Bu bölümü izlerken bittim ben gercekten. Defne’nin isyanı ,
Ömer’in “Defnemm” demesi ve yengesiyle olan “yüzleşmesi”. Bu yazıyı Defne’nin
penceresinden yazacağım sanırım. Kimin acısı daha büyük, kimin kırgınlığı daha
derin, yarışı yok bunun. Bu seferlik bende böyle. Bölüm sonundaki isyandan,
haykırıştan sonra bu hissiyatla açtım bilgisayarımı. (Ben, evet, cuma gecesi
bilgisayar açtım yazı için ^.^)
Hala deli gibi sevdiğim, kimselere itiraf edemediğim, sadece
masallarda minnak yeğenime anlatabildiğim adam pat diye karşıma çıkıveriyor.
Masallarda anlatırsam belki gerçek olduğuna ben de inanmam, ondan herhalde,
sadece böyle dillendirebiliyorum. Dillendirmesem iyice yakacak kül edecek beni.
Unutmak zorundayım çünkü, 1 yıldır, yıldım, yıkıldım, tükendim bittim ben. Bir
hata yaptım, farkındayım ve bunun bedelini kat kat ödedim. Yemek yemeye,
uyumaya, çalışmaya yeni başladım. Güya bir denge kurdum kendime. Karşıma geçmiş
şimdi Defnemm diyor, daha neler neler diyor.
Sınavım bitmemiş bu hayatta, evren bana oyunlar oynamaya
devam ediyor. Karşımda duruyor, yanıma geliyor, bana sorular soruyor, heyecandan
dizlerim titrese de cevap dahi veremiyorum. Küs oynu oynayabiliyorum ancak. Aynı
bina da olmayı da geçtim, şimdi bir de onunla çalışmak zorundayım. Bir de
üstüne bana soruyor hayatında biri var mı diye? Buna ihtimal vermesi bile küfür
gibi.
Ömer karşılaştıkları an ışığına kavuştu sanki. Roma’da
verdiği kararın ne kadar doğru olduğunu anlayıp, Defne’yi tekrar istediğinde
net, aksiyon almaya başlıyor. Ama Ömer nasıl sırrı öğrendiğinde kendine yedirip
affedemediyse, Defne de geçen bir yıldan sonra sen istedin diye kaldığınız yere
dönemeyecek. Kim dönebilir ki? Senin yıktığın duvarları Defne örmüş şimdi Ömer.
Bir de akıllının teki o duvarlardan birine, duvar yazıları yazmaya başlamış, en
içlisinde her gün aklıyla oynuyor kuru kızın. Ömer bence sensin o, graffiti
geçmişini biliyoruz.
“Özür dilerim” dedi Ömer, o kadar kızmaması gerektiğini
anlamış sonunda. Defne’nin beklediği özür değildi ki. Belki biraz anlayıştı. O
kadar şey yaşadılar, hiç kimsenin bulamadığı bir aşka düştüler. O kadar kolay
mıydı terk etmek diye soruyorum. Şimdi “Defnem” deyince vücudumdaki her hücre
sarsılsa da, ben nasıl dönerim bir daha sana. Yeniden mi ateşlere atayım
kendimi, daha mevcut küllerimi toplayadım.
“Defnem” deme bana, diyemezsin, zamanında yakıp yıktıklarını
tamir etmeye çalışırken bunu yapamazsın bana. Grey’s Anatomy dizisinde aşağıdaki
gibi bir replik var, en sevdiklerimdendir (Çoğunu çok severim, alıntılamayı ayrıca
severim.) Tam eşdeğer değil ama bu sahneyi anımsattı bana. Umarım da tamamen eş
duruma gelmez bu hikayede. Bire bir çevirisini yapmayacağım ama işin özünde, bana
öyle bakmaya hakkın yok ben senin yıktıklarını tamir edip mutlu olmaya
çalışırken, çünkü sen bana öyle bakınca ben nefes alamıyorum der. Hikaye bire bir
buralara evrilir mi, evrilmesin.
"You
are looking at me. And you watch me. And Finn has plans. I like Finn. He's
perfect for me, and I'm really trying here to be happy, and I feel like I can't
breathe. I can't breathe with you looking at me like that, so just stop!"
Susarak baş etmeye çalışan Defne sonunda patlıyor. Bitti,
bitti, bittim diye patlıyor bütün biriktirdikleri ile. Ama eskisinden farklı
artık. Eskiden bir dokunuşu ile
yelkenleri suya indirdiği Ömer’i tüm gücüyle iterek, çekip gidiyor. Tekrar
tutuşmaktan, yanıp kül olmaktan korktuğundan, hala deli gibi sevdiği, hep
seveceği kralı orada öylece bırakıveriyor. Ve Ömer onu Pamir’in arabasına
binerken görüyor. İkisi de yaralı.
Bu yazıda sadece Defne’nin penceresinden bana neler
hissettirdiklerini yazmaya çalıştım. Ömer’in hakkı Ömer’e. Daha önce onun penceresinden
yazdığım, bayağı bir laf yediğim de olmuştu. Gömmüştünüz beni resmen ^.^
Nihayetinde Ömer’in de Defne’den uzak 1 yıldır acı çektiğini bilmiyor değilim. Kafamda
oturtamadığım tek şey, şirket batmasa, Sinan gelmese, 5 yıl sonra mı dönecekti
Ömer? Artık Defne’ye dönmeliyim, onu kazanmalıyım diye inmedi o uçaktan. Bu hep
soru işareti olarak kalacak bende.
Sevgiler
* Neriman hangi yüzle Ömer’e yaklaşıp yengeciğim
diyebiliyor ve ne bekliyor Ömer’den? Pişmanım diyor ama yaptığı hiç bir
açıklama yerine oturmuyor. Aşık olacağınızı nereden bilebilirdim diyor, tey Allahım ya. Evlenmek üzere tuttun
sen o kızı, evlilik bu yahu. Senin için ne kadar basit. Defne’yi ne kadar
üzdüğünün farkında bile değil hala. Ama Ömer oturtmuş geçmişte olan yalanların
kaçışların tek sebebinin Defne’nin Neriman yüzünden çırpınması olduğunu.
Ömer’in öfkesi sırf kendi için değil, Defne adına da kızıyor, hesap soruyor
bitmeyen öfkesiyle. Gerçekten zulmettiler kıza. “yenge benim yüzüne bakacak
halim yok, kusura bakma” lafı ile beklediğim yüzleşmeye son noktayı koyuyor
Ömer. Bu oyun yüzünden asıl hırpalaması gerekenin kim olduğunu anlamış sonunda
ama işte koskoca 1 yıl geçtikten sonra.
* Neriman hala oyun peşinde olduğundan, Pamir’i
Defne’nin peşine taktığından pişmalığına üzüntüsüne inanmak güç. Defne’yi hala
çok küçümsüyor ve onun düştüğü durum umrunda değil. Bu sefer de tek derdi
miras. Ama Koriş, bütün şovunun içinde yine ben seni çok özledim derken
samimiydi.
* Pamir tam bir oyuncu, izlemesi keyifli. Kendi
taktikleri ile Defne’yi tavlamaya çalışıyor, Kıyafetlerine laf etmeler, göz
süzmelere, bir yakın bir uzak, umarsız davranmalar. Dans etmeler, bahaneler ile
punduna getirip yemeğe çıkarmalar falan. Ama farkında değil ki bu oyunlar
kendine geri dönecek, Defne şuursuzca ona yanıtlar verirken, Pamir’in
taktikleri elinde patlayacak ve dut gibi aşık olacak bu güzel kıza. Dayak yemeyi
göze alarak şunu da yazmasam olmaz. Pamir rahat adam. Aynı durumda Defne
kiralık aşk oyunu için Pamir’e tutulmuş olsaydı, ve Defne ile aşık olsalardı,
Defne daha rahat itiraf ederdi durumu ona ve bu kadar acı çekmeden çözerlerdi
belki. Bunu yazarken içim acıdı, çünkü benim dünyamda sadece “Defne ve Ömer”
yanyana gelebilir ama bunu bir kenara sıkıştırmasam da olmazdı.
* Necmi artık Neriman’a net bir tavır koysun
istiyorum. Pamir planı yüzünden ayrılsınlar, gitsin başkasıyla falan evlensin
istiyorum.
* Sinan’ın travması bana “hata mesajı” verdirdi.
Çok büyük travma yaşadı yazık kuzuma.
* Defne’nin herkesten sakladığı kutuda ne var,
merak ediyorum. Tahmin bile yapamadım.
* Koray, sen özür dilemesen, sussan daha iyi
olacak, o ne hallerdi yahu.
* Sunum yaparken Ömer’in Defne’ye destek olmak
için “olmaz bu iş demesi” ve yine sunumbaşarıyla bitince Defne’nin ”çok güzel
oldu” demesi için Ömer’in gözünün içine bakması detayı bile insanın içini cız ettiriyor.
* Sinan katmanduda erememiş, bunu anladım bu
bölümde. Durup duruken fazla yüklenmedi mi, Seda’ya. Ömer’in de dediği gibi.
Onun adı Seda, Yasemin değil. Hemen peşin hükümlere varma huyumuz baki kalmış
Sina
n'da.