Show
tv'nin yeni yarışma programı 'Gelin Evi' geçtiğimiz pazartesi günü başladı. Beş
yeni gelinin hünerlerini, çeyizlerini ve evlerini sergiledikleri yarışmanın ilk
haftası 'aksiyon' dolu geçti.
Yemekteyiz
yarışmasını akıllara getiren 'Gelin Evi'nde damatlar devre dışı bırakılmış. Her
ne kadar 'gelin' vasfının yarıştığı söylense de aslında sahip olunanlar
yarıştırılıyor. Siz de tahmin edersiniz ki bu tarz yarışmalara ‘özellikle’
sivrilik yapabilecek, ortamı germe potansiyeli olan baskın karakterler
seçiliyor. Aksiyon olacak ki seyirci de olsun. İlk haftanın yarışmacıları da "eyvah eyvah diyorum- birbirinden renkliydi. En fenası da o günün yarışmacısı
gelin adayı sunumlarını getirmek üzere mutfağa gittiğinde diğerlerinin saniyede
‘kızlaaar gıybet time’ moduna geçmeleri. Bir dedikodu, bir dedikodu sormayın
gitsin.
Biri
diğerine diyor ki; ‘ayy gördün mü düğünde hiçbir şey takılmamış’, diğeri boş
durur mu; ‘çeyizi de hiç yokmuş’, ‘evi de amma pismiş’, ‘koş kız koş tavanda
böcek var’. Bunlar duyduklarımdan aklımda kalanlar. Gerisini siz düşünün. Dolapların
üzerinde toz var mı diye kontrol etmekten, çekmece karıştırmaya kadar varıyor
iş. Vallahi bu gelinlerin hiçbirinin kayınvalidesi ya da görümcesi olmak istemezdim.
İnsanı dakikada gömerler.
Bir
Nurdan Hanım vardı ki evlere şenlik. Sanki onu bilerek en son güne
bırakmışlardı. Dört gün boyunca gittiği her evde eleştirmediği bir şey kalmadı
Nurdan Hanım’ın. Temizlikten tutun ev dekorasyonuna, ikramlardan tutun düğün
videosundaki küçük çocuklara kadar her şeyi didik didik etti. Diğer gelinleri
evine misafir edeceği gün ise kılıcını kalkanını kuşanıp misafirlerini
beklemeye başladı. Tabii ki de diğer yeni gelinler Nurdan Hanım’ın evine
geldiklerine geleceklerine pişman oldular. İşin kötüsü de Nurdan Hanım herkesi anlamsız
bir hırsla eleştirdiği için sıra kendisine geldiğinde diğer gelinlerin
intikamlarının çok acı olacağının farkındaydı. Bu yüzden de misafirleri kapıdan
girer girmez Nurdan Hanım tırnaklarını bilemiş bekliyordu.
En
eğlenceli kısmı da o günün yarışmacısı gelin kızımız bir ara gelinliğini giyip
geliyor ve diğerleri o gelinliği elleriyle değilse de laflarıyla paramparça
ediyorlar. Bakın şimdi yazarken fark ettim ki ‘İşte Benim Stilim’ esintisi de
varmış ‘Gelin Evi’nde.
Beş
günlük sürecin sonunda ise diğer gelinlerin verdiği puanlarla bir gelinimiz
finalist oluyor ve 'beşi bir yerde' nin yanında beş tane de bilezik kazanıyor. Tabii
yarışma 'yeni gelinler'in arasında geçince inanmayacaksınız ama puanları
kanaviçeye işliyorlar. Bu yaratıcı fikrin sahibini ise alkışlamaktan kendimi
alamayacağım.
Yarışma gündüz
kuşağında yayınlanan diğer yarışmaların ortaya karışık hali gibi. Yemeklerimiz
ve aşklarımızdan sonra sıra evlerimizi, çeyizlerimizi ve mal varlıklarımızı
yarıştırmaya gelmiş. Beş
günlük süreci bir günde izlemiş biri olarak 'yeni gelinler'imizin birbirlerine
sordukları sorular ve yaptıkları yorumlar karşısında şaşkınlıktan şaşkınlığa
sürüklendiğimi söylemeliyim.
Aklımı
donduran ilk soru Dilek Hanım'ın Nuran Hanım'a 'düğününde kaç çeyrek takıldı'
diye sormasıydı. Kendisi düğününü bir gelir kapısı olarak görmüştü belli ki
'bizim 80 bin liramız oldu' demekten geri durmamıştı.
Bir
gün önce birbirlerine 'görgüsüz', 'kültürsüz', 'özenti' gibi ifadeler kullanıp
bir gün sonra başka bir evde toplanıp şen şakrak muhabbet edebildiler. Bu tür
yarışmalarda bu 'gerginliklerin' bilinçli olarak yaratıldığını düşünüyorum.
'Yemekteyiz', 'Kısmetse Olur', 'Big Brother' yarışmalarına da baktığımızda aynı
durumu görmek mümkün. 'Kısmetse Olur' ve 'Big Brother' gibi daha uzun bir
zamana yayılan ve kameralarla dolu evlerde kalan yarışmacıların tek amacı büyük
ödüle ulaşmak olmuyor elbette. Geçici de olsa 'şöhret'in kapıları da
aralanıyor.
'Gelin
Evi' gibi daha kısa süreli yarışmalara katılanlar ise 'herkes bir gün 15
dakikalığına da olsa ünlü olacak' felsefesiyle kameralar önündeki yerlerini
alıyorlar. Sonuç reytingler izin verdiği sürece her hafta farklı
beş 'yeni gelin' kameranın karşısına geçip 'hangimiz daha uzağa...' pardon
'hangimiz daha iyi bir yeni geliniz' diye yarışacaklar.