30 bölümdür heyecanla izlediğimiz, kimi zaman kızdığımız, kimi zaman üzüldüğümüz, kimi zaman güldüğümüz, ama hep çok sevdiğimiz Kiralık Aşk karakterlerinin geçmişine nefis bir yolculuk yaptık bu bölümde. Ne diyordu Ömer? "Yaşarken farkında değiliz belki, ama içimize işleyen bütün o anlar, kişisel tarihimizin bir parçası oluyor." İşte biz bu bölüm bizim çocukların "kişisel tarihini" öğrendik. Ömer'in kimsenin yıkamadığı duvarları, kimseye güvenmemesi... Defne'nin hırçınlığı, korkuları, kendine inanılmamasına gösterdiği tepkiler...
Ömer ve Defne'nin hayatlarının ne kadar paralel olduğunu, ne kadar benzer şeyler yaşadıklarını, genç yaşlarında ne büyük yüklerin sırtlarına bindiğini gördük. Her ikisi de bir anlamda terk edilmiş. Her ikisi de en yakınlarından darbe almış. Annesi, evlenmek için evi terk ettiğinde Defne'nin "bizim hiç mi sevilecek yanımız yok" demesi Defne'nin bugününün bir cevabı aslında. Defne, koşulsuz sevilmek istiyor, kendisine koşulsuz inanan birileri olsun istiyor. Ömer'in ise en yakınındakiler hep arkasından iş çevirdiği, hep yalanlarla karşılaştığı için duvarları oluşmuş. İnsanlara güvenmemeyi seçmiş. Sadri Usta'ya verdiği "hiç kimseyim ben" cevabı Ömer'in geçmişinin bir tanımı aslında. Koskoca denizde bir başına... O çelimsiz haline bakmadan, o denizin ihtişamına tek başına karşı koyan bir küçük yelkenli. Kendi ayakları üzerinde, sırtını kimseye dayamadan yaşamayı öğrenmiş. Dik ve dengeli... Şimdi o dengeyi bozan birileri var. Defne... Kendisine koşulsuz güvenilmesini isteyen Defne! Yani iki yaralı yürek birbirini bulmuş. O yaralar iyileşmeden devam etmeleri ise mümkün görünmüyor. İyileşmeden devam ederlerse, ikisinin de yaraları zaman zaman ince ince kanayacak. Çelişki ise iyileşmeleri de birbirlerine bağlı. Ömer Defne'yi, Defne'de Ömer'i iyileştirecek tek kişi.
Ömer ve Defne'ye yine döneceğim. Şimdi, bölüme şöyle bir göz atalım. Diğer karakterlerin kişisel tarihine de bir bakalım.
Sadri Usta dizimizin bilge kişisi… Ömer'i, Ömer İplikçi yapan, fırsatı kazanmaya çeviren en güçlü karakterlerden biri. Ne kadar acı ki en güvendiği Sadri Usta bile ondan gerçekleri gizlemiş. Ömer hala Sadri Usta'nın yanına dedesinin sayesinde girdiğini bilmiyor. Bir gün öğrenir mi? Bence öğrenir. Öğrendiğinde dünyası yıkılır mı? Açıkçası pek sanmıyorum. O zaman geldiğinde hep beraber göreceğiz.
Neriman'ın ne kocaman bir kalbi varmış. Ömer'i gerçekten seviyor bu kadın. Necmi'den gizli görüşmesi, İtalya'ya giderken yüzüğünü vermesi beni gerçekten şaşırttı. Ömer yüzüğü geri verdi mi acaba? Merak işte... ^.^
İso'nun hayallerini ise hiç bilmiyorduk. Futbolcu olmak istiyormuş garibim. Hayalleri yıkılmış, ama koca yürekli bir adam olmuş İso. Hayatta herkesin yanında olmasını istediği bir dost olmuş. Daha güzel bir şey var mı?
Sinan hep Sinan işte! Yumuşak, duygulu ve biraz sarsak. Fotoğraf makinesini şak diye Koray'a vermesi muhteşemdi. Belki de Koray'ın hayatını değiştiren kişi. Ömer'i anlayan, yalnız bırakmayan tek insan... Dosttan öte bir kardeş, ama o bile yalan söyledi işte Ömer'e...
Yasemin evrim geçirmiş resmen. En çok ondaki değişime şaşırdım. Ezik, silik bir karakterden fettan, hırslı bir kadına dönüşmüş. Bir de inanılmaz güzelleşmiş tabii.
Nihan ve Serdar pek değişmemişler aslında. Sadece Serdar'ın o tutarsız, güvensiz, dağınık hallerini Nihan aşk ile toparlamış.
Koray bildiğimiz Koray... Yine komik, yine patavatsız... Neriman ile tanıştıktan sonra tam ekürisini bulmuş. Garsonluktan fotoğrafçılığa uzanan bir yol. Hiç fena değil aslında.
Aslında, İso hariç dizideki tüm karakterler sonunda hayalini gerçekleştirmiş. Ömer şirketini kurmuş. Sinan en yakın dostuyla ortak olup şirket sahibi olmuş. Defne, tasarımcılık hayallerini sonunda gerçekleştirmiş. (Böylece iki çizim yapıp da öyle şak diye tasarımcı olmadığını da öğrenmiş olduk dimi sevgili çok bilenler). Sude Sinan'ına kavuşmuş (burası biraz karışık, ama olsun). Nihan Serdar'la evlenmiş. Koray çok istediği ünlü bir fotoğrafçı olma hayalini gerçekleştirmiş. Yasemin, tam da hayalini kurduğu kadın olmuş.
Şimdi sırada ne var? Aşk! Defne ile Ömer'in büyük aşkı. Ben aşkta gurura inanmam. Seviyorsan gidip konuşacaksın kardeşim! Şimdi bizim çocuklar bir türlü kavuşamıyor ya. Hah işte bence vuslata az kaldı arkadaşlar. Nereden mi çıkarıyorum? Hadi satır aralarına bakalım...
● “Simurg (Anka kuşu)* uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları titrer her bitkinin tohumlarının dökülmesine neden olurmuş. Bu tohumlar dünyanın her yanına dağılır gelmiş geçmiş her bitki çeşidinin kök almasını sağlar ve böylece de (bu bitkiler yoluyla) insanoğlunun tüm hastalıklarını tedavi ederlermiş.” Yukarıda da dedim ya birbirlerini ancak onlar iyileştirebilir. Onlar birbirinin Anka kuşu çünkü.
● Ne demişti annesi Ömer'e? "İyiler kazanır. Hep iyiler kazanır!" İyiler kazanacak! Aşk kazanacak!
● "Kökleri geçmişte olan bir gelecek. Sahip olduklarımla, olamadıklarımla... Her şeye rağmen peşini bırakmadığım hayallerimle... Buradayım!" Müthiş bölüm sonunun müthiş ifadesi… Hayallerinin peşini bırakmayan ve bırakmayacak olan Ömer. Bence başaracak. Tıpkı 15 günde sıfırdan bir koleksiyonu yarattığı gibi... Hani biz mucizelere inanmak istiyorduk. E inanalım madem. ^.^
●Yine o müthiş bölüm sonunun, müthiş şarkısı. Bulutsuzluk Özlemi'nin** şarkısını Şebnem Ferah seslendirdi. Ne diyor şarkıda?
"Sözlerimi geri alamam
Yazdığımı yeniden yazamam
Çaldığımı baştan çalamam
Bir daha geri dönemem
Akıyorsa gözyaşım kurumasın
Coşup seven gönlümse durmasın
Dost bildik anılarım çağırmasın
Bir daha geri dönemem
Hiçbir kere hayat bayram olmadı ya da
Her nefes alışımız bayramdı
Bir umuttu yaşatan insanı
Aldım elime sazımı
Yine aşınca çayın suyu boyunu
Belki yeniden karşıma çıkacaksın
Göz göze durup bakınca göreceğiz
Neyiz ve nerelerdeyiz bilemiyoruz şimdi"
Bir daha geri dönüş yok. Devam edeceğiz ve göz göze durup bakınca göreceğiz. Daha başka açıklamaya gerek var mı? Geçmiş geçti gitti… Ayrıca sözlerimizi de geri alamıyoruz.
● Ve bölüm sonunda gösterilen sahneler… Yasemin ve Sinan’ın öpüşmesi… Demek burada daha bayağı bir hikâye var ha ne dersiniz? Ömer ile Defne’nin dansı ve hepimizin kalbini hoplatan evlenme teklifi… Boşuna mı gösterildi sanıyorsunuz? İzleyelim görelim... Müthiş bölümler bizi bekliyor bence.
Son söz senaristimiz Meriç Acemi ve Barış Yöş liderliğinde tüm ekibe. Meriç Acemi’nin sevgili Barış Arduç’un hastalığı nedeniyle senaryoyu baştan yazıp, içine de izleyicilerine mesaj gönderen Barış’ı şahane bir şekilde yerleştirmesi muhteşem bir hareket olmuş. Ayrıca, sayesinde tüm karakterleri çok daha iyi tanıdık. Bölüm sonundaki bugüne geçiş ise harikaydı. Gelelim yapım-yönetim ekibine… Kolâj yapmak gibi ya da hiç bölüm yayınlamamak gibi kolayı seçmek yerine, 4 ayrı yılı bize ince ince işleyip, harika yansıtan ekibe de büyük alkış. Sonuna kadar hak ediyorlar doğrusu. Ne diyoruz? Ekibe güvenin! Onlar izleyicisini, ama en önemlisi işini seviyor ve değer veriyorlar.
Herkesin emeğine sağlık…
*wikipedia. org’dan alınmıştır.
** Şarkının sözü ve bestesi Nejat Yavaşoğulları’na aittir.