Kara Ekmek bu hafta 19. Bölümü geride bıraktı. Bu dökülen onca emeğe ve sarfedilen o kadar çabaya rağmen reyting tanrısının 2. Bölümü dahi görmeyi nasip etmediği yeni panelde gerçekten büyük başarı. Hikaye şimdiye kadar ana karakterlerin aralarındaki elektrik ve birbirlerini farketmesi yolunda ilerledi. Gelinen noktada bu sağlandı. Her hikayenin önemli kozudur birbirine en uzak iki karakteri zamanla aşk çatısında birleştirmek. İşve cilve kıskandırma oyunlari ve nihayet itirafla izleyicilere keyifli zamanlar sunabilir ve peşinden gideceği gizemler yaratılabilirsiniz. Kara Ekmek buradan oldukça ekmek yedi. Hikayenin ana çifti birleşene kadar her türlü kombinasyon denendi. Ama böyle zorlu bir panelde ekranda kalmak istiyorlarsa artık yeni hikayeler yeni çatışmalar şart. Kendi adıma farkettiğim bir ilerleyiş var dizide.
Kurulmuş bir hikaye çatısı var ama kahramanlar kısır bir döngü içinde. Ana çatışmada kullanılan 4 karakterle hikaye sürüklenmeye çalışıyor.
Tamam, bu Asiyenin hikayesi. Elbetteki ağırlık bu yönde olacaktır ama bi yerden sonra izleyiciyi sıkar. Karakterleri tek tek elimize almaya çalışsak o dahi mümkün görünmüyor. Bütün karakterler Asiye etrafında toplandı. İlk zamanlar ana hikayeyi anlamamız ve inanabilmemiz açısından rol dağıtımıyla ilgili bir sıkıntım yoktu ama bugün gelinen nokta artık oranın da sos çağrısı verdiği yönünde..
Çetin'in hiç bir hikayesi yok mesela. Elbetteki hayatında daha önce hiç yaşamadığı duyguları yaşayan insanın diğer noktaları görmezden gelmesi ilk zamanlar için kabul edilebilir ama peki ya sonra? Başrol olarak konumlandırdığınız adamın bir yaşam alanı olmalı. Konfeksiyon hikayesi dahi Asiye'nin gözünde parlamak için atılmış bir adım olarak kaldı.
Kurulmuş olay örgüsünde göze batan çok olmamışlık var.
Babaanne karakteri ne için var mesela? Tek amacı 'aman guzum' diye ortada dolanmak felaket tellallığı yapmak mı? O na dair hiç bir yaşanmışlık yok. Tamam, ben tüm bölüm O'nun hikayesinin alıcısı değilim ama karaktere inandırıcılık katmak onu ete kemiğe büründürmek oyuncu kadar senaristin de işidir.
Yaratılan her hikaye her çift bir şekilde Asiye Çetin çiftine tebelleş oluyor. Yani karakterlere dikkatli bakıldığında hiç birinin bir derdi yok. Mine Ali çifti bir araya geldiğinde ilk konularnın Asiye olması ne kadar inandırıcı. Ali'nin sevgilisine anlatacağı diğer konular Çetin ile kanka olması konusundan daha mı önemsiz.
Mine iki bölümde Taylan ile aşk mecaralarını tamamlayıp kürkçü dükkanına döndü. Taylan'a dair biç bir iz kalmamış gibi duruyor. Ne kadar mantıksız dahi görünse bunu bile kabul edebilirim ama bana bunu mantıklı hale getirecek sahneler vermek zorundasınız. Mine zaten Ali'yi seviyordu da Taylan mı aklını karıştırdı? Hayır. Taylan ile mutlu olamayacağını anlayıp mecburiyetten mi döndü? Peki o zaman neden bu kadar mutlu?
120 dakika yazılan bir işi izleyen herkes kendinden bir parça bulmalı. Bunun için de tabii ki çeşitlilik şart. Ellerinde karakatürize edilmeden sosyal mesaj verme kaygısına düşmeden işlenecek Mehmet'in hikayesi var. Eğer bu durum kullanılmayacaksa o karakterin varlığının sebebi ne?
Diğer yanda çok iyi bilinen bir gerçek var ki fakir edebiyatı her daim iş yapar. Bunun için iştah kabartacak potansiyelde bir teneke olgusu var. Tüm olmamışlık ve eksiklikleriyle muazzam hikayelere gebe.. Ama siz bunu sırf sahne geçişlerinde arka fon olarak kullanmakta ısrarcıysanız bilemem.
Taylan, her ne kadar hikaye içerisinde evrilme söz konusu olduğunda en sevdiğim karakter olsa da elbette onda da göze batan yanlar var. Ama kötünün iyisi durumunda olduğundan bu haftalık es geçiyorum.
Bir Semra konusu var ki dokunanın eli konuşanın dili yanar. Ömrü hayatımda çok inandırıcılıksız(!) hikaye gördüm ama bundan beterini göreceğimi zannetmiyorum.
Yorumlamaya başladığım ilk bölümden beri ona karşı tavrım net. Sahnelerinde başka şeylerle ilgileniyor sırf birşey kaçırmamak adına tahammül ediyorum. Şunu çok net söylüyorum eğer yapım hala belli reyting barajında kalıyor yükselmektense aksine yalpalıyorsa buna sebep Semra karakterinin hikayesidir..
Öte yandan Semra, hakkında 19 bölümdür ortaya çıkan tek şey akıl hastanesinde yattığı ama dikkatli izleyiciler zaten böyle bir ihtimali çok önceden tahmin etmiştir. Her hikayenin kötüsü ve kurduğu çatışma farklı olabilir. Bu gözler neleri gördü ama şimdi geriye dönüp bakıldığında hatırlananların hatırlanma sebepleri bir nedenlerinin olması ve buna izleyiciyi inandırmış olmalarıdır. Semra hastanede yatmış olabilir akli dengesi yerinde olmayabilir bu nedenle sağlıklı düşünmeyebilir ancak onu buna iten geçmişinden gelen mantıklı sebepler olmak zorunda. 'Çetin bana kızımın emaneti.' cümlesini kusura bakmayın ama ben 19 bölümdür yaptıklarına karşılık görmüyorum. Oysa ki çok farklı olabilirdi. Çetin'in neden bu kadar önemli olduğuna veya Semra'nın neden böyle olduğuna dair flash-backler verilebilir izleyici bir nebze tatmin edilebilirdi. Ha hala yapılabilir mi? Elbette ki henüz geç değil.
Atlı kovalarmışcasına değişik bir hız var. Değişik diyorum çünkü hikayenin her noktasına sirayet etmiyor bu tempo. Taban tabana zıtlık var. Yavaş yavaş işlenip izleyicideki inandırıcılık kotasını zorlamamaları gerektiği hikayelerde adeta dörtnala koşuyorlar. Asiye ve Çetin ne ara birleştirdi de biz şimdi ayrılacaklar mı korkusu yaşayalım. Etraftaki zorlama aksiyonlardan aşklarını derinleştirecek 'vay be ne seviyorlar' dedirtecek sahneler bir elin parmağını geçmez sayıda. Hal böyleyken ben onlar için olası bir ayrılık sahnesinde neden üzüleyim ki ?
Hız iyidir ancak unutulmamalı ki aşırı sürat felakettir. Her şey oldu bitti tadında ilerlerse diktiğiniz kuleler istediği kadar görkemli olsun en küçük sarsıntıda yıkılır. Elbette ki bu bir dizidir ve gerçek hayatta bu kadar ciddiye alınmaması gerekir ama ben burada izlediğim tek dizi diye tarif ediyor ve her hafta yılmadan yorumlamaya çalışıyorsam bir iki kelam etmeye hakkım vardır. Senaristler bu yazılanları okumuş veya başka mecralardan bu eleştirilere maruz kalmış veya kalmamış olabilirler ama bu duruma dair kafalarında elbette çözümler olduğuna inanıyorum daha doğrusu inanmak istiyorum. Ellerini ne kadar hızlı tutarlarsa o kadar iyidir zira bir gidenin beş kişiyi ardında götürdügü ve geri dönmesinin de imkansız olduğu izleyici gerçeği var. Nacizane fikrimdir, karşıtlara elbette saygı duyarım...