Mahir gibi bir dostun var,
sen varsın yıkılmazsın diye bitirmişim önceki yazımı. Bütün bölüm boyunca ağlayarak
içimi dışarı çıkaran Hülya, güzel Hülya, tatlı Hülya, deli Hülya. Duy sesimi,
ve düştüğün yerden kalk (Gerçek anlamda da.) ve kendine gel.
2 hafta geçmiş ve Kerim
Dalyan’da, cennetlik bir koyda küçük Memo ve bir sarı kız ile (Adına bakmaya
üşendim.) küçük bir kulübede sade bir hayat kurmuş bile kendine. Renkli saçlı,
bisikletli sarı bir kız. Nedir bu renkli saçlı bisikletlilerden çektiğimiz? (Bu
benzetme çok sevdiğim bir Ranini.tv yazarının Twitter postundan alıntıdır.) Kerim
burada kano yapıyor, köy kahvesindekilerle ahbap olmuş, iyice bir yerleşmiş.
Kendi bohem tarzında arada Hülya’yı hatırlıyor, özlüyor falan. Kendi tarzında
aşk acısını çekiyor. Bu sezon “tarz” aşk acısı çekme dalında kendisini ikinci ilan
ediyorum. Birincimde kim var, beni eğer az bi takip eden varsa bilir ^.^ (Ayy
umarım vardır.)
Kerim kayıp, bütün aile onu
bulma peşinde, en sevdikleri Memo da gitti çünkü. Onun hasreti daha da
büyütüyor acılarını. Hülya’nın da en büyük üzüntüsü Memo’yu kaybetmek zaten.
Bayram Bey ile Süheyla Hanım'ın arası limoni demek az bile kalır, Süheyla Hanım
kasırga olmuş kendi ilkeleri ve doğruları çerçevesinde Bayram Bey ve Hülya’yı
kasıp kavuruyor. Herkes Kerim’in gidişinin acısını ayrı ayrı yaşıyor. Zeynep de
Hülya’nın yanında durarak dev şaşırtıyor, resmen ortada bir ara bulucu gibi dolaşıyor.
Hadi itiraf et Zeynepcim, tanıyınca sen de sevdin değil mi Hülya’yı.
Sevilmeyecek gibi mi, bal o bal.
Bayram Bey'in kıvrak
zekasına, nükteli fikrine methiyeler düzmüş müydüm, tekrara düşemeyeyim diye
devamını getirmeyeyim. Daha ilk günden herşeyi anlamış. Dünyaya ayrı bir
yerinden baktığından olsa gerek sesini çıkarmamış olaylar gerektirene kadar.
Zaten olaylar patlamasa hesap sorma gibi bir niyeti de yokmuş. Hülya’nın ne kadar ‘şeytan’ olduğunu anlamış
ama bütün bunları mutlu bir aile için yaptığını,
Memo’ya mükemmel bir anne olduğunu gördüğünden susmuş. Hatta suçunu üstlenmiş,
o dingilin Hülya’yı bırakıp kendini bırakamayacağını bildiğinden.
Ve Bayram Bey - Hülya
yüzleşmesi. En merak ettiğim sahnelerden biriydi. Ama en başından beri her şeyi
biliyor olması şaşırttı. Almanya’daki klinikten DNA lar falan gelmiş, araştırmış
o derece. Mehmet’in karşılaşabileceği korkunç senaryoları aynen kafamdaki gibi
listelemesi, Hülya’ya yediğin haltın farkındayım ama sen yine de ailedensin ve
alt metinde seni hala seviyorum demesi (Ben öyle anlamak istedim.) şaşırtmadı
ama. Çünkü Bayram Bey için aileden gerisi teferruat. Hülya ağladı ben ağladım o
sahnede. Hele Memo’nun başına gelebilecekleri konuşurlarken, Minik Hugo’yu o
hallerde düşünmek, aman Allahım sen koru! Ve Hülya hiç sahip olamadığı “babası”
gibi sarıldı Bayram beye, bizde gözler hala yaşlıydı.
Biz insanız makine değil.
Başımıza gelenlerle sınanırız. Duygularımızla, tecrübemizle, ruhumuzdaki güçle
başımıza gelenlere direnebiliriz. Ama bir yere kadar. Bazen o kadar dolarız ki,
içimizdeki gücü kaybederiz. İşte o zamanlarda bizi sarsacak, bizi bizden çok koruyacak
biri lazım etrafımızda. Anne olur, baba olur, eş olur, kardeş olur ya da bir
dost olur. Ama dost olur genelde, çünkü onu biz seçeriz, kafamıza, aklımıza
fikrimize uyar. (Hem dost hem eş olabilecek birini bulduysak o en mükemmeli
tabii ki.) Sil Baştan’ı dinledik bu bölüm
Şebnem Ferah’tan ama bir şarkısı daha vardır onun, ‘İyi dostlar edindim, hepsi
ailem oldu.’ der. İşte Mahir de öyle. Hülya'nın dostu, ailesi, ona rağmen onun
göremediğini gören, pes etmemesi gerektiğini bilen, ona rağmen onun iyiliği için
doğrusu neyse yapması için onu zorlayan. Hiç de hoş bir sahne ile karşılaşmadılar
bölüm sonunda Kerim’i görünce. O kadar yolu gittikten sonra, Kerim'i mutlu
mesut şahane bir ortamda Memo ile ve sarı kadın ile eğlenirken gördüler. 2
haftadır ağlayan ve sadece Memo ile Kerim’i düşünen bitkin Hülya tamamen
yıkıldı artık. Vazgeçti, geri dönelim dedi ama Mahir savaşması için onu orada
bırakıverdi. Hülya, Kerim'le yüzleştikten sonra, koştu, kaçtı ve düştü, öyle bir
düştü ki, sandım ki benim kafam kırıldı, içim cız etti.
Ama Hülya, düştüğün yerden kalkman gerek. Kalk Hülya.
Kerim’den öte savaşların var. Memo var! Velayet için geliyorlar. Ve daha neler
neler var.
Bu kadar güzel, dolu dolu
hikayesiyle, çekimleriyle, oyunculuğu ile harika bir açılış yaptığınız için
teşekkürler. Sanırım bütün sezon bu teşekkürlere devam edeceğim.
Sevgiler.
Badenin isteme merasimi ^.^
Bayram Beyler ailece
geleneksel aile yemeğindeyken beyaz atlı paylaşılamayan prens, taranmış
saçları, damat tıraşı, takım elbisesi ve yırtık çorabı ile, çiçeğini
çikolatasını almış, cesaretini de sırtına yüklemiş, sevdiceğine sahip çıkmak
üzere Bayram Bey'in evine teşrtif etmiş. Hayırlı bir iş için gelmiş. Büyük
Hala tabii hayırlı işin kıymetini bildiğinden hemen buyur ediyor. Ama yani, bu
tam kısa komedi filmi. Kızınıza sahip çıkarım, kızı telefonuyla kartıyla
hattıyla komple alırım temalı. Özeti kıskançlık,
aşk ve paylaşılamayan erkek. Allah'ın emri Peygamber'in kavliyle istemeye gelmiş
kızı. Hahahah. ^.^ Amcamgiller yok ama ben tekim diyor. Hüseyin Abi'nin doğrudan
karşı çıkması akabinde Bayram Bey tabii büyüklüğünden (İşin eğlencesinde her
zaman bu tür durumlarda yaptığı gibi.) kızları kahve yapmaya yolluyor. Prens iç
güveyisi olmayı da kabul etmiş, her şeyi planlamış falan. Elleri boş dönüyor
dingil ama neyyse. İzlemeye dayanamadım resmen gülmekten, yerlerde yuvarlandım
bu sahnede. Hayat Şarkısı’nı izlemeye
işte bu tür sahneleri, detayları yüzünden doyamıyorum. Elinize sağlık.
Kısa, kısa...
*Mahir 22 bölümdür bir kere bile hesap ödemedi. Bazı şeyler prensip meselesi tabii.
Ödemez, ödemeyecek. ^.^
*“Sil baştan sevmek gerek bazen, her şeyi
unutmak.” yok canım, sizin aşkınızın şarkısı bu olmasın. Aşk her şeyi affeder mi
falan daha münasip. Ağladık mı ama ağladık bunu dinlerken.
*Bayram Bey'den baba nasihatı: Diyelim ki
gerçekten de büyük bir kabahatin var, eğer zeytinyağı gibi üste çıkamayı
bilmezsen kendini affettirme ihtimalin çok zayıf.
*Kaya ve Mahir’i
bir arada görmeyi, diyaloglarını, her sahnelerini çok seviyorum. Kaya kendi
kahvaltısına konan Mahir’e üstüne bir de menemen yaptı. Yalnız menemen soğanla
yenir. Bu konuda hassasım. ^.^
*Hüseyin ve Melek
ya aşk ızdıraplarına bu bölüm ara vermişler ya da rol çalmayalım, bu seferlik,
bir sonraki bölüme demişler.
*Dalyan
görüntüleri eşsizdi, zaten eşsiz bir yer. Öyle güzel çekilmiş ki, kano
sahnelerinde Dalyan Kanalı'nın muhteşem mazarası güzel bir yaz tatilinin
anılarını da geri getirdi beraberinde.
*Cem Karcı çekim
açıları harika, Dalyan ve Bayram Bey - Hülya buluşmasında mest oldum.
*Mahir Hülya’nin
kendini kurtarmak yerine Eminna’yı kurtardığını fark ediyor. Ama daha bunu
bilmeden bütün gücüyle Hülya’ya yardım etmeye çalışıyor.
*Cem bi' git ya!
*Ekipte kesin bir
bilgisayar mühendisi vb. var. Para transferinden sonra, mail adresi ekranı
yapmışlar bir şekilde. (4 sene en bi' zorlusundan bilgisayar mühendisi ile
aynı odada kalınca gelen deneyim, bir kenarından kapıyorsun
bazı şeyler.)
*Her bölüm yeni
hikayelerin işareti geliyor. Hülya’nın bebeği ile bağlanacağımız Haluk Bey ve
Filiz'in açacağı dava ile şenleneceğiz ileride. Dolu dolu hikaye izleme
keyfisi. ^.^