Azize: ''Her ateş küllenip sönmez.''
Aynı yerden yaralı insanlar daha iyi tanır birbirini. Unutma derler birbirlerine. Unutma. Unutma ki yaşadığın  acı seni daha dik tutsun. Unutma ki, ağır ve sessizce yürüyorken dirayetin olsun. İçinden geçtiğin hiçbir alev yakamasın canını. Kaç kez düşersen o kadar çok kalkabil ayağa. Kalbin paramparça olsa da kırıkların senin değil, karşındakinin kalbini kessin. Bir yerde durdur tüm saatleri, zaman akmaktan utansın. Bu hikayeye başlarken istediğim, bir intikam oyununu izlemekten keyif almaktı. Keyif almadığım intikam oyunlarından da biri oldu. Çünkü Azize, farklı bir derinlik taşıyor benim gözümde. Her bölüm biraz daha şaşırıyorum, biraz daha onlardan biri oluyorum.  Genişten baktığında o kadar sıradan bir hikaye ki aslında, her sahneyi az çok tahmin edebiliyorsun. Bir yerde çok önceleri izlediğin hikayeleri yakalıyorsun. Tüm bu klasiklerden sıyrılıp beni etkileyen, kendine çeken şey her bir karakteri çok iyi anlıyor olmam. Anlıyorum çünkü her karakter fazlasıyla hissettiriyor yaşadığı her duyguyu. Kartal omuzlarında hem kendi ailesinin hem de kendi ailesinin sebep olduğu hayatların sorumluluğunu taşıyor mesela. Taşırken o kadar temiz kalmış ki kalbi, saygı duyuyorum. Özeniyorum da bir noktada.  Balkan'a dönüyorum sonra. Hikayenin en kötüsü o normalde, onun için üzülürken yakalıyorum kendimi.


Dibe vurduğunda gidilecek tek yer yukarısı mıdır? Hiç sanmıyorum. Dibe vurduğunda kendinden harcamaktan başka bir çaren kalmıyor. Balkandır mesela beni buna ikna eden. Debelendikçe daha sert çarpıyor gerçeklere. Soluklanmak istedikçe daha sert çakılıyor yere. Doğuştan kötülerden değil anladım bunu. İkna oldum. Beni en rahatsız eden şey onu kendi elleriyle kötüye iten herkesin, suçluluk duymadan onu bir şeylerden uzaklaştırma, bir şekilde ötekileştirme çabası. Herkes neden ''kapısını kitleyip odasına siniyor'' sence İskender? Kendi ellerinle canavara dönüştürdüğün, 18 senesini katlettiğin bir oğlun olduğu için olabilir mi? Balkandan neden kızını kaçırıyorken suçluluk duymuyorsun Yıldız? ''Bak bu oğlumuz'' dediğin çocuğun aslında oğlu olmadığı gerçeği yeni yıl şakamız mı? Geçen bölüm Balkan'ın Azize'ye tutunuyor olmasını çok yadırgamıştım. Anlamsızdı çünkü. Kendini sana sıkılan kurşuna feda edecek bir kardeşin varken ''beni siz öldürüyordunuz'' diye çıkışması bir yerde mantığımla uyuşmuyordu ama, bu bölüm bir şeyleri daha net görebiliyorum. Azize onun gözünde hiçbir sebebi olmadan çabalayan tek insan oldu. Bunu izlerken Gül ile olan hikayesini düşündüm mesela. Herkesin bir şekilde ikinci tercihi haline gelmiş Balkan ve kendince çok da haklı sebeplerle nefrete bürünmüş. Gül, büyük bir aşk yaşadıklarını iddia ediyorken Balkan Gül'ü kendi stiliyle hırpalamaktan geri durmadı mesela. Onun yanlışı neydi diye sorguladım bir an, öğrenmeyi de çok isterim. Hikayenin bütününe baktığımda tüm sırlar çözüldüğünde dahi kötüleşmeden başka bir çaresi kalmıyor Balkan'ın.  ''Ben İskender Alpan değilim, kendi çocuklarıma zarar vermem'' cümlesinde yatıyor aslında zaten bütün hikaye. Evet, Balkan bir ışık bulduğu an ona tutunan bir adam. Kızına koşuşu, Kuzeyle bir şekilde fırsat yaratmaya çalışıyor oluşu, annesinin kolyesinde geçmişini buluşu bunun en büyük kanıtıydı da bir yerde. Babalardan korkulmaz evet, ama en çok da bir baba can yakar. Bunu bırakalım Balkan anlatmaya devam etsin.  Sana gelince İskender, bu dünyadan iyi ki geçip gitti dediğim hatırlı karakterlerdensin.  Ve seni bırakalım da oğulların anlatmaya devam etsin.


En başa saralım. Aynı yerden yarası olanlara. Azize ve Kartal'a. Onların birbirinin sırlarına kadeh kaldırışına.  O kadar benzer karakterler ki aslında. Ortada bir sürpriz yumurta vardı. ''Çikolatası mıdır seni heyecanlandıran oyuncağı mı?'' diye soruşundan tanıdı Kartal Azize'yi. Çünkü tek çocuklar seçim yapma mecburiyeti taşımazlar. Sırtlamaları gereken başka hayatlar, bölüşmeleri gereken sorumluluklar, yapmaları gereken tercihler yoktur.  Kardeşi olanlarsa her adımda yanındakini de düşünmen gerektiğini en iyi bilenlerdir. Hikayenin bir noktada masumlarından Kartal. Bir yandan da tüm hikayeyi taşıyanlardan. Azize'ye karşı önce minnet hissetti, şimdiyse hissettiği koca bir hayatın mahvedilişinin ağır vicdanı. Bu onları ne noktaya sürükler bilmiyorum. Ama sırların ortadan kalkışı beni çok  daha fazla soluklandırır kendi hikayelerinde. Şu noktadan sonra görmeyi umduğum tüm yükleri eşit bölüşüp yola birlikte devam eden iki çift olur sadece. Tıpkı izlediğim gibi. Biri diğerini ardında bırakmayan iki yaralı ruh.

 

Adnan-Tuna yüzleşmesinde gözlerimi ekrandan ayırmadım desem herhalde abartmış olmayacağım.  Adnan rast geldiğim andan beri karizmasına saygı duyduğum bir karakter. Tuna'yı ne kadar sevdiğimi de bu yolculukta fikirlerimi paylaştığım insanlar çok iyi biliyor. Onların hikayesi izlemekten de dinlemekten de ayrı ayrı keyif aldığım ve dizinin ana çiftinden daha çok yeri geldiğinde beni etkilemeyi başarabilen bir hikaye. Uluorta bağıran bir aşktansa, tortusu dibinde kalmış bir aşk izlemek daha çok etkiliyor beni. Adnan'ın kanatları altına girecek bir Kuzey fikri de haliyle daha çok avcunun içine alır merakımı. Kuzey'i bu bölüm o kadar çok sevdim ki. Kartal'la telefon konuşması yaptığı sırada ''Oha senin gibi konuştum'' dediği bir kesit var. Samimiyetine sonuna kadar güldüğüm bir sahneydi.  Azize'nin resmini Yiğit'in kucağına bırakacak kadar naif bir karakter Kuzey. Azize'yle kurduğu kardeşliğe gıptayla bakarım evet, ama Yiğitle kurduğu kardeşlik sempatimi ekstra körükler.  Kuzey o kadar temiz yazılan ve bunu o kadar iyi aktaran bir karakter ki, Adnan'ın oğlu olduğuna daha Adnan'ı tanımadan ikna oldum. Baba sevgisi tatmadan amcasının ışığıyla kendini yetiştiren bir çocuk olmayı nasıl başardıysa, gerçeklerle yüzleştiğinde de kötüleşmektense daha da iyileşmesini görmek isterim. Burada lütfen sıyrılalım klişeden. Kötüyü bulduğunda kötüleşen bir karakter görmek istemiyorum. Balkan'a evrilen bir Kuzey değil ama, Kuzey'İ kaybettiği için kahrolan bir Balkandır görmek istediğim. 


İzlediğim en güzel Azize bölümüydü. Sıkılmadan takip ettim tüm bölümü. Her reklam arasında ayrı bir paragrafı yazdım. Duygularını seyircisine işlemeyi başarıyordu bu bölüm. Dilerim hikaye biraz daha oturur ve biz Azize'yi ekranda uzunca bir süre yaşama fırsatı buluruz. Emeği geçen herkesin emeğine, yüreğine sağlık.

İrem.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER