Uzun boylu, gamzeli, sert mizaçlı bir adam içeriye girdi ve
herkes meraklı gözlerle onu karşıladı. YGK (Yeni Genel Koordinatör) Yiğit Balcı
dendiğinde önce yüzlerde tebessüm oldu, peşine kaçışlar başladı. İş disiplini çok
sağlamdı, işkolik bir yönetici demek daha doğru tabirdi. Ofise yeni hava
getireceği için içinde sevinci olanlar varken her REDDEDİLDİ kelimesiyle yeni
hava dalgasını geri havaya çevirmişti. Adam aşırı derecede soğuktu, yabancıydı,
sertti. Yüreğinde bir uzaklık, içten içe eksik parça vardı.
Ofis dışı içine melek kaçan Yiğit
Buzdan adamın bir de diğer yüzü vardı. İçindeki çocuk. İşte
o kocamandı, Deniz’i seviyordu. Onun hasretiyle gurbet ellerde büyümüş,
kavuşacağı anın özlemiyle günleri bitirmişti. Bir yalanın içine düştüğünü henüz
bilmiyordu. O yüzden iş yerinde gayet resmi, dışarıda ise gayet sevecendi.
Yalnız çok mu çok kızgındı, hareketleri çok da ağırdı. İş
yerinde kırdığı kalplerle yol yapılırdı. Dergiyi toparlamak istemesi, herkesi
çalışmaları için teşvik etmesi, toplantı sıklığı iyiydi de tek başına çok yük
alması olmuyordu. Yani azarının ayarı da sesi yoktu. Çok acımasızsın be Balcı.
İnce noktayı sevmiştim^^
Bir köşeye sindim ve onu izledim. Bir gün boyunca takip
ettim. İş yerindeki agresifliğini asla ve asla İrem’e yansıtmıyordu. İlk aşkı Deniz
olmadığını bilseydi yine böyle mi yapardı? Pek emin değilim; ama buzdan adam
yumuşacık oluyordu. Bir dakika ya normalde geceleri daha karanlık olmaz mıydı
insanlar? Demek ki Yiğit Bey de tam tersine işliyor durumlar.^^ Gündüz onu
görmek, sesini duymak istemiyordum. Akşam ise karşıma gelsin oturalım kahve
içerken sohbet edelim. Bu kadar mı değişkendi? Bu kadar mı başkaydı? Neydi tüm
yaşadıkları diye uzun uzun düşünürdüm.
Oysa asıl aşkınla olsaydı şu gülüşün, ne de keyifli olurdu^.^
Sakar asistan diye dalga geçtiğini duydukça nefret
ediyordum. Bir bilsen asıl aşkının yanı başında yaşadığını diye bağırıyordum. O
zaman da böyle der miydin? Kıyabilir miydin Deniz’ine? Elbette hepsine cevabım
belliydi: REDDEDİLDİ. ^^ Ne zaman ülkesine iyice yerleşti, ne zaman alıştı
ofisine, girdi içlerine. İşte o zaman bambaşka Yiğit oldu. Değişim nasıl
yakıştı bedenine, ruhuna. Aramızdaki buz kalıpları kalktı. Hatta asistanı
kıskandı be Yiğit, hem de deli gibi kıskandı. Gözünden ayırmamak, içine sokmak
istedi. Gözlerinden tanıyamadı belki; yalnız kokusunda kaldı. Hayali onunla
kurdu, yardımı ondan istedi. Yere düştüğünde elini uzattı, gönlünü ısıttı.
Veeee kalbi. Veeee aklı. Aklıyla kalbi birbirini tamamlamaya
başladı. Hisleri geçmişinin önüne geçerken ihanet etmek istemedi çocukluğuna.
Sonra sorguladı kendini, benliğini. Geçmişini babasıyla beraber temizlemeye
başladı, yalanlar dört bir yanını öyle hızlı sarıyordu ki nereden başlayacağının
işaretini Aslan Deniz verdi. İstifa, kayıtlar, evlilik… Ağır geldi, kabus oldu
süreçler. Basitti, kolaydı kaçmak ve tam bunun izindeyken geçmiş geldi önüne
daha sert.
Kaza onu sarstı, yalnız yalanlar daha çok acıtmaz mı içini?
Bak Tuna’ya ne dedi? Amerika’ya götürüldüğünde, annesinin de özlemini sadece
Deniz’in varlığıyla kapatmış, aslında kapatmaya çalışmış. Acılarını içine gömüp
kaşlarını çatmış. Ağlamak haram olmuş. Üzüntüyü, sevinci, neşeyi yine Deniz’i
yakalayınca bulmuş. İçini kendini en uzak olduğu kişiye döktü. Tuna dert
yoldaşı oldu. Herkes acısını farklı yaşıyor işte. Bir kez daha anladım
annesinin özlemini de Deniz aşkıyla kapatmış. Deniz onun ruhu olmuş, hücreleri
sadece onunlayken rahat, pozitif.
Gözlerine bakıp minik Yiğit'i gören parmak kaldırsın
Çocukluğunu çok sevdim ve aşıkken değişen hallerini. Değişti, çok güzel değişti. Şimdi
ayağa kalkıp silkelenme zamanın. Ve artık saf olma diyorum. Varsın sözlerin dursun geride, bir kere
geldiğin hayatta istediğini söyle, bağır, çağır, sev, sevil, öpüş, çığlık at.
Çünkü hayat işte o kadar kısa. Gerçekler önüne geldiğinde sakın kızma Deniz’e. Hepsini sevdiğinden yaptı.
Çok sevmekten, seni üzmemek adına. Daha çok sarıl hayata ve daha çok sarıl
sevdiğine. Anlamaya çalış sakince.
Çünkü senin kalbinde çok güzel Deniz var Yiğit Balcı.