Biraz kızgınlık, biraz şikayet, biraz üzüntü, biraz da kırgınlık sardı tüm Kiralık Aşk sevenlerini. Defne bir türlü "tune" edemediği sesiyle yıldırdı sanki bazılarımızı. Ben en başından beri "Defneci"yim hep onu anlamaya, hak vermeye çalıştım. Ömerci olduğum durumlar da yok değil, elbette var. Ama nedense kendimi hep "Defne'ye yazık, çaresiz.." derken buluveriyorum.
Ve bu bölüme de Defne, en güzel şekilde kendini açıklayarak başladı diye düşünüyorum. Sessiz sakin ses tonuyla; "Bir gün..." diyerek başladı! "Sana, dertsiz tasasız, saçmalamayan, dolu dolu seven ve yaşayan bir Defne olarak geleceğim." dedi. Sözlerin en güzelini verdi.
O "bir günlerin" hemen gelmesini hepimiz istemez miyiz? O da çok istiyor! Keşkelerimiz o "bir günlere" çabucak kavuşabilmek için o kadar çoktur ki ama sonuca ulaşabilmek kolay değildir. Keşke diye başlayıp sonlandıramadığımız ne kadar yarım kalmışlıklar var aslında. Defne bu keşkelerini temize çıkartabilmek, sıfırlayabilmek için arınmış bir şekilde Ömer'e koşmak, kapısını ilk defa serzenişsiz, ait olma duygusuyla çalmak istiyor! (O da olacak bir gün..)
Şimdi hemcinslerime soruyorum: Sevdiğiniz adam, hayran olduğunuz aşkınız, "büst'lere" benzettiğiniz, ne yaparsa iyi yapar, ne bilirse iyi bilir dediğiniz o adam, sizi bir bankın üstünde "Sana güvenmiyorum." diyerek terk etmiş olsaydı siz bu lafları ona yedirtmez miydiniz? Her bulduğunuz fırsatta kulağına çala çala hatırlatmaz mıydınız? Evet diyenler çoğunluktadır diyorum ben.
Unutmayın, Defne'nin ruhu ve kalbi, hala o bankta oturuyor. Kalkamadı! Bedeni ve aklı ise yeniden mucize yaratabilmek için çırpınıyor. Akılla ruh, ruhla kalp bir arada hareket etmezse ne olur? Bildiğin "Kaos" olur! İşte Defne de böyle bir kaosun tam ortasında. Onun için çok tasalı, onun için saçmalıyor. Nefes alıyor ama yaşayamıyor.
Elbette bağıracak, her bağırdığında aslında aşkını haykırıyor.
Elbette tutarsız olacak. Hangi kadın aşıkken tutarsız değildir ki?
Elbette kıskanacak, hangimiz kıskanmayız eski sevgiliyi?
Elbette naz yapacak!
Ve elbette laf sokacak!
"Ateşe doğru yanmaya uçuyorum, gidiyorum, İso. Engelleyemiyorum kendimi." demeye getirdiği sözleriyle, benim kalbimi yine dağladı Defne!
"Pervane ve mum"un aşkını hiç okudunuz mu? Nedense Defne'nin "Ateşe doğru uçuyorum." cümlesi bana bu hikayeyi anımsattı. Divan edebiyatının en güzel sunulmuş aşk hikayelerinden bir tanesidir. Tavsiye ediyorum,
Evet Defne, yani pervanemiz yanacağını bile bile, mumun yani Ömer'in o parlak ışığından, büyüsünden bir türlü sıyrılamıyor. Sürekli çırpıyor kanatlarını. Her kanat çırptığında daha fazla yaklaşıyor. Koriş'in dediği gibi; Ömer diye diye yanıyor. Acı çekiyorlar. Aşk acısız olur mu, olmaz! En bilinmedik yönler bu çekilen acılarla ortaya çıkmaz mı? Keşfettikçe acılarını daha iyi tanırlar birbirlerini. Acısız, yalansız hayata geçiş için gereklidir tüm bu acılar. Hele bir de pervanemiz sırtında büyük bir sır taşıyorsa. Bu yüzdendir kulağımızı yırtan Defne tantrum'ları.. Yaramaz çocuk modundan çıkamayışları.. Bir bakarsınız pervane olmuş yanıyor aşkı için, bir bakmışsınız çocuk olmuş, trip atma derdinde. Bir bakmışsınız kaosların kadını, bir de bakmışsınız kalemlerle sinyal gönderen kadınsı Defne. Ömer'in tabiriyle "Defne işte!" Atsan atılmaz, sövsen sövülmez! Kıyamazsın, sadece delicesine seversin!
Defne artık dışa vura vura yaşar hale geldi aşkını. Kırar mı, döker mi, defol mu der, o derece kendini kaybetmiş durumda (Defol hiç yakışmadı ağzına..) Ömer ise her zamanki sakinliğiyle içten içe, sorgulayarak, sindirerek aşkını sessiz sedasız yaşıyor içinde. İnanmak, aslında "anlamak" istiyor, bitirmek için değil yeniden başlamak için çabalıyor!
Gelelim beklenen bilardo sahnesine. İlk defa "bir şeyleri de ben biliyorum" huzurunu yaşayan Defne ile "Aman sen bil! Ama bana da gel azıcık öğret." diyen bir Ömer vardı. Ve eller buluştu.. Oyunlar kazanıldı derken "Bayağı iyiymişsin.." sözü geceye noktayı vurdu. Biri bana açıklasın bayağı iyiymişsin tebriğinin altında "Senin de başarabileceğin bir şeycikler varmış demek..." mesajı yatmıyor muydu? Defne bence kızmakta çok haklıydı.
Neriman ve Koriş sahneleri ise bu bölüm beni hiç yormadı. Hele Koray'ın yüzümüze kondurduğu gülüşler ve düşündürdüğü tüm replikleri için teşekkür edelim. Necmi karakteri nasıl bir evrim geçirdi hayretler içindeyim. Bu kadar kolay ve çabuk karakter değişikliği beni fazlasıyla düşündürüyor! Yasemin ve onun yeni best friend İz’i! Çok tehlikeli bir ikili olurlar diye düşünüyorum çünkü her ikisi de sınırsızlığın diğer tanımı. Birbirlerine tavsiyeleri tehlike çanları çaldırabilir. Ömer'in ayaklarına kapanan ve yalvaran bir İz görmek bile mümküm olabilir. Aman Defne dikkkat!
Ve geldik kilitlenen kapılar, kesilen elektrikler, yakılan mumlar, sıcak basan ortamlar, "uyutma o zaman beni" diye kurulan cümleler, "gel birlikte uyuyalım" diye yapılan hamleler, soyun demeler, uyumayalım sözüne “ok” verip o da uyar deyip yandan kesmeler... Hepsi güzel sahnelerdi.
Daha dokunaklı, dokunmalı olamaz mıydı, olurdu! Hem de çok güzel olurdu. Ama maalesef olmadı! Hele Defne'nin Ömer'in yanına hop diye alınışı ve Defne'nin yüzünde yaşadığı şok nasıl bir şoktu çözemedim. Sanki geçen hafta üç kişilik rüyaları gören kendisi değilmiş de bizlermişiz gibiye gelen hareketinden dolayı Defne'yi bu sahnede sınıfta bıraktım!
Bu bölümde yeni bir oyun öğrendik. Her ne kadar gerçek oyunun adı "doğruluk mu cesaret mi" olsa da... Bu yeni oyunun adı Defne'nin gerçekleri "against" Ömer'in gerçekleriydi. Birbirlerini tanımak adına oynanması gereken kritik bir oyundu. İyi ki de oynadılar!
Defne ve Ömer bu oyundan o zaman neler öğrendiler?!
- Bir şeyler "bitmeyince" Defne, ne oluyormuş? Bitmemiş, tükenmemiş aşk oluyormuş. Bu da böyle çıldırtıyormuş insanı senin gibi aşkından! Yani hala o da seni çok seviyormuş, aşıkmış!
- Engel kimmiş peki? Senmişsin Ömer, anladın mı? Artık peşine düşecek misin? Çözecek misin? Aşkından delirmiş Defne'yi feraha ulaştırabilecek misin? Hadi Ömer sana bu olayları çözmeler yakışır.
- Defne'nin duvarına git ve sana çizdiği mesajlara bir bak istersen.. Sır savaşının ortasında rengarenk tankıyla barışa ulaşmak istiyor! Kiminle? Sarı çiçeğinin sahibiyle, yani seninle! Rengarenk çizdiği karelerle, çok sınırlarım var aşılacak, diyor. Papatya resmiyle, tüm kalbimle sadece seni seviyorum, diyor.
- Öyleyse Ömer, Defne'nin tüm hışmına bağırışlarına rağmen sadece sakin ol, sadece dur! Defne'nin "nirengi noktası" sığınılacağı dağı ol...
Sevgiyle, mutlulukla kalın... Tüm KA Perileri...Tüm KA Sevenleri...