bu zamanlarda yaptığı
akılsızlıklarının sonucu olarak sağlam bir abi dayağı atsın. Ders olsun diye
vallahi başka bir şeyden değil. Haftaya daha dolu bir bölümle içerde olabilmemiz
umuduyla…