Pazartesilerimizin efsane olmaya aday
dizisi İçerde'de bu hafta hiç olmasını istemediğim bir şeyle karşı karşıya kaldım
maalesef. Farkındaysanız efsane diyerek başladım çünkü gerek reytinglerden
gerek sosyal medyadan istatiksel olarak da gördüğümüz, bunlara ek olarak
kimsenin ağzından düşmeyen bir dizi haline gelmesiyle büyük başarı yakaladığı
inkar edilemez bir gerçek. İlk bölümünden itibaren beğenerek izlediğimi ve
büyük takipçisi olduğumu bilenler bilir. Hafta içi yayınladıkları iki
fragmanıyla bizleri heyecanlandıracak bir bölümün geldiğini hissettirdiler.
Sosyal medyadaki sayfalarından Pazartesi sabahından dizi saatine kadar yoğun
paylaşımları ve geri sayımları ile bu heyecanımızı bine katladılar. Şahsen ben
de dedim ki, eyvah bu bölüm patlayacak, herkes patlamasa da kesin büyük bir kaos
çıkacak! Bu kadar yükseltilen beklentiye böyle hiçbir şeyin olmadığı bir bölüm
yakışmadı, yapmayın. Bayağı bayağı içerde havalar duruldu resmen, oysa ki biz kar
istiyoruz, kış istiyoruz. Fırtına, felaket istiyoruz lütfen. Ben halden anlayan
bir izleyici olduğumu düşünüyorum. Tam 2 saatlik bir bölümü her hafta
bitirmenin nasıl bir işkence olduğunu da biliyorum. Yine de bu zor şartlarda
böylesine kaliteli çekilen ve bize sunulan dizide emeği geçen herkese ayrıca
helal olsun ama artık hep beraber 15. bölümü bitirdik, bence senaryo anlamında
birazcık ilerlememiz lazımdı…
Bu bölümün güzel bir zemin olduğunu umut
etmek istiyorum. Önümüzdeki haftalarda başlayacak ve hikayeyi artık ileri taşıyacak
olaylara, aralanacak sır perdelerine oluşturulan bir zemin… Çünkü Celal
Baba’nın Sarp’ı, bu kadar dikkatsiz bir şekilde ha öğrendi ha öğrenecek
stresiyle izlettirdikleri uzun sahneler bence hiç olmuyor artık. Hayır tabii ki
öğrenecek Celal Baba bir gün içerdekini ama böyle değil, valla anlamayız artık.
Beklentileri 1. bölümden beri yükseltiyorlar, biz de ona göre içerdekinin ifşa
oluşunu izlemek istiyoruz.
Uzun süre sonra, sonunda Sarp’ı biri
azarladı. Nasıl Yusuf Müdür'ün ölmeyeceğini biliyorduk, Sarp’ın açığa alınması
olayına da aynı şekilde fazla takılmıyorum bu yüzden. O da anladı artık hırsına
yenik düştüğünü. Birkaç bölüm boyunca izlediğimiz mafyatik artistliğinden gram
yoktu bugün üzerinde. Yazık gözleri çökmüştü resmen üzüntüden çocuğun. Meğer
gerçekten çok seviyormuş Necip kılıklı Yusuf Müdür'ü. Tamam, atladı Sarp’ın
önüne kendini güzel feda etti Müdür ama büyük yanlıştı zamanında yaptığı. Ben
az biraz daha affetmeyeceğim sanırım kendisini. Gerçi Yusuf Müdür de nasıl
teşkilat müdürü sesi soluğu çıkmıyor hiçbir şeye dedik dedik o kadar, bu
bölümdeki müdür neydi ya? Yeni bir gıcık doğuyor adeta.
Herkes kendi derdiyle uğraşıyor tabii.
Coşkun gerçekten tam anlamıyla Mert’in yanıbaşında dolanan, her şeye musallat
olan bir şeytan. Zamanlaması da mükemmel! Nasıl evet- hayır ikileminde bıraktı
çocuğu ama? Sen bu işin anahtarısın be Coşkun. Sarp’a kardeşin Umut diyip,
Mert’e de ailen deyince yaptıramayacakları iş yok zaten kimsenin. Haksız
değiller tabii ki ama sonra çorba oluyor her şey işte. Mert, Celal Baba'yı ailesi
için satar diyenlerin elleri görelim? Been!
Bu arada Mert’in morg görevlisiyle
arasında geçen konuşmada ‘Hepimiz öleceğiz.’ spoilerı gözden kaçar mı? Kaçmaz.
Ama benim teorime ters açıkçası, neyse daha ölenle kalanla uğraşmak için erken…
Bu dizide Alyanak, başlı başına bir
efsane olmalı bence. Her sahnesinde gülmekten ağlayan tek ben olamam herhalde?
Kendi cenaze marşıma doyamadım diyor bir de deli olacağım!
Gelelim Melek ve baba olayına. Celal
Baba yanlış yaptı şimdi orada bir anlaşalım. Kızmak için güya kendince haklı
sebepleri var, biraz da kamera olayının sinirini çıkardı Melek’ten tabii ama o
tokat büyük hataydı. Çünkü böylesine bir konuda bile alevlenen, büyüyen bir
tartışma izledik. -ki beklediğimden daha büyük ve dik başla karşılık verdi
Melek- İçimden helal bile dedim hatta kıza. Haliyle bir şey daha fark etmiş
olduk. Melek bu durumda bu kadar sert çıkışlarda bulunuyorsa babaya, onun
yalanlarını öğrendiğinde eyvahlar olsun halimize ortalık alev alacak demektir.
Gelelim, bol sulu, bol vurdulu, 3.
bölümden beri şahsen görmeyi deli gibi istediğim o Davut- Sarp kavgasına. Öncelikle şunu demek
istiyorum, daha iyi olabilirdi; ama su ortamına ve sahnenin çekimlerine
bayıldım! Dediğim gibi daha gerçekçi bir kavga olabilirdi, böyle bir şeyler eksik
gibiydi, yine de izlerken bayağı eğlendim çünkü bu sahneyi görmeyi çok
istiyordum. Cenaze aracı detayını çöpe atmamalarını da ayrıca sevdim. Tek keşke
dediğim nokta, farklı bir sonu olabilirdi bu kavganın. Melek vurulur belki diye
bekledi bu gözler mesela yalan yok. İki silah arasına kendini atmak da idare
eder bir final tabii ama kafaya silahları dayamak falan bilemedim… Umarım bu
bölüme kadar bizi getiren tempo düşmeye başlamaz. Artık hikayelerde yavaştan
çözülmeleri görüp, heyecan ve ters köşelerle yine savrulmaya devam ederiz.
Melek'in akıbetini, Sarp’ın içerdeki gidişatını ve Mert’in kararlarını merakla
bekliyoruz…