Kaldığımız yerden başlayalım. Güler’in de dediği gibi ‘’Herkesin yaptığı da ettiği de kendine.’’ Fırat’cım sen niye üzülüyorsun? Onlar üzülsün. Hastalıklı kalplerinde, annen gibi emeği ve hakkıyla çocuklarını okutan güzel insanlara yer yok. Seni hor görerek en büyük körlüğü ve ayıbı kendilerine yapıyorlar. Sen en son üzülmesi gereken kişisin o mert kalbinle.
Sen git sevgini yaşa doyasıya. El ele gez sahilde. Sarıl. Yeni yerler keşfet onunla. Mutlu ol, tabii mümkünse. Çünkü ne kadar sürer belirsiz. Annen haklı olarak Ceren’le konuştu. Uzun bir yolculuk aslında bu hayat. Ne kadar mutlu olabileceğin şüpheli. Belki yarın Onur ile kavga ederken kaza yapacaksın. Ya da sevdiğin kızın yanlışlıkla kardeşine çarpan arabada olduğunu öğreneceksin. Peki, o zaman hala sevecek misin? Seveceksin ama sinirin geçmeyecek, acı çekeceksin. Sevgin kadar büyük olacak o acı. Annenin de dediği gibi sevdiğine, annene, herkese uzak düşeceksin belki de. O zaman daha çok yakacak canını aşk da kardeş de acısıyla. Ceren bunların farkına vardı ki aklına gitme fikrini koydu. Sevdiğin insanın sevdiği şeyleri sevme aşamasına kadar gelmişken kısa sürdü mutluluğu. Senin aşkınla beraber acın büyümesin diye kendi, aşkını attı ateşe. Kendinden çok sevdiği için vazgeçti senden. İmkânsız aşk var mıdır bilmiyorum. Sizinki imkânsız mı? Onu da bilmiyorum. Tek bildiğim çok acı çekeceğin. Ceren’i affetme ihtimalin ufacık bile olsa ona tutunmak istiyor umudum. Bunca zaman neden söylemedin diye sorgulayacaksın eminim. Ailesi için olduğunu öğrenince hem anlamayacak hem de o da zor durumda kaldı diye yine üzüleceksin. O yüzden içim darlanıyor. Sizi mutluyken izlemeyi seviyorum. Ama geleceği düşünmek bile istemiyorum. Sevmenin kime ne zararı var? Fırat güzel soruyorsun. Aslında sevmenin kimseye zararı yok. Aileni, sevdiğini, arkadaşını, doğayı, her şeyi karşılık beklemeden duyduğumuz o saf sevgiyle güzelleştiriyoruz. Keşke sana da zarar vermeyeceğine söz verebilseydim.
Ceren de aynı duygular ile çıktı o yola işte, Onur psikopatı onu durdurana kadar. İnsan canı bu kadar değersiz mi? Fırat ve onca gardiyan varken yaralı şekilde ambulans yerine Ceren’i aramak nerden aklına geliyor? Bir de üstüne zamanla yarışıp hayat kurtarmak varken oyunlar çeviriyorsun, şantaj yapıyorsun? Bu Fırat değil miydi seni isyancılardan kurtaran? Vefadan da mı bihabersin? On yedi yaşında ölümlü kazalar, ıslahevi, ömür boyu sevgi eksikliği, üstüne bir de ömür boyu senden saklanan bir sır ihtimali yaşına ağır geliyor olabilir. Anlıyorum dertlerini, hırçınlığını, kendine kızışını. Ama insanlıktan nasibini almamış hiçbir hareketini anlamıyorum.

Oysa İnci Hoca ne diyordu Emir Bey’e? ‘’Hayatta yapılan en büyük yatırım insana yapılan yatırım.’’ O güzelim gençlere hayat ve umut aşılamak, bir hayat kurtarmak. Daha ne olsun? Her biri geçtikleri zorlu hayatta dibe sürüklenirken bir yardım eli arayışında. Bir ışık buldular İnci Hoca ile. Artık hayalleri ve umutları var. Gelecek için savaşma imkânları ellerinde. Onlara bu hayatı sürmek zorunda olmadıklarını, hala iyi yerlere gelebileceklerini hatırlattı. Sadece kendi içlerine ve içlerindeki enerjiye ihtiyaçları var. O enerjiyi doğru aktarmaya ve kendilerine güvenmeye. Sadece mahkûm öğrenciler de değil. Köy okulundan çıkan Türkiye birincisi öğrenci gibi kendileri için çabalayıp, başarmaya ve yapabiliyorum duygusuna ihtiyaçları var. Umut hep var.
Yazı devam ediyor..