Yalnız aşkı vardır âşık olanın ve kaybetmek daha zor bulamamaktan...
05 Aralık 2015
“Aşk’a uçma kanatların yanar.“
Sadi ŞİRAZİ
“Aşk’a uçmadıktan sonra kanat neye yarar”
MEVLANA
“Aşk’a varınca kanadı kim arar”
Yunus EMRE
İşte aşk tam da böyle bir şey, tanımı herkeste farklı. Aslında açıklamak için milyonlarca sözcük var heybemizde, yine de yaşadıkların sözcüklere dökülenlerden hep daha fazlasıdır ve olacaktır da. Baksanıza nice şairler, Derviş'ler orta yolu bulamamış bizim ne haddimize, ama naçizane bir cümle de benim söylemem gerekseydi; “Aşk’a uçmak için kanatlara ne hacet, aşk zaten kanatsız uçabilmektir." derdim. Yani bizim âşıklarımız Defne ve Ömer üzerinde fikr birliğine varamayışımız bundandır. Her insanın aşkı yaşayışı başka, anlatışı bambaşkadır.
"Ah Ömer, vah Ömer!’’ diye başlamak istiyorum. Bir yanımla çok kızıyorum Ömer'e, kadınsı bir içgüdü ile “Ne yaptın sen öyle İz’i çağırmak da nesi?” demek istiyorum. Hayır, bir alternatif olarak İz’in varlığının mevzu bahis olması fikri bile çok sinir bozucu çünkü. Ama diğer yandan, tam Ömer'e olan sinirlerimizin zirveye ulaştığı o anlarda haklılığı ile pişmanlığı arasında bocalayan bir Ömer göze çarpıyor. Kızmak istiyor insan önce ama sevdiği kadını ellerinden tanıyan bir adama ne kadar kızabilirsin? Sonra tekrar bir yelteniyorum kızmaya. Dergi röportajında ilham perisini es geçişi geliyor aklıma ama Defne'den sonra eve hiçbir kadın elinin değmesini istemeyen, çaresizce yaptığının yanlış olduğunu, vazgeçmemesi gerektiğini duymak için ustasına “Yanlış mı yapıyorum?” diyen bir Ömer görüyorum o an. Sadri Usta ona “ Evet, yanlış yapıyorsun, git Defne’ne bir şans daha ver!” dese anında kalkıp gidecek bir Ömer görüyorum, yelkenleri hepten suya indirmeye zaten hali hazırda olan ben, hatta biz, Ömer'in duygu boşalmasıyla Sude’ye bağırışı, duvarı yumruklayışı ve aslında görünen duvarın ötesinde çektiği acıyı bize geçirişi ile hepten yelkenleri suya indiriyoruz. (Bu noktada sevgili Barış Arduç’un oyunculuğuna şapka çıkarıyorum.) O, her ne kadar "Bu kadar vazgeçebiliyorum kendimden!“ dese de Defne çoktan Ömer'in hayatında atını almış, Üsküdar'a varmış fark etmeden... Fark ettirmeden...
Gelgelelim Defne’ye. Artık o saçmalayan, omuzları düşük, ürkek ve özgüvensiz Defne’yi görmek istemiyor bu gözler. Hemen kabuğuna çekilip Manu'ya geri dönen Defne’ye artık olmaz diyebiliyorum. Artık olmaz çünkü Yasemin'in de dediği gibi "Bir kere büyüdün bir daha küçülemezsin!” Bir silkelen, kendine gel dedik dedik, kozmik dalgaları gönderdik ve o da nihayet farkında vardı. Varacağının sinyallerini Neriman ile olan konuşmasından aldık biz. Hem ben artık o 200 bin liranın çok da önemli bir faktör olmadığını düşünenlerdenim, o borç kapanacak. Zaten gündemimiz fazlasıyla meşgul, geri dönen bir adet İz, küçük ortak Deniz, dergideki röportaja kalbi oldukça kırılmış bir Defne. Öyle ki Ömer'in hayatında nasıl fırtınalar estirdiğinin farkında değil. Yoksa “Hayatında bir yaprak bile uçuramamışım!" der miydi hiç? Ama ayakları yere basacak Defne’nin, inanıyorum o ışık göründü Defne’de. Güçlü bir kadın olma yolunda emin adımlar atacak, öyle ki “O kadar farkında değilsin ki kendinin“ diyen Ömer bence artık korkmalı.
İz... Geri döndü ama sanki teklikeli sular durulmuş gibi. “O iz silindi gitti “ diyen Ömer’e “Sen olsan da olur, olmasan da” demeye getirdi İz’de. E, tabii aşk başka bir şey, İso'nun da dediği gibi “Hiç yaşamadan ölenler var.“ İz ve Deniz aynı kafa yapısına sahip aynı boş vermişlik var gözlerinde. İyi bir çift olabilirler sanki belli mi olur? Aman Ömer ve Defne'den mümkün mertebe uzak, aman bir danışıklı dövüş durumu olmasın da çift olarak hoş olurlar gibi.
Yasemin'e gelince, artık bizim gözümüzde level atladığı ortada, takdirimizi kazandı bir kere. İso onun içindeki iyi kadının o kadar da derinlerde olmadığını gösterdi, başta Yasemin'e sonra bize, iyi de oldu sevdik biz o kadını, seveceğiz gibi de. Umarım kurnazlığı hâlâ bakidir çünkü Deniz gibi bir ortakla başa çıkabilecek şeytani yanı da içinde bir yerlerde bulundurmasını isterim. Deniz'in ortaklığının olumlu etkileri de olacak gibi özellikle Ömer ve Defne arasındaki tutkuyu körükleyici bir etki bu. E bu da biz seyircilerin hoşuna gider mi? Gider.
Ve son bir nokta, Ömer ve Defne arasında sürekli mevzu olan birbirlerinin aşklarından emin olamama durumu ile ilgili aklıma gelmişken Fuzuli'den kısa bir hikâye aktarmak isterim.
“Fuzuli'ye sormuşlar sevmek mi daha güzel yoksa sevilmek mi?
Fuzuli sevmek demiş çünkü sevildiğinden hiç bir zaman emin olamazsın. “
Biz sizin aşkınızdan eminiz, siz de fark edeceksiniz... Aşk yükseliyor...
Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. İzlemesi müthiş keyif veren bir bölümdü.