Ben küçücük bir çocuğum. Beni canından çok seven bir abiye,
melek gibi bir anneye sahibim. Babam da var tabii ama biraz uzakta o. Tatlı
Eyyem’in de hakkını yemem onu da çok severim. Bir gün bahçede yine abimle en
sevdiğimiz oyunu oynarken biri beni aldı ve götürdü. O günden sonra bir daha
hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Hayatım elimden alındı. Küçüklüğüm, çocukluğum,
mutluluğum… Babam, annem, abim… Hayatım. Sonra her şey yok oldu. Tak tak taka
tak. Hatırladığım tek biri var. O korkunç gözlü adam. Benim ailem nerede? Benim
ailem var mı? Ben kimim?
Bir insan geçmişinden, çocukluğundan ufacık bir şey bile
hatırlamadan nasıl yaşayabilir? Mert yaşıyor. Yaşamaya çalışıyor. ‘Umut’ ediyor
bir gün gerçekleri öğrenebilirim diye. Tüm gücüyle bu umuda tutanarak büyüdü.
Hala büyüyor. Coşkun’dan alacağı intikamın içini yakan ateşiyle yaşadı. Hala
yaşıyor. Yıkılma eşiğine geliyor, ardı arkası kesilmeyen kabusları arasında
sürükleniyor tabii. Bugün Eylem, yarın Melek öbür gün Sarp kaldıracak onu bu
kabustan biliyoruz. Henüz Mert bilmiyor tabii ama o abisinin hala küçük kardeşi.
Annesine, abisine muhtaç, sevgiye ve yuvaya aç küçük bir çocuk daha o. Küçük
Umut’umuz o bizim, gözleri ele veriyor onun masumluğunu. Bu durumda olan hiçbir çocuğun yaşadıklarını,
hissettiklerini asla anlayamayız. Ancak Mert’in acısını da, hissettiklerini de,
çaresizliğini de tüm İçerdekiler olarak yaşadık, hissettik. Yaşattın bize acını
be Mert. Hala ağırlığı kalbimin üzerinde o ‘Annem, abim!’ diye haykırış ve
hıçkırışlarının. Aras Bulut İynemli dehşetli, iyi oyuncusun vesselam!
Öncelikle Coşkun’dan nefret etme konusunda hemfikirsek olaya
dalmak istiyorum yüksek müsaadenizle. Coşkun evlat olsa sevilmez. Coşkun
gibiler kötüdür. Coşkun her türlü belayı hak ediyor; fakaaat, maalesef tüm
sırlarımız o adamda. Telefonla konuşurken Coşkun’dan gerçekten ortalığı
karıştırıcı bir hamle gelebileceğini düşündüm. Malum gördüğümüz üzere Sarp,
Yusuf Müdür’e karşı Umut’a dair somut bir bilgiyle gelmesine rağmen hiç
affedici bir tavır sergilemedi. Hatta bir an çok korktum bu bölümü ters köşesiz
bırakacaklar diye, neyse ki yine ters köşe olduk şükürler olsun. Çoğu kişi bana
katılacaktır, artık yavaştan bir denge değişimi seziyorum. Hazır Sarp, müdürden
uzaklaşıyorken, Mert’in de aklını karıştırmaya başlamak lazım bence.
Sarp, Yusuf Müdür'e kızgın, evet, haklı tamam. Celal Baba’yı kendi
yok edeceğini söyledi. Zor, ama hadi ona da tamam diyelim demesine de, sırf
müdüre ders vermek amacıyla bir operasyonu boşa harcayacak kadar mı gözünü hırs
bürüdü bu çocuğun. Bilirsiniz ters köşelerin hastasıyız, umuyorum ki bir planı
olsun yoksa Sarp’ın gidişat iyi değil dostlar. Kimin kötü adam olduğunu
unutacak biri değil Sarp. Ama çok kötü bir özelliği var bu çocuğun maalesef.
Fazla hırsa yenik düşüyor mu desem? Çok çabuk gaza mı geliyor desem?
Bilemiyorum. Eninde sonunda gerçekleri öğrenince Sarp’ın elinden Celal Baba’yı
anca Mert alır o da öldürmek için, onu biliyoruz da o kısıma gelene kadar bir
süreliğine ‘İçerde’ bir yerlerde Sarp’ı kaybedebileceğimizi hissediyorum. O
potansiyel var onda çünkü tipinde var mafyalık, tipinde.
Ne yalan söyleyeyim, Alyanak bu diziden hiç çıkmasın istiyorum.
Diziye apayrı bir renk katmıyor mu sizce de? Ben bayağı eğleniyorum onu izlerken
valla. Ama çok kaşınıyor be o da. Akın Işık’ın yanına gitmesi yakın gibi
gözükse de bir umut belki ölmez diye merakla bekliyorum. Olayların nasıl
işleyeceğini çok merak ediyordum. Akın Işık’tan sonra yine bu tarz bir adam
çıkarıp iş, güç ayağına tezgahlara gelmezler umarım derken, hop Sarı Hüsnü’ye
merhaba dedik. Tamam bunlar adamların pis işleri, başka türlü en sevdiğim,
Celal Baba’yı yakalamaya kendilerini adayan organize suç ekibimiz nasıl
yakalayacak yoksa onları biliyorum ama hikayede tekrara düşecek olurlarsa
hayal kırıklığı yaşarım hafiften demedi demeyin.
Bölümde atlarsam kendimi hiç affetmeyeceğim en önemli kısımlardan
bir diğerine geldi sıra. Davut! Ben bu bölüm yine bir şey fark ettim ve bu
konuda yalnız olmadığıma eminim. Davut’un şapkası çıkabiliyormuş! Şaka bir yana
bize ilk iki bölüm izlettirdikleri Davut’tan eser yok şimdi. E haliyle o
psikopat halini görmeye alıştığımız için bir değişik geldi bu sefer. Değişik
ama iyi. Neydi o duygusuz, buz mavi bakan tüy ürpertici tetikçi hali ya. Empati
yaptım, Davut’un yerinde olsam ben de Sarp’a gıcık olurdum. Adam haklı. Dağdan
gelen bağdakini kovuyor hesabı. Şimdi bağdaki de, dağdaki de normal insanlar
değil onu da kabul ediyorum. Böyle ölümüne düşman değil ama tabii ölümüne kanka
da değillerken tam ortası kıvamda bulunsalar süper olurlar diyordum ki, öyle
olabileceklerini bu bölüm gördük. İş yapmaya giden iki ortak vardı bugün. Arada
birbirine sataşan iki insan. İkisi de gülünce ve güldürünce nasıl da keyif
verdi izlemesi anlatamam, bayağı eğlendim ben şahsen. Devamını bekliyorum bu
ikilinin sahnelerinin valla. Az daha güldürmeceli yaparlarsa dizideki favori
ikilim bile olabilirler o derece. Tabii geçen hafta da yazmıştım, Davut’un da
geçmişini her geçen bölüm daha da merak ediyorum.
Artık geçmişini merak ettiklerim kervanına bir isim daha kattım bu
bölüm. Yusuf Müdürcüğüm. Celal Baba’yla geçmişlerini izlemiştik zaten. Peki bu
Yusuf müdürün hiç mi ailesi kimi kimsesi yok? Çok yalnızları oynadı bu bölüm.
Her şeyden, herkesten şüphelenmeyi bu dizi öğretti bana resmen. Her karakterin
altından bir akraba bağlantısı çıkabilme ihtimalini göz önüne alıyorum artık.
Hatta en büyük teorim, Davut ve Yusuf Müdür’ün bir bağlantısının olabilmesi.
Benziyorlar da hem saçlar falan. Yoksa?
Bu sefer bir değişiklik yaparak yazımı bölümün sonundan başına
doğru ilerleyerek yazmış bulundum. Bu
bölümü bitirdiğimizde diğer bölümler gibi şok etkisi yaratacak bir olay
yaşamadık belki ama bizi bir şekilde etki altında bırakıp bir hafta beklemeye
mahkum ettiler yine. İçerde dizisini izlediğim ilk günden bugüne kadar birçok
olaya şahit olduk, güldük, şaşırdık, üzüldük. Melek ve Eylem güzel aşk ve
arkadaşlıkları izletiyor bize. Sarp bütün o aksiyonlu sahnelerde gaza gelmemizi
sağlayan isim oldu hep. Ama Mert, bu bölüm çok içimizi acıttı. Şakalarla
ortalığı dağıtan çocuğu o halde görmek… Sonra düşündüm ki, bizler daha bu iki
kardeşin birbirine kavuşma sahnesini izleyeceğiz. İki yanda böylesine yetenekli
iki oyuncu varken o sahneye kalp dayancak mı dersiniz? Sabırsızlıkla
bekliyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle…