Size en kirli taraftan yazıyorum...

Size en kirli taraftan yazıyorum...
Bir kitapta, senarist olarak savaştığımız tarafı “en kirli”  yer olarak tarif edip oradan “cephe” diye bahsediyordu yazar. Sonuna kadar katılıyorum! Ardından ekliyordu, içgüdülerinizle yazarsanız bu savaştan galip çıkarsınız. Bu tavsiyeye uydum mu? O başka bir yazının konusu olabilir belki. Ben size asıl bu kirli savaşın içinde yeşeren 'bir aşk hikayesi' anlatacağım. Görebileceğiz en romantik şekilde başlayan, tutkuyla süren ve maalesef bir klişe olarak “nefretle” biten. 

Aşk filmlerinin en nefret edilen senaristi –biliyorum ki BAH fanları bu tezimi doğrulayacaktır- yani bendenizin pek sevgili fanlarıyla yaşadığı ve yaşayacağı bitmez bir aşkın hikayesi. Abarttığımı  düşünmeyin. Biraz sonra okuyacağınız olayların hepsi yaşanmış, gazete sütunlarında, emniyet dosyalarında yer almıştır. İster gerçek hayatta olsun, ister kurmaca bir masalda, aşk kahramanlarına en olmazı yaptırıp, bizim fanlarımızı da çekip almıştı içine. Tüm bu olaylar yaşanırken çok kızsam, çok üzülsem de onlarla yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmadım -Kişisel tarihimde yer alan aşklarım bu görüş dışındadır.-

Çünkü bana göre yaptığım işin gerçek sahipleriydi o fanlar. Ben profesyonelliğin gereği olarak bu işten para kazanırken, onlar yazdığımız dizileri karşılıksız, hiçbir şey beklemeden, sadece çok seviyorlardı. Bundan dolayı sonsuz bir bağlılıkla sahipleniyorlar, çoğu zaman bu sahiplenmenin dozunu kaçırıyorladı elbet. Dizinin kahramanları evlensin diye Telli Baba'ya tur düzenlemek bir gazetenin ikinci sayfasında haber oluyor, dışarıdan bakıldığında da zararsız görünüyordu. Ancak gerçekle hayal arasındaki sınır karışınca, Emniyet'in Bilişim Suçları Birimi bazılarımız için hatırlanmak istenmeyen olayların da sonu oldu.

Sevimsiz şeyleri anlatıp canınızı sıkmak değil niyetim. Sadece bu aşkın gücünü anlatmak en çok da anlayabilmek için yazıyorum bunları. Onları anlarsak yaptığımız işi de anlayabileceğiz çünkü... Ya da başka bir deyişle sadece bir senaryo yazmadığımızı..

Bu aşkın kahramanları arasında kimler yoktu ki... Bebeğinin doğumunu dizisinin olduğunu güne denk getirmemek için doktoruyla pazarlıklar yapan mı ararsınız, kilometrelerce uzaklarda dizisinin bitmemesi için binlerce dua okuyup, sosyal alemde amin diyen mi? Bırakın bilgisayar eğitimi, okuma yazması olmadığı halde YouTube’da şahane videolar hazırlayan, iki çocuklu, Anadolu’nun bir kasabasında yaşayan dünya sahicisi bir ev kadını tanıdım. Senaristi olarak bile hatırlamadığım ayrıntıları, bölümün dakikasıyla anında bana söyleyen inanılmaz bir izleyicisi oldu yazdığım dizinin. 

Yaptıkları fragmanlarla ağzımızı açık bırakan gencecik yetenekli fanlar izledik. Yazdığımız senaryoları, değme Dramaturg'dan daha iyi yorumlayan televizyon izleyicileri keşfettim. Ailemden önce doğum günümü kutladılar, bayramda herkesten önce mesajlar attılar, dizi yayınlandığı dönemlerde evime, şirketimize gelen hediyeleri, çiçekleri, mektupları söylemiyorum bile. 

Sosyal medyada yazdıklarını, bana yolladıkları mesajları okurken o kadar çok ağladığım ki... Elimde bir şans varken hepsine teşekkür etmek istiyorum buradan. Sevdiklerim kadar öfkelendiklerime de...

Yarattığınız şeyin cam bir ekrandan geçip yüreklere böylesine dokunmasının büyüsü inanılmazdı. Neydi yaptığımız? Yüreklerinde bir yere dokunuyorduk elbet ama nasıl?

Bu soruyla başladım onlarla konuşmaya. Tahmin edeceğiniz nedenlerden ötürü önce gizliyordum kimliğimi, ben de onlar gibi sıradan bir fandım. Ama sonra onlardaki masumiyeti görünce itiraf ettim kimliğimi. Kandırmak istememiştim hiçbirini. İyi mi ettim? Bunu da belki başka bir yazıda anlatırım.

Bir senarist olarak dizinizin yayınlandığı andan itibaren izleyiciyle her an karşı karşıya olmayı seçiyorsanız inanın işiniz çok zor. Övülmek kadar eleştirilmek de işin doğası deyip yolunuza devam ederken, düşen ratingi sadece sizin beceriksizliğiniz olarak yorumlayan, her an diziyi izlememekle tehdit eden, yazdığınız her şeyi sadece diziyle ilişkilendiren, klavye başında her düşündüğünü yazmayı kendine hak gören- buna hakaretler küfürler de dahil- defalarca cevap verseniz de asla tatmin olmayan bir kesimi de göze alacaksınız.

"Aşkta her zaman biraz delilik vardır” diyen yazar haklı mıydı acaba?
 

Makbule Kosif


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER