Hayat Şarkısı: Söz konusu hayatsa hangimiz ödenmez borçlar içinde değiliz ki?

Hayat Şarkısı: Söz konusu hayatsa hangimiz ödenmez borçlar içinde değiliz ki?
Geçen sezon sonunda bu dizinin haberleri düşmüştü keskin kulaklarımıza.. Most, hani bize Sıla'nın, Merhamet'in ve son olarak Hatırla Gönül'ün hikayelerini hediye eden Most Production, Kanal D için bir hikaye hazırlıyordu. Başrolllerinde Burcu Biricik ve Birkan Sokullu vardı. Senaryoyu ve hikayeyi günlük bir Kore dizisi olan Flames of Desire'den Mahinur Ergun uyarlıyordu ve reji koltuğunda Cem Karcı oturacaktı. Dizi hakkında düşen her haber, ilgimi taze tutmaya yetti de arttı bile.. "Ahmet Mümtaz Taylan kadroya katıldı.", "İlk bölümde kızların babasını Ahmet Saraçoğlu oynayacakmış.", "Oo Tayanç Ayaydın da kadroda..", "Pelin Öztekin ilk defa drama yapacakmış." türünden başlıklar sektör kulislerine düştükçe merakım da tavan yaptı.

Sonunda çekimler Berlin'de başladı ve ardından ilk tanıtım televizyonda yayınlandı. Hayat Şarkısı'nın ilk tanıtımını izlediğimde ekrana bakakaldım. Takribi 4-5 yaşlarında bir kız çocuğu "Onunla ben evleneceğim!" diye bağırıyordu. Her çocuğun evlenmeyi düşlediği bir yetişkin olmuştur ahir ömründe.. Şimdilerde bu hevesi "televizyon" fazlasıyla gideriyor gibi görünse de eskiden de değişik değildi mesele.. Sinemada izlediğimiz ağabeylere/ ablalara ek olarak; okulda, yazlıkta, mahallede denk geldiğimiz göreceli büyüklere meylettiğimiz zamanlardan geçtik hepimiz. Beş yaşında, aşık olduğu 17'lik delikanlının uğruna boğulmayı göze alan küçük bir kız tanıyorum mesela. Ömrü boyunca bir daha yüzmeye cesaret edemedi ama, aşktan da korkmadı; çok şükür. Neyse..

Velhasılıkelam aşk denilen nane, kalbi gıdıklamaya başladığında, o an etrafta kim varsa yakalar, yakarız kendimizi.. Lakin beni ekrana bağlayan Hülya namlı kızçenin sadece "aşk" ile değil aynı zamanda da derin bir yoksunluk ile sınanmasıydı. Hemen peşinden önümüze düşen ikinci tanıtım son darbeyi indirdi: "Ne biçim babasın sen be! Hep kendini dövdürttürüyorsun..." Yalnızca yaralı kız çocukları ağlasın, dedim fragmanı izleyince.. Hikayenin beni en yakan kısmı bir kız çocuğunun baba figürüyle böylesi sınanmasıydı. O saatten sonra ben, Hülya'dan her şeyi ama her şeyi yapabilmesini bekledim.

Yoksulluk geçer be Hülya, yoksunluk ne olacak onu de hele..

Ekranda izlediğim koyu dramaların hikaye akışları için hep aynı şeyi düşündüm. "Tanrı bile bu kadar acımasız değil! Zorunuz ne?" Çünkü bizzat gerçek hayatın kendisi insana acıyla başa çıkabileceği nefes deliklerini verirken drama yazarının karakterleri acılardan acılara gark etmesi, aklına gelen her darbeyi üst üste indirmesi ve karakterle birlikte seyirciyi acıdan inim inim inletmesini izlemeye tahammül edemiyorum. Bunu kenara koyalım. Ön izleme yaptığımız salonun ışıkları kararıp, ekranda Cihat Parlak'ın yine çok sevdiğim o jeneriği akmaya başladığında tek dileğim bu tür bir drama izlememekti. Zira Mahinur Ergun'un kaleminde saklı, lezzetli "humor"a; Kanal D vizyonuna ve Most'a aşırılı güvensem de izleyici panelinin gidişatı ve dahi işin orjinalindeki karanlık yürüyüş, ikilemde kalmamı sağlamıştı.

Ancak jenerik bitti, ilk sahne girdi ve "Mola verelim, ihtiyaç molası" dedikleri o ana kadar ekrandan kalbime akan hikayeyi kâh gözümde yaşlarla, kâh kahkahalar eşliğinde izledim. Çok ağladım, çok da güldüm... Hayat Şarkısı'nda ilk bölüm akışı o kadar akıllı planlanmış ki karakterlerin tamamına nokta atışı sahneler yazılmış. Her sahne bütüne hizmet etmiş, boş yok. İzlerken, "ay buna ne gerek vardı, şimdi izlemesem de olur" dediğim sahne pek olmadı. Bu anlamda Cem Karcı'yı da tebrik etmek isterim. Ekranda daima "yeni" kalmayı tercih eden, aslen ve önce hikayeye hizmet ederken "dünya kurma" kabiliyetini, teknik donanımını da uslu usul sergileyen rejisine hastayım.

İki Ahmet arasına girip dilek dilemek isteyen?

Oyunculuklara gelirsek. Most, akıllı bir kadro kurmuş. Hikayeyi taşıyacak hemen her karakter deneyimli oyuncularla bezenmiş. Bu anlamda cast direktörü Mine Güler'i de tebrik ediyorum. Şimdi övgülerimi yüzüne karşı söylesem, "ekip işi.." tevazusuyla cevaplar beni... Ekip işi lakin, karakteri görüş şekli ve keşifleri sahiden kıymetli.. Bu anlamda bakınca Hülya ve Kerim'in çocukluklarını canlandıran, hikaye süresince -umarım- zaman zaman tekrar göreceğimiz genç oyuncular Taha Yusuf Tan ve Sibel Melek Arat'ı çok beğendiğimi söylemek isterim. Hikayeyi bize satacak olan "geçmiş" günlerde ikisi de taş gibi durmuşlar. Yolları uzun olsun.

Özellikle belirtmeliyim ki Ahmet Saraçoğlu (Salih) ve Ahmet Mümtaz Taylan'ın (Bayram) karşılıklı sahneleri can yakar; demedi demeyin.. Aynı zamanda hikayenin bütün nefes deliklerini karakterine giyen Bayram'ı ustalıkla, adeta bir virtüoz seviyesinde canlandıran Ahmet Mümtaz Taylan'ın oyunculuğuna zaafım malum, çok fazla da övmeyeyim. İzleyin ^^

Tayanç Ayaydın'ın (Hüseyin) daha karşılaştığımız ilk anda karakter analizini şak diye önümüze koyan oyunu; Seray Gözler'in tam ölçüsünde sunduğu Süheyla yorumu ve Ecem Özkaya Üstündağ'ın (Melek) şaşırtıcı derecede dik duran performansı karşısında da etkilenmemek mümkün değildi. Ah.. Bir de yıllar sonra karşılaşan ve olan biten her şeyi ama her şeyi o kısacık anda bize anlatmak zorunda olan ve taşı tam gediğine koyan Bayram ile Emine ( Özlem Türay) sahnesi var ki tadından yiyemezsin.. Özlem Türay kalp ben!

Hülya zengin koca alacak dertler bitecek...

Burcu Biricik, ekranda gördüğüm ilk andan beri içindeki oynama aşkını beynime nakşetmiş genç bir yetenek. Şahsen Şeref Meselesi'nde karakterinin girdiği her acemi virajı aslan gibi göğüslemesi, hiç yarım ağızla oynamamış olması (evet, yarım ağızla oynayınca anlaşılıyor) kişisel listeme, "bu kıza dikkat" başlığı ile girmesine vesile olmuştu. Yanıltmadı. Bıçak sırtı bir karakter Hülya. Belki de Kara Melek'yen bu yana ekranda göreceğimiz ilk anti kahraman. Dolayısıyla işin yükü fazlasıyla Hülya'nın üzerinde. Onu tetikleyen travmaları doğru anladığımız takdirde adını "Unutulmaz Karakterler" listesine altın harflerle yazabilecek kadar derinlikli bir karakter Hülya. Burcu Biricik de karaktere resmen kanını dökmüş. Elinden geleni yapmış. Ben, Hülya'yı izlerken ona kızdım, şaşırdım, üzüldüm, küstüm, hatta yer yer "yuh be kızım!" dedim ama inandım. Eline sağlık! Üstelik reji ve küçük Hülya o kadar doğru anlattılar ki bu yolculuğunun sebeplerini, Hülya büyüdüğünde onu bağrıma basmaya zaten hazırdım.

Birkan Sokullu... Bu konuda tarafsız olamayacağım; baştan söyleyeyim. Hangi işin, hangi şartın içinde olursa olsun karakteri ciddiye alıp onu ölümüne savunan bir oyunculuk yöntemi var. Kurt Seyit Şura'da Petro ile parlamış; o aksak giden, yalpalayan hikayenin içinde bile dik durmuş; izlenir lezzetli bir performans sergilemişti.. Kerim de, yumruğunu masaya vurduğunda bambaşka açılımlara gebe bir karakter. Bu yolculuk içinde değişimi ile seyirciyi şaşırtma potansiyelini haiz; her oyuncunun hayali olacak kapasitede bir karakter Kerim. Birkan Sokullu da geleceğin ipuçlarını oyununa akıllıca yedirerek, aslan gibi oynamış. Hastasıyız Kerim'in hemen ikinci bölüm gelsin!

Siz bu akşam Kanal D ekranında tam saat 20:00'de Hayat Şarkısı ile tanışacaksınız. Bu sebeple hikaye gidişatı hakkında çok da fazla ipucu verip keyfinizi kaçırmak istemem. Hayat Şarkısı bir "yırtma" hikayesi bana göre. Geçmiş ile geleceğin içindeki yangının asla sönmeyeceğini gösteren bir ödeşme hikayesi aynı zamanda da.. Kendinle, hayatla, diğerleriyle ödeşme hikayesi.. Söz konusu hayatsa hangimiz ödenmez borçlar içinde değiliz ki?

En önemlisi hayat gibi şarkısı da acıklı güftesine gülümseten nefes delikleri döşemiş. Çünkü Tanrı'nın senaryosu da kuluna "yaşa!" demek için kurgulanmıştır, en acı anın içinde bile bir umut kırıntısı bırakır; görmek isteyene elbette.. O umuda sırtını dönüp algılamamak da insana dair, tutunup düze çıkmak da.. İşte Hayat Şarkısı da ekran yolculuğu boyunca bizi tıpkı o masalda olduğu gibi geceye serpilmiş pirinç tanelerinin izini sürüp süremeyeceğimizle sınayacak. Bakalım; pirinç tanelerini izleyip hikayenin kalbine girecek miyiz yoksa o şekerden evin büyüsüne düşüp cadıya yem mi olacağız? 

Bütün ekibin gönlüne bereket! Hayırla, uğurla..

Böyle işte..
R.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER