Hayat Şarkısı: O zaman, dans, renk..

Hayat Şarkısı: O zaman, dans, renk..
Hayat Şarkısı sürekli ritmi değişen bir şarkı gibi girdi hayatımıza. Aynı bölümde saniyeler içinde duygudan duyguya dalıyoruz dinlerken. Yeri geliyor çılgınca dans ediyor, sonra heyecanlanıyor, duygulanıyor, gülüyor, ağlıyoruz. Ritim sürekli değişiyor ama bi yandan da hep derli toplu. Hızına yetişemiyor, diyaloglarına doyamıyorum. İlk bölümden yakaladı beni ve izliyorum.

Hikaye içinde o kadar başka hikayeler var ki, ilk önce, senariste gönülden saygılar sevgiler ileterek başlamak istiyorum bu denemeye.

İçimden küçük Hülya’yı yazmak geldi önce. Bize hala flashback’ler ile geçmişi gösteriyorlar ki, biz büyük Hülya’yı anlayalım, tabi mümkünse çünkü büyük Hülya’nın da farklı birçok rengi var ve  hepsini anlamak emek istiyor.

Fakir bir ailede, ama öyle böyle değil, açlık ve yoklukla, şiddetle, büyüyen bir minnak var karşımıza. Yırtık pembe pijaması ile. Ama başka bir hayatı hak ettiğine inanıyor. Bir çok yetişkinin hala yapamadığını yapıyor ve hayatta ne istediğini biliyor. Bir arkadaşım insanın cevaplaması gereken en önemli sorunun “bu hayatta ne istiyorum” olduğunu söylemişti bana. Bunu bilemeyen bir çok yetişkin varken minnak Hülya, minnak Kerim’i istediğini biliyor. İlk görüşte karar veriyor buna, ama adını söylemeyince de kafasına taşı atıveriyor. Yöntemleri sert yani. Dışarıda hak ettiği bambaşka bir hayat olduğunu, kaderinin bu olmadığını biliyor. Başkalarının kendi keyfince onu itip kakamayacağını, hakkını ne olursa olsun savunması gerektiğini, hiç bir zaman altta kalmaması gerektiğini biliyor. Hep meraklı , hep arıyor. Çatal bıçak tutmayı öğrenmeye çalışıyor mesela oturduğu sahur sofrasında. Kendini de ilerleyen yıllarda o kadar eğitmiş, geliştirmiş ki. Bunun çok ötesinde, oralardan kurtulması gerektiğini biliyor ve kötü şeyler yapıyor, gerçekten izlerken ağzımın açık kaldığı ve “oha” dediğim şeyler.

Bu bölüm itibariyle yaptıkları iyice ayağına dolanmaya başlıyor teker teker. “Şu kadar haltı yiyip bu kadar korkman” diye dilime tercüman oluyor Kerim. Karısını biraz tanımış Kerim Cevher. Ama sınırlarını henüz test etmedi. Çok dertler çekecekler hep beraber. İlki Hüseyin’in Mehmet’ın başkasının çocuğu olduğunu öğrenmesi ile başlıyor. Öğrenmesiyle birlikte Hüseyin, Aşkı Memnu Beşir gibi olduk olmadık yerde Hülya’ya dik dik bakmaya başlıyor. Kızmasını çok iyi anlıyorum, cidden karnına yastık koymalar, hastaneye gitmeler falan. Bütün aileye bayağı sağlam bir oyun çevirdi. Ama nihayetinde, bütün bunları Kerim affetmiş, sindirmiş, Hülya olmasaymış Mehmet de olmayacaktı. Alkolik, psikolojik sorunlu Filiz, çocuğu ya aldırır, ya Almanya’daki sosyal hizmetlere kaptırır, ya da söylemeye dilim varmıyor ölümüne sebep olurdu. Hüseyin tepki vermesin demiyorum, hobi olarak yine versin ama abartmasın bir zahmet, senelerce Zeynep’le yaşamış bir adam yani.

Bir de Cem ile olan ilişkisi ortaya çıktı son sahnede. Cem’i nerelere gömsem bilemedim. Pislik ona söyleyebileceğim ve burdan yazabileceğim en hafif laf sanırım. Hülya’yı mahvedecek sırrı (sırlardan birini) gitti Zeynep’e verdi. Bu arada Hülya’dan herşey olur da sığırcık yavrusu olur mu bilemedim.  Zeynep de anında Hüseyine yetiştirdi. Tabi ki bu, tuz biber oldu, zaten olan olaylara. Tuz biber hafif kaldı da, neyse. Bir yandan Hülya, Kerim Memo, arabada üçlü mutlu aile tablosunu izlerken bir yandan da, Melek Hüseyin yüzleşmesini izledik. Hüseyin bu sefer haklı demeye dilim varmıyor ama kim olsa böyle sinirlenirdi. Ama olaylar bildiğinden çok çok farklı, işte. Neyse ki Melek son sahnede çok şık, okkalı bir hareketle susturdu Hüseyin’i. Ellerine sağlık Melek’cim. Asıl kepazeliği anlatacak ve gelecek hafta bunun sonuçlarını izleyeceğiz. 

Ben bu bölüm aşağıdaki lafları söyleyen Hülya’yı çok sevdim. Aslında tek isteği huzurlu mutlu tam bir aile olan Hülya’yı.

"Allahım sen büyüksün, sen beni güzel ailemden ayırma, bak ne güzel, karşıma böyle iyi insanlar çıkarmışsın , geçmişimin tüm acılarını , tüm dertlerini tam unuturken , yine beni bir başıma koyma yarabbim."

Bu kadar kötülüğe yalana dolana başvuran ve sevilen bir kadın karakter, Kara Melek’i hatırlıyorum. Şimdi de Hayat Şarkısı’nı her tonunda her rengiyle söyleyen bir Hülya Cevher var karşımızda. Yaptığımız şeylerin bedelini öder miyiz, yanımıza kar kalır mı ? İyi ve kötü nedir? Rengimiz duruşumuz ne? Hepsini tek tek sorgulatacak bize.

O zaman bize , Dans, Renk ^^ diyor, yeni bölümleri heyecanla bekliyorum.

Sevgiler

Kısa kısa:

-Mobil yazılım dünyasına gözlüklü fularlı, Hülya Cevher özelinde emoji sipariş etmek istiyorum. Yardımcı olabilir misiniz?
-Mahire ayrı bir sevgim var, onu ayrı ayrı yazmak anlatmak istiyorum. Dostum olsun, şefim olsun.
-Bayram bey şu an sakin görünüyor ama gözü kulağı ayrı oynuyor. Boşuna Bayram bey olunmuyor, ondan büyük bombalar beklediğim doğrudur.
-Melek gibi garson/işletmeci her neyse, çok irrite edici. Ben olsam o restorana bir daha gitmem.
-Filiz ve yaman ablasının sonradan görme hallerine hakemlerden 10 puan yolluyorum.
-Mahir demiştim yukarıda değil mi, yine diyorum.   
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER