Bir klişe ile başlayayım, “Hayat sen planlar yaparken başına gelen
şeylerdir.”
Ömer de o gün bekarlığa veda partisinin verdiği akşamdan kalmalıkla
Koray’ın kanepesinde! uyandı. Sevdikleri, "Acaba nerede?" diye merak ederken.
Damatlığı, düğün mekanı, misafirler, yemekler, içecekler, gelinlik ve
gelini hazırdı. Sonsuz mutluydu. Arabasına bindi ve düğün mekanına gitti.
Bakmaya kıyamadığı, izlemeye doyamadığı, sevdiceğinin odasına daldı önce. Odaya
girince girdiği haller, o bakış, o tatlı gülüş, değil mi 52 bölüm boyunca bizi
esir eden? Ömer işte, öyle bakıyor ya, sanki bizi alıyor hiç kavuşamadığımız
sevgilerimize, hiç yaşayamadığımız aşkımıza götürüyor; aslında sadece bir
ayakkabıya, bir gelinliğe, bir odaya bakarken. Ömer’in aydınlık yanı her
seferinde bizi bir masalın içine çekiyor. Neyse, dağılmayalım. ^^
Olacaklardan habersiz ama. Bir gerçek var ortada, Yengesi Neriman, Amcası Necmi,
en yakın arkadaşı ve kardeşi Sinan, Nihan, Sude, İso, Serdar ve Şükrü abi bile
biliyor. Hayata tutunduğu değerlerden biri -gerçek- olan bir adamın en sevdiği
dahil, hayatında kıymet verdiği her canlı ona aslında yalan söylemiş. Bir
yandan da hepsi düğün öncesi odada toplaşmış, saç makyaj yapılmış, en güzel
kıyafetler seçilmiş giyilmiş, kutlama yapıyorlar, pek bir hoş sohbetler.
Defne bir peri kızı gibi giriyor odaya, yaşanan onca aksilikten sonra,
muhteşem saçı, makyajı ve gelinliği ile
süzülerek... Ömer başta olmak üzere kimse gözünü ayıramıyor bu güzellikten.
Daha sonra nihayet ikisi yalnızlar, hep hayalini kurdukları hayata adım
adım ilerleyecekler, kapılarını nihayet kapayıp iki kişi belki de üç kişi olacaklar.
Düğün alanına giderken, merdivenin başında durduruyor Defne’yi Ömer. Mihrapta nikah memuru ile karşılaşmadan önce Ömer
biz milyon adet Kiralık Aşk izleyeninin şahitliğinde evlilik yeminini çoktan ediyor
aslında.
Bundan sonra hayatımız
böyle olacak, bütün bu kalabalık dağıldıktan sonra biz kalacağız, ikimiz,
hayatımız boyunca birlikte olacağız, aynı günü, aynı geceyi, aynı ömrü
paylaşacağız birlikte, mutlulukla ve güvenle, yıllar geçecek, eskimeden,
eksilmeden yaşatacağız, yine birlikte ve ben hala şanslı hissediyor olacağım
kendimi, yanımda sen olduğun için, seninle bir olabildiğim için, iyi ki varsın
sevgilim.
52 bölüm, 52x120 dakika eder 6240 dakika. Defne, 6240 dakika boyunca söyleyemediği,
içini kemiren o gerçeği, herhalde bu evliğin gerçekliği bu sözleri duyunca
dank ettiğinden veya yeni hayatında artık yalan ile yaşayamayacağını, ailesini
bu yalanın üzerine kuramayacağını anladığından adım adım dökülüyor, anlatıyor
kesik kesik bütün hikayeyi.
Her
şey bir oyunla başladı...
Peki, kaç merdivendir o yol, kaç adımdır mihraba giden o halı. Gerçek kaç
gramdır ? Var mıdır ağırlığı, çöker mi üstüne bir ömür boyu, hafifletir mi seni
sonsuza kadar ?
Ömer’e söylenen bütün yalanlar, sıra sıra dizilmişler karşısına, şevkle el
çırpıyorlar. Her adımda, Defne’nin ağzından çıkan her kelime ile biri daha
tuzla buz oluyor Ömer’in hayatında. Biz bunu sezon finali diye izledik ama
benim içimde bir yerlerde final oldu, o yola bir Ömer İplikçi gömdük biz gerçeğin
ağırlığıyla ve düğün değil cenaze marşıydı çalan.
Bundan sonra ne Ömer bildiğimiz Ömer ne de Defne bildiğimiz Defne
olacaklar.
Huysuz ve katı bir adam, aşkı uğruna değişip, aydınlık tarafı seçmişti, çünkü
zaten bir karanlık tarafı vardı, şimdi sevip saydığı hemen hemen herkesin onu
kandırdığını öğrendi. Bunu sindirip ilerleyebilir mi hayatına? Yakını olan ve
bu işe bulaşmamış tek kişi daha yeni konuşmaya başladığı dedesi. Bir de Derya
ile Zeynep, sayılırsa tabi.
Ve en sevdiği Defne de, en masumu bu hikayede. Çırpındı, uğraştı, o da
değişti bu yolda ama yoluna sokamadı bir türlü olayları. Hep yalnız kaldı
zaten, ne faydasız abisi, ne Sinan, ne Necmi, ne de Nihan, çekip aldılar onu bu oyunun
içinden. (İso’yu ayrı tuttum.) Tek başına savaştı hep.
Ölürken insanın hayatı şerit gibi gözünün önünden geçermiş
ya, Ömer İplikçi’yi bir şeritten anlatsak kısa kısa mesela, şimdiye kadar
yaptıklarından bundan sonra olacakları kestirmenin ihtimali var mıdır?
İlk tanıdığımız Ömer, çok inatçı hatta bazı bazı
bayağı uyuzdu. Defne istifa ettiğinde sinirine ve kıskançlığına hakim olamayıp
psikolojik işkence bile yapmıştı, Defne bardakları tepesinde patlatıp, onu kendine
getirene kadar. Affetmiyordu mesela kimseyi, Yasemin’i Sinan’ı affetmesi
mümkün olmazdı ama etti. İşkolikti mesela, iş dışında başka bir şey düşünmezdi.
Sude’ye adım adım plan yapıp ders vermişti, sırf Defne’yi zor durumda bıraktığı
için. Deniz’e de aynı şekilde, satranç oynar gibi, her hareketi hesaplı bir
plan ile ders vermişti. Gitme demişti Defne’ye hem de kaç kere. Özür dilemişti.
Dedesiyle barıştı, kaç senelik küslüğü sona erdirdi. Ve daha neler neler...
Bakalım bundan sonra hikayemiz nasıl ilerleyecek, gömdüğümüz yerden nasıl
bir Ömer İplikçi çıkacak, Defne’nin mucizesi nasıl devam edecek?
Artık 2. sezona...
Sağlıcakla kalın...