Aylar oldu... Kiralık Aşk’ın yeni
bölümü merakla bekleniyor herkes tarafından. Evet, korku aylardır devam ediyor:
“Ya iyi olmazsa?” Neyse ki beklenen bölüm herkesin yüzünü güldürdü. Bir yıllık
zaman atlamasıyla kucakladık bölümü, sevinç çığlıklarıyla da bitirdik.
Evlenip evlenmedikleriyle ilgili
durumu anlayana kadar; acısını çekip, aşkını dizginleyen Defne’yi
tasarımcılıktan lojistik müdürlüğüne geçmiş görüyoruz. Zamana yayarak üretim
yaptığı taraftan, kafasını kaldıramayacak kadar yoğun olacağı idari kısma
geçmesi, çok iyi bir ayrıntı. "Üretim, depresif olduğumuz zamanlarda artar" denir
hep. Mutluyken yazı yazamaz mesela bazı insanlar. Dolayısıyla bu ayrıntının ne
ilgisi olduğunu anlayamadım önce, ama taşlar yerine oturdu sonra: herkes Ömer
gibi acısından müthiş tasarımlar yaparak çıkmak istemeyebilir. Tekrar tekrar o
güzelim anıları canlandırmanın bir faydası var mı zaten?
Diğer taraftan Ömer, İtalya’da öfkesini soğutmuş ama sakinleştiği anda hatalı olduğunu anlamış
ve geri dönmek için de ciddi bir itici güç arıyor haldeydi. O da Katmandu’dan
yeni dönmüş, dul Sinan ile oldu. (Böylece
Yasemin karakteri diziden çıkıyor). İkilinin Passionis’i kurtarmak için geri
dönmeleri Beckett’in “Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil.” sözünü hatırlattı. Zaten sokaklarda Defne’ye benzeyen kızları aramakla olmazdı o iş. Yalnız,
o duştaki ses neydi öyle? Bu konunun üstüne sonra ayrıca gideriz. Şimdilik kenarda kalsın.
Ömer’in kafasındaki 'belki’lerden
ötürü soru sormaya çekinmesi pek tatlı geldi. Sabahattin Ali’nin Değirmen hikayesinde dediği bir şeyi hatırladım: “Fakat herhalde ikinci bir aşka atlamak, senin
için o kadar güç olmamıştır. İnsan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur
ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı
almaktır.”
Gördüğümüze göre, Defne beraat
kararını almamış, ama Neriman’ın yeni kiralık aşkı bunun için geliyor. Mirasını
Defne’ye bırakmaya karar veren Hulusi İplikçi de çıldırmış olmalı. Sude’den hiç
bahsetmedi bile. Ömer’in bir emaneti olarak düşündü Defne’yi ve bunu Neriman’a
söyledi. Yani resmen şeytanı dürttü. Huylu da huyundan vazgeçmiyor işte; yeni
kiralık aşk, Pamir, hemen bulundu. Ablasının oğlu Pamir, yurt dışında tahsilini
yapmış; çalışmakla arası olmayan biri. İlk önce burun kıvırdı ama dışarıdayken
sıkıştığında teyzesinden yardım aldığı için yarım ağız da olsa ‘bir
bakayım’cılık oynadı. Kızımızın güzelliği dillere destan, huyu da pek tatlı
olunca işi kabul ediverdi. Artık o, internetten alışveriş yapılan “Stil Vagonu”
markasının CEO’su. Tebrikler!
Bu arada Neriman’ın istihdamına
katkıda bulunduğu tek kişi değil Pamir. Koriş de Passionis’ten sonra Neriman’ın
açtığı ikinci el dükkanında çalışıyor. Az gördük ama tadında kaldı. “Beğendik
yani ablam!”
Çığlık çığlığa bağırmadan önce
Sinan, Stil Vagonu’nun müdürü Seda ile görüşmek istedi; çünkü mal sahibi
Sinan’ın annesi ve Passionis yeniden bir yer bulmak zorunda. Olayın kopma
noktası burası bence, Seda iyi ki uyuzluk yaptı ve kabul etmedi çıkmayı.
Böylece üst kata çıkmak zorunda kaldılar ve Ömer ile Defne yine aynı binada
oldu! Ayrıca belirtmek isterim: Kiralık Aşk, geçen sezondan beri gündemde olan
konulara dokunan bir dizi olmasıyla kalbimizi fethetmişti, bu sefer de
kiracıların altı bir daha çizildi.
Defne, Pamir’in devasa tablosunu
taşırken Ömer'le aynı asansöre binince ilk heyecan dalgasını yaşadık. Şimdi mi
birbirlerini görecekler ya da görmeseler de kim diğerinin orada olduğunu
anlayacak? Anlaşmak zor, görüşmek güzel ne de olsa! Uzatmayayım, piyango
Defne’ye vurdu ve Ömer’in orada olduğunu anlamasıyla şoka girmesi bir oldu.
Zaten sonrasında da reddetmekten başka yapılacak bir şey yoktu, o da onu yaptı.
Asansöre bindiklerinde şunu düşündüm ilk: bölümde gördüklerimiz, kadın-erkek
farkını ortaya koyuyor aslında. Şöyle ki; acı çekme şekilleri -belki de
toplumun buna izin vermesiyle doğru orantılı olarak- birbirine hiç benzemiyor.
Defne üzgünken yatakta yanında bir paket mendille takılırken, Ömer’in kimlere
dolaştığı belli değil! Evlenmesiyle ilgili olan söylentiler de cabası! Umarım
birkaç bölüm sonra ailemizin yeni geliniyle tanışmayız. Yani kendisi hiç var
olmamıştır. Veleddalin amin!
Passionis’in, malum şirketin üst
katındaki boş yere taşınmasıyla yeni heyecan dalgası da başladı: ‘E, ne zaman
karşılaşacaklar?’ Sinan pasını attı kaç kere ama son yarım saate kadar gol yüzü
görmedik. Gol beklerken, Seda ile Sinan’ın karşı karşıya geldi; ama bir
elektriklenme olduğu için oldu bunlar. Seda toplantıdayken ve Sinan onu
beklerken kızı Lara ile çay partisi yaptı. Bunu gören Seda, daha itiraf etmese
de etkilendi. Demek ki kadınlar sadece kendilerini güldüren erkekleri sevmiyor!
İyi bir baba olmak da oldukça seksi! Aslında anne olan biriyle ilişki fikri
biraz zor. Çünkü kadın da çıtır ama acı çektiği her halinden belli. Sinan gibi
haşarı bir çocuğa göre değil sanki… Ama elektriği gördük, değil mi? Yağdı
yağmur, çaktı şimşek; Ahmet Güntan’a selam olsun.
Lafımızı uzatmadan en önemli sahneye
geçersek; büyük buluşma, genç kızlık hayallerimi süsleyecek şekilde oldu. Ne
bön bön bakışmak zorunda kalındı ne de biri diğer onu görsün diye kendini ön
plana attı. Defne odasının oradaki elektrik kutusuyla boğuşurken nefis bir
kucaklaşma! Sonra Ömer’in gözlerindeki oh çeken bakışlar… En sonunda kaçınılmaz
olarak gelen tebessüm… Aşk nelere kadirsin?
Demin yazmadım ama Değirmen’de çok sevdiğim bir söz daha
vardır:
“Peki ama, bu sevmek midir be
adaşım, bir kadını öpmek, onu istemek sevmek midir?” Bilmem, göreceğiz galiba!
Bu sefer Ömer’in performansını puanlamaya hazır mıyız?
İyi seyirler..