Birbirinden İlgi Çekici Belgeseller Festival Programında! Festivalde Türkiye’den 12 belgesel yapım gösterilecek. Müziğin, doğa ve teknoloji ile olan ilişkimizin, İstanbul’un ve kadınların başarı öykülerinin başrolde olduğu belgeseller arasında usta sanatçı Tuncel Kurtiz’in biyografisi de yer alıyor. Didem Pekün’ün yönettiği Bazen Hep Birlikte,Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın kurucularından İstanbullu dansçı ve koreograf Mihran Tomasyan’ın izini süren yaratıcı bir dans belgeseli. Film, Tomasyan’ın aile tarihi ve kimliğini arşivler, kolektif doğaçlama, koreografiler ve çağdaş İstanbul’un ritimleriyle iç içe anlatıyor. İstanbul’da yaşamı Mihran’ın gözünden okumamıza olanak tanıyan belgesel umuda ve dayanışmaya yaslanan, birlikte dans etmenin ve “başka türlü” yaşamanın evrensel bir hikâyesi. Çıkış noktası Türkiye Tarihinde Kadın Radyocular başlıklı sözlü tarih projesi olan Biz Radyoyu Çok Sevdik belgeseli Nazan Haydari, Özden Cankaya ve Cem Hakverdi imzası taşıyor. Radyo yayıncılığını bir mücadele alanı olarak tanımlayan belgesel, hikâyesini 1970’lerde radyo yayıncısı olarak çalışmış olan kadınların deneyimleri ve sesleri üzerine inşa ediyor. Özcan Alper’in yönetmenliğini yaptığı belgesel Bölük Pörçük – Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi, 2013’te kaybettiğimiz usta sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen, yapımcı ve senarist Tuncel Kurtiz’in hayatını anlatıyor. Erkan Can, Nur Sürer, Halit Ergenç, Cansu Dere, Şevval Sam, Fatih Akın, Berkay Ateş, Nursel Köse, Reis Çelik ve Menderes Samancılar gibi isimlerin röportajlarla yer aldığı belgesel; tanıklıklar, filmlerden parçalar ve arşiv görüntüleri aracılığıyla Tuncel Kurtiz’in farklı sanatsal üretimlerini ilk kez tüm boyutlarıyla yansıtıyor. Bu ayrıntılı portrenin arka planında ise Türkiye’nin çalkantılı yılları ve sürgün gerçeği yer alıyor. Ceylan Özgün Özçelik’in yazıp yönettiği Hiçbir Şey Normal Değil, dünyanın ilk “çevre dostu” otellerinden Naturland’ın absürt ve tartışmalı bir portresini sunuyor. Belgesel ve kurmaca arasında gezinen film, otelin trajik olaylar ve uçsuz bucaksız tuhaflıklarla dolu otuz yıllık tarihi üzerinden bir yıkım ve sömürü diyarını anlatıyor. Dünya prömiyerini Ji.hlava Film Festivali’nde yapan film, bir ütopyanın aradan geçen zamanla distopyaya dönüşmesine dair gerçekliği tamamı kurmaca olan karakterlerle iç içe geçiriyor. İlkay Nişancı imzalı belgesel Zamanın Kıyısında Sınav, 6 Şubat depremlerinin ardından Hatay’da üniversite sınavlarına hazırlanmak ile yıkılan şehirlerinin unutulmaz anılarıyla yüzleşmek arasında zihinsel bir savaş veren öğrencileri merkeze alıyor. Adana Altın Koza Film Festivali ve İstanbul Film Festivali’nde En İyi Belgesel Ödülü alan film, Ankara Film Festivali’nden de Jüri Özel Ödülü’yle döndü. Tamamı yapay zekâ ile üretilmiş vizyona giren ilk uzun metraj belgesel Gerçek Ötesi / Post Truth, gerçek dünya hakkında sahte bir film. Yapay zekâ sanatçısı Alkan Avcıoğlu tarafından yaratılan belgesel, onlarca yıla yayılan bir anlatı zinciri kuruyor. Dünyanın nasıl hâkikat ve gerçeklik kavramlarının değerini yitirdiği bir yere dönüştüğünü incelerken teknolojiyle kurduğumuz ilişkiyi sorguluyor ve izleyiciyi kendi gerçeklik algısını yeniden düşünmeye davet ediyor. Fırat Yücel’in yeni filmi Happinesskişisel bir masaüstü günlüğünden dünyaya ve bireye bakıyor. Uykusuzluktan muzdarip bir grup aktivist ve göçmen Amsterdam’da gerçek zamanlı olarak yayınlanan soykırım ve vahşet görüntülerini izlerken ekran başında geçirdikleri süreyi azaltmak için çözümler arıyor. Ancak sonra, içlerinde bir kaygı beliriyor: Çevrimdışı olduklarında dünyada neler olacak? Film, sürekli gündemi takip eden pek çok 21. yüzyıl insanının hissettiği anlamsızlık duygusunu dokunaklı bir biçimde yakalıyor. Cem Kaya’nın, 2022 yılında Berlin Film Festivali Panorama bölümünde gösterilen ve Seyirci Ödülü’ne layık görülen belgesel filmi Aşk, Mark ve Ölüm, 1961 tarihli Türkiye-Almanya İşgücü Anlaşması’nın ardından Türkiye’den Almanya’ya göçenlerin, onların çocuklarının ve torunlarının yaşattığı müzik kültürünün hikâyesini sunuyor. Festivalde daha önce de gösterilen film bu kez arşiv görüntüleriyle film yapmak üzerine düzenlenecek bir panel çerçevesinde Soundtrack of a Coup d’Etat filmiyle birlikte gösterilecek. Yönetmen ve müzisyen Anıl Eraslan, Sound Dreams of Istanbul adlı belgeselinde bir rüyadan aldığı ilhamla İstanbul’daki özgür doğaçlama müzik sahnesini konu alan bir belgesel yapmak için yola çıkıyor. Eraslan’ın müzisyen dostlarıyla birlikte yürüttüğü, sesle ilişkili rüyalar ve iç içe geçen doğaçlama müzik performanslarıyla şekillenen film, rüya ve gerçeklik arasında gidip gelen, fantazmagorik bir şehir portresine dönüşüyor. Altay Erlik imzalı Neukölln’ün Örümcek Adamı, Almanya’dan sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya kalan yönetmenin sokakta karşılaştığı Örümcek Adam maskeli bir evsizle yaptığı röportajdan yola çıkıyor. Kişisel bir arayış olarak başlayan bu sohbet, zamanla yerinden edilme, kimlik ve insani bağlar üzerine kapsamlı bir keşfe dönüşüyor. Kurmaca, belgesel ve animasyonu harmanlayan film, güvenin sarsıldığı bir evrende, aidiyetin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyor. Müge Manuş, Paydos belgeselinde yolunun kesiştiği Belçikalı dağcılar Sander ve Maarten ile birlikte Akdeniz’de ıssız bir koyda, dik ve ürkütücü bir kayalıkta açılan yeni bir tırmanış rotasına dahil olmasıyla gelişen olayları kameraya alıyor. Daha önce hiç tırmanış deneyimi olmayan Müge ve ekip, aşılması zor görünen zirveye ulaşmak için doğanın zorluklarıyla, kendi korkuları ve fiziksel sınırlarıyla mücadele ederken cesaret, dostluk ve aile bağları onları güçlendiriyor. Ezgi Öz, Özge Ertem ve Özge Özgüner’in yönettiği Elibirlik: Yırcalı Kadınlarbelgeseli, 2014’te Soma, Yırca’da köylerini ve zeytin ağaçlarını savunmak için direnenlerin bugününe bakarken on yıl öncesinin arşiv görüntüleriyle bir kolektif yaşam hikâyesi anlatıyor. 2014 yılında bir gecede kesilen 6.000’den fazla zeytin ağacının ardından, “kömürün isi değil, sabunun misi” diyerek Yırca Hanımeli Sabunevi’ni kuran kadınları ve yeniden dikilen zeytin ağaçlarının ilk meyvesiyle düzenlenen Zeytin Şenliği’ni merkeze alan film, yalnızca doğa talanına karşı bir direnişin değil kadın emeği, dayanışma ve birlikte iyileşmenin de evrensel bir öyküsü. |