Şimdi size bu satırları yazarken YouTube’da hemen Serenay Sarıkaya’nın söylediği Vazgeçtim parçasını seçtim bu yazımda. Sıcak sıcak sinema sonrası size düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Bir insan on sekiz yaşında nasıl sever azizim? Nasıl bu kadar saf ve duru sevebilir? Bir bedende iki kişi adına düşünebilir? Filmde arkadaşlık, aile, gerçeklik o kadar harika işlenmiş ki. İşin titizliği taaa on beş santim uzaklıkta belli oluyor.
İlk girdiğim an çok heyecanlıydım. Zaten şöyle bir nabız yoklamak gerekirse bir sürü insan bilet kuyruğundaydı. Arkamdaki konuşmalara kulak misafiri oldum. “Aaa o kızın filmi değil mi? Harika bayılıyorum.” tarzı mı dersiniz yoksa “Şu filmdeki hoca gibi hocamız olmadı ki be bro.” tarzı konuşmalar mı dersiniz. Neler neleeeerr. Evet filmimiz başladı ah kalbim diyordum bu kadar hızlı atma. Sağıma soluma bakıyorum kalbimin sesini duyan var mı diye? Herkes benim gibi nefesini tutmuş izliyor göz kırpmadan ani hareket yapmadan. Zaten belli bir süre sonra mendiller çıkıyordu. Çiçek... Ah kırılgan Çiçek ne ağlattı bizi. Ne güzel yaşıyorsun be sen aşkını! O da ne? Yanımdaki 24 - 26 yaşlarındaki koca çocuk ağladı, ciddiyim ağladı. Ben böyle oyunculuk üzerine saygı ile eğilirim. Diyorum ya gurur. Arkadaşlıklar olsun gerek aile gerek aşk harika işlenmiş. Ne zaman birini bu kadar çok sevdiniz? Bu soruyu gitmeyenlere soruyorum... Ya da şöyle değiştiriyorum birini on sekiz yaşında bu kadar çok sevdiniz mi? Çiçek sevdi abilerim ablalarım, Çiçek canı pahasına kendini düşünmeden sevdi. O şarkı dinlemek istemiyordu o şarkı söylemek istiyordu. Ve istediğini alana kadar peşini bırakmadı. Size soruyorum siz en son ne zaman bu kadar cesaretli oldunuz?
Ne zaman bitiş çizgisine geldiğiniz zaman işte bu dediniz oldu? Ben söylemiyorum abilerim ablalarım, Çiçek anlatıyor. Çiçek bizden biri sen ben o hatta 50 yaşındaki abilerim ablalarım. Geçmişimiz geleceğimiz bugünümüz yarınımız. Çiçek yerinde olan bir sürü genç kızlar olmuştur. Kim derse asla inanmam. Size soruyorum hiç öğretmeninizi sevmediniz mi? Hiç okula gelme nedeni o olmadı mı? Üşenip de çıkamadığınız merdivenleri seke seke altı yedi defa bir saniyede çıktığınız olmadı mı? Çiçek’in oldu. Benim de oldu o yüzden kanımın en derinliklerine kadar “Çiçek benden.” dedim! Allah için öğretmenimiz de yakışıklı yani. Edebiyat işlemek değil mısraları içinize çekesiniz geliyor Allah için.
Arkadaşlıklar diyecek olursam düştüğümüz zaman tekme atan değil düştüğümüz zaman yanımızda olan en kıymetli insanlar olmalı bizim için. Anneden önce onlarla görüşür sıkıntımızı anlatırız. Özellikle aşk acımızı.
O zamanlar deli akan kan deli çağları ve hiçbir zaman gelemeyeceğimiz gelsek bile kıymetini bilmediğimiz yaşı o kadar güzel anlatmışlar ki. Daha fazla spoiler vermek istemiyorum. Duygularım karışık özürlerimi borç bilir filmin karşısında saygı ile eğilir ellerim çatlayana kadar alkışlayacağımı belirtirim.
Sonuna gelecek olursak salya sümük yüzler salonu dolduran her yaştan insanlar, ciğerleri kopana kadar atılan ıslıklar eller kırılana kadar edilen alkışlar ve oyuncuları göremeyecek olan o kırgın yüzlerde bir hüzün açılan telefonlar ve beyaz perdede sevdiği yüzlerle resim çekilip paylaşmak için yarışa giren bedenler...
Ben yazmayayım siz anlayın. Siz anlayın ki filme gidin, on numara beş yıldız az kalır azizim. Büyük işçilik diyorum.
Kamera önünde, arkasında emeği geçen tüm ekibe kocaman sevgiler....