Dostluk neydi? Dostluk birbirine destek olmaktı. Hakan,
takıma yeniden girmek için uğraşırken diğerlerinin dükkanla ilgilenmesi demek
değildi. Dostluk, Hakan’ı gençler arasında yüceltip geri kalan her yerde dibe
vurdurmak değildi. Dostluk, Hakan’ın da kalbini görebilmekti. 2. Devre,
dostluğu da yok etmiş a dostlar! Acıyı, hayatın özü yapmış. Vermiş de vermiş.
Ben acılara gark edilmiş karakterimiz Hakan diye düşünürken
Fiko’yu unutmuşum. Fiko-Sibel-Çiler ve Fiko-Sibel-Ozan üçgenleri Fiko’nun
hayatını daha da zorlaştırmak üzerine düşünülmüş şeyler olarak göz kırpıyor ki
iki üçgen de oldukça rahatsızlık verici.
Zengin kız fakir oğlan klişesinden rahatsız değilim fakat
Çiler’in konumlandırılmasından rahatsızım. Aynı şekilde Fiko’nun tepkilerinden
de.
Fiko-Sibel-Ozan üçlüsü ise dram kuyusunun başında bir el
tarafından ittirilmeyi bekliyorlar bir bakıma. Sibel’i zor durumdan kurtarmak
zorunda kaldıkları günleri de görürsek gözüm açık gitmez. Şaka şaka. Fiko’nun
bu kısımdaki yerinden de hoşnut değilim.
Hakan ve Naz arasında kurulmak istenen aşk, Naz’ın sevgi
pıtırcığı halleri derken oldukça yapay duruyor. Fakat ben Naz’dan rahatsız
olmuyorum. Karakter olarak gayet sevecen dursa da karakterin aşka dahil ediliş
şekli sıkıntılı. Böyle HakNaz olmaz, resmen başlamadan bitiyorlar.
Hakan ve Naz, anneleri sebebiyle de farklı bir çatışmanın
içindeler ki bu hafta onun da mahalle kavgası tadında işlenişi beni yordu.
Seveni vardır elbet ama ben bu tarz sahneleri pek sevemiyorum, üzgünüm.
Abartılı oyunculuklar da cabası.
Engin Benli’nin hikayeye katacaklarını ise merak ediyorum.
Çünkü kendisini çok beğenirim.
Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık.