Giden midir terk eden yoksa kalan mı?
Okuyucular, hazır mıyız? 
1 haftalık boşluk sebebiyle sanırım rehavete kapıldım okuyucular ve dizimizin cumartesi yayınlanıyor olması bana hiç yaramadı. Öyle ya da böyle izleyebildim ve şu an bunu okuyorsanız yazabilmişimdir de.
Bölümün tagi #depresyonagirince idi. Zaten önceden duyurulduğu üzere İpek Yaylacıoğlu’nun oynadığı Eda karakteri diziye veda edecekti. Kendimi aşk acısı dozu yüksek bir bölüme hazırlamak elbette kolay olmadı sonuçta bu bir komedi dizisi. Ama beklediğim kadar ağır bir temposu yoktu.

Salih abi, rögara düşen Eda’nın ağzından bir veda mektubu yazdı. Vedaları sevmem ama Eda Eczanesi’nin Veda Eczanesi olması güzel bir düşünceydi.
Eda’nın olmayışıyla Emrah ve Metin hep bir arada oldu ve bu benim tam istediğim bir durum. Eğer böyle gidecekse benim için sorun yok. Çünkü diziyi izlememi sağlayan bu ikilinin atışmasıydı. Gerçi, atışmaların ana maddesi olmayınca ne olacak, yeni kadın karakter mi girecek bilemem de öldürmek çok saçma değil mi? “Kurtlar mı çekiyorsunuz nihayetinde?”


Dünyanın en güzel fotoğrafı listesi top 10 ilk 5 

Bazı espriler, hani tekrarlarının yazın 4543525 kere döndüğü bir ‘komedi’ dizisi var ya, -adını söylersem belki sıkıntı olur şimdi o prosedüre çok hakim değilim de siz anladınız- o kadar mimiğimizin kıpırdamadığı esprilerdi. “Bu fiziğimle Nobel Fizik Ödülü’nü alırım.”tarzı esprilere “ıııııy” bile demiyoruz çünkü bu dizide o kadar sağlam cümlelere alıştık ki… Olumsuz eleştirmiş olmak için değil, düzelsin diye yazıyorum bunları. 
Hamiyet’in Kaybedenler Kulübü’ne bağlanıp ısrarla Recai’yi çağırması da ne mesela? Daha 40’ı çıkmamış bebesi var mesela bu hanımefendinin. 

Hilmi’nin oğlu varmış, sevimli bir kerata. Arkadaşları seviyormuş. Dara düşene borç veriyormuş. Büyük Hilmi’nin oğlu nasıl böyle olabilir, insan hayrete düşüyor. Baba-oğul kavuşması sahnelerinde de eğlendim. Ayrıca Şinasi Yurtsever’den mi kaynaklı yoksa Selçuk Aydemir mi böyle istiyor bilmem de Büyük Hilmi’nin hareketleri çoğu zaman Burhan Altıntop’a kayıyor.



Büyük Hilmi Jr.


Yemeği fazla kaçırınca ben..................



"Sakın bana masum olduğunu söyleme çünkü bu benim zekama hakarettir.” -The Godfather


Devrim Yakut’un sesinden “Ayrılık aşamaları”nın irdelenmesi hoştu. Benim çocukluğumda (yok artık…) Çok Güzel Hareketler Bunlar’da belgesel şeklinde çekilen skeçler vardı ya. Onlara benzettim bunu. (Eminim başka bir şeye göndermesi vardır bunun, kim uyaracak, bekliyorum?)
Emrah’ın Sivaslıdan Cadde çocuğuna dönüşümleri çok eğlenceliydi. 

1)İnkar
Eda'nın onları terk ettiğine inanamayan ikili Kaybedenler Kulübü'ne başvurdu. Kaybedenler Kulübü programı adı altında kayıpların bulunması fikri iyi fikirmiş. Bundan önce kimse nasıl düşünmedi, hayret. Bir 15 dakikasını buna harcayan dizide karakterlerin neden bağırdığını anlamış olduk. Arada Müge Anlı'da telefona bağıran kadınlar-erkekler oluyor ya, "Reyting getiriyormuş" aklınızda bulunsun. 


Boynu bükük eşlere de mer-ha-ba

2)Öfke
Öfke aşaması bitmek bilmedi. Hatta öyle bitmek bilmedi ki 5-6 dakika aralıksız kavga sahnesi izledik. Özellikle Ali'de Bu arada fark ediyor musunuz, eleştirilen her şeyi açıklamaya çalıştılar bu bölümde. Ali, “Ben biiiiiiiiiiiiiip değilim.”dedi, bu bölümde Şükriye’yi Yiğit’e ayarlama sahnesi görmedik. Hatta 180 derece dönüş oldu. O nefreti hissettim yani Ali’de. 

Bitmek bilmeyen kavga sahnesinden bir kare. 

3)Pazarlık
En kısa geçilen, karakterlerimizin anlamadığı kısım bu oldu. Ben de anlamadım doğrusu. Ama en anlamadığım şey, Eda’nın gidişiyle niye sadece Emrah, Metin hatta Ali etkilendi de Şükriye’de tık yok. Salih abi mesela, bölümün ilk 15 saniyesi görülüp kayboldu. Bunu anlayabiliriz tabii, Eda’nın gidişini apar topar işlemek zorunda kaldılar. Olur öyle diyelim, ne diyelim...


4)Depresyon (Deplasyon)
Hamiyet yine anneliğini konuşturdu ve evlatlarına bir anne sıcaklığıyla yardımcı oldu ve her ayrılık sonrası olayı gibi bunda da kuaförler kazandı. 


Benim de şu sıralar kuaföre gitmeye ihtiyacım var Hamiyet, beni de götürsene.. 

5)Kabullenme
Metin’in dediği ne güzeldi. “Elektrikli aletmişim de kablomu sökmüşler gibi.” Biri senden gittiğinde ölmezsin de, yaşamak da ne yaşamaktır ya... Bu adamlarla rakı masasında oturup konuşmak ne güzel olurdu şimdi. Dizinin en güzel kısmı bu kabullenme kısmıydı. Hatta başa aldım, tekrar izledim. 
Bu bölümü milat sayabiliriz, bundan sonra çok değişik manevraları olacaktır. İnanıyorum.












BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER