-- Dikkat spoiler içeriyor olabilir, tadın kaçmasın istiyorsan okuma--
Homeland dördüncü sezonuna başladı. İçimde büyük bir coşku yaratmasa da ilk iki bölümü izledim. Açık söylemek gerekirse geçen sezon Brody ölünce derin bir oh çekmiştim çünkü bu aşk hikâyesinden de Brody odaklı çatışmadan da sıkılmıştım. Yaratıcılarının da açıkladığı gibi Brody zaten ölecekti sadece gecikmişti. Sonunda hikâyenin çalışmadığına ikna oldular ve bizi bu kızıl eziyetten kurtardılar. Anlayacağınız yeni sezondaki heyecansızlığım Brody kaynaklı değildi. Üstelik yine yapımcılarının açıklamasına göre bu sezon Brody'nin ailesini de görmeyeceğiz.
Tatsızlığım Türkiye Cumhuriyeti'nin yapımcı şirketten dizinin bütün bölümlerin senaryosunu istemesinden kaynaklıydı. Nasıl bir aymazlıktır hiç anlamadım. Adam seninle senaryosunu neden paylaşsın? Daha iki ay önce
Tyrant geldi İstanbul'da çekim yaptı, senaryosunu mu onayladın? Hatta haberin var mı acaba buraya gelip çekim yaptıklarından? Benzer komplo teorileri üreten işlerden yani
Reaksiyon, Kurtlar Vadisi Pusu ya da
Kızıl Elma'dan (onu MİT onaylıyormuş da zaten) senaryo istiyor musun? Masası büyük ismi küçük bir bürokratın pek meraklı zevcesinden gelmiş beş çayına anekdot tadında gelişen bu isteğin kaynağını ve gerekçesini deli merak etmekteyim. Bir açıklayan olsa keşke.. Hayır, adam kafaya takıp da gidip Falancistan'da çekse İstanbul- Türkiye hikâyesini sanki elin yetecek de engel olacaksın yayınına, yayımına. Neyse..
Kadın iyi oyuncu mu yoksa naturası mı böyle kararsızım...
Carrie de benim gibi tatsız başladı hikâyeye.. Suratı sirke satarak Kabil sokaklarını gözledi,yetmedi inip bir de turladı. Göbek adım tehlike tadında yürüdü saçlarını savuran Afganistan rüzgarını umursamadan. Pasaklı kadınlığından geri kalanları da öldürdüğünü ilan etti gece yürüyüşünde. İtiraflarla başlamışken dizinin jenerik müziğini özlediğimi itiraf etmeliyim. Tıpkı 24 etkisi yaptı üzerimde, demek ki iyi müzikmiş. Mühim bir operasyona sekiz dakika kala, Haqqani denen azılı yerle yeksan edilmeden önce Carrie durumdan, hedefin doğruluğundan emin olmak için muhbiri Sandy ile son kez konuşmak istedi -çünkü Müdür olmak bunu gerektirir- (Odaya girerken ne ara dudağındaki ruju tazeledi onu da bilemedim) Carrie, kaynağının sağlam olup olmadığını sordu hatta adını açıklamasını istedi. Havalı Sandy (Corey Stoll an itibariyle The Strain'de başrol) ise kaynak açıklamayacağını ama ona güvenmesi gerektiğini söyledi. Carrie bunu nasıl bilmez? Oysa iki paralık bir paparazzi bile üç kuruşluk leş magazin dedikodusunun kaynağını açıklamaz. Carrie biraz daha mızırdandı ama sonunda emri uygulamaya karar verdi. "Yolla balım!" dedi ve operasyon odasından çıkmaya karar verdi. Carrie meslekte kalmış ama ölüm görmeye dayanamıyor ya da o kadar buz kesmiş ki çiftlik bombalamak, 'uluslararası tolere edilenbilir ziyan oranı' sınırlarında sivilin de canını almakla pek ilgilenmiyor. Bu sadece bir emir: Al aşağıya!
Niye11mum?
Sonra gelsin ekibin Drone Kraliçesi için sürpriz doğum günü kutlaması.. Drone, insansız hava aracının ingilizcesi. Ablam da onların kraliçesi. Carrie yapay bir keyif içinde dilek tutup mumları üfledi. O son mumun yanık kalması gerekirdi. Hatta pastanın tam ortasına da bir bardak sokup, bardağın içine dolan pastayı babasına götürmeliydi. Yeni nesil hiç bilmiyor bu kocakarı geleneklerini.. Carrie hemen evine geldi. Ev dediğin de prefabrik şantiye yatakhanesinden hallice. Hemen dün gece açılmış şişenin bakiyesi bir bardak beyaz şarap eşliğinde ilaçlarını aldı. Bu hap yutma seansını Carrie nihayet düzenli tedavi aşamasına geçmeye ikna olmuş diye algıladım fakat hemen ardından Maggie ile konuşurken uyku sorunu yaşadığı için hap kullanmaya başladığını anladık. Bu kadın da beladan asla uzak duramıyor. Bu arada Maggie ile konuşurken neden İstanbul'da olamadığı konusunu da cevapsız bırakarak ilk jastli lafı soktular, ellerine sağlık olsun. Öğrendik ki Carrie, kızını ailesine emanet etmişti -ki bence on numara hareket olmuş çocuğun sağlıklı büyüyebilmesi için- tehlikeli bir bölgede, görev yapıyordu filan falan.. Sonra da yattı uyudu.
Aldıkları istihbaratın boşa çıkması neticesinde bir düğün evini bombaladılar ve masum insanların ölümüne sebep oldular.
Aayan İbrahim rolünü life of Pie'nin yıldızı Suraj Sharma oynuyor.
Carrie'nin uydu görüntülerinde Aayan ile göz göze geldiği an
Saul cephesinde değişen bir şey yok.
Bu dakikadan sonra elbette Drama Tanrısı lanetini işletti. Bombaladıkları çiftlikte Haqqani dışında herkes vardı. Bir düğün evini bombalamışlardı. Olayı önümüze bırakıp Saul'a gittik. Geçen sezon bir adada bıraktığımız Saul şehre geri dönmüş. Teşkilattan uzaklaştıktan sonra karısının gül hatırı için o adada yaşar ve ölür diye düşündüğüm Saul sahaya inmiş. Hadi indi, özel sektörde dirsek çürütüp, Holding patronlarının ağzının kokusunu çeker zannettiğim Saul, zerre değişmemiş. Yine o isyankar, iğneli sataşmalar, ben bilirimciliklere devam. Evde sorunlar aynen devam. Saul’un karısı Mira evi terk etmedi ama ne yazık ki adamı çürütmeye, lafla dövemeye de devam ediyor. Belki de bu huyu yüzünden Saul sezonda boşa çıkmayacak ve ilk fırsatta hikayeye dahil olacak.
Özetle ilk bölüm herkesin yerini bellirledi. Karakterler üzerinde kısa bir tur attı. Carrie'nin ruh halinin sınırlarını çizdi. Bu sezon çıkarabileceği arızaları işaret etti. Vaadlerini sundu. Bana sorarsanız siyasi aksiyon
çizgisini biraz daha içsel bir psikolojik dramaya çevirmeye meyilli görünüyor.
İzler miyim? Evet. Fena bir başlangıç sayılmazdı. Her ne kadar bu dönüşüm over
doz klişe içerse ve eski heyecanını yaşatmasa da
Homeland kendi isteği ile veda edene kadar global ekranda gündem
tutmaya devam edecek.
Böyle işte..
R.