Aşk bir köşe kapmacadır
Kasım ayında yaz yaşanır mı? Güneş ışınları kalbinizi bir farklı ısıtır mı? Kır çiçekleri kokusunu alabilir misiniz? Bir pencereden baktığınızda o daldan bu dala konan cıvıl cıvıl kuşlar görmek mümkün mü, hem de Kasım ayının tam ortasında? Eğer Kiralık Aşk izliyorsanız mümkün! Olmadık zamanlarda kıkırdamalar, heyecanlanmalar, sıcak basmalar da mümkün. Kışken yazı yaşamak da çok doğal! Bölüm güzel olunca, bir yaz havasının yüreğinize doğru püfür püfür esmesi de olağan. Bir rüzgârın, bizleri alıp bir aşk bahçesinin tam ortasına, oradan da bulutların en tepesine uçuruvermesi de çok normal. İşte böyle bir gücü var Defne ve Ömer aşkının, onlar bol bol birlikteyse bizler hep bir bahar- bir yaz yaşıyoruz. Aşk işte, iliklerimize kadar işler, titretir kalplerimizi! Puslu havaları aydınlatır! İçimizi ısıtır!
 
Minik dokunuşlarda saklıdır, aşk... Ani gelen bir busecikte gizlidir, aşk... Bir kadının utangaçlığının adıdır, aşk... Bir bedende, bir ruh, bir can olabilmektir... Bir bakışla anlatılmak istenilenleri anlayabilme halidir aşk... Kelimelere ihtiyaç duyulmadan tutkuyu, sevgiyi hissedebilme- yaşayabilme şeklidir... 
 
Her şeye rağmen güçlü bir kralın hiçbir oyuna ihtiyaç duymadan, sinsi birisine bile kendisini açıklama şansını verebilecek kadar kraliçesine inanması durumudur. Kraliçesinin kararları ne olursa olsun, ona güveninin tam olduğunun göstergesidir, aşk...
 
Aşk, sevdadır... Aşk, bir hikâyedir... Hayatın tadı ve tuzudur... Ayrılıklarda en tuzlu halini yaşar,  birlikteliklerde en şekerli halini yaşatır. Karanlıkları, aydınlığa çevirebilmenin gücüdür...
Yokluğunda da onu düşünmek, varlığında da hiç ondan gidememektir.
 
Aşk eskimez, eksilmez, hep yaşanır. Sevdiği kadının saçlarını ağartmak değil, o saçları okşayarak, koklayarak, öperek, dağıtmaktır aşk... Beklenmeyen anlarla artan kalp atış sayısının, heyecanın adıdır... Bir gülüşün sebebi olabilmektir, o gülüşte takılı kalmaktır, aşk. Geçmişte yaşananları hatırlayabilmek, gelecekte yaşanacak hayallere sahip çıkabilmektir.
 
Defne, öğrendikleri karşısında çok kızdı, kırıldı. Ama sevdiği adamdan bir kere bile şüphe etmedi. Sinmedi, sineye de çekmedi. İlk Nero'ya karşı dimdik durdu! Sesini yükselterek, içinde onu üzen, rahatsız eden, haksızlığa uğradığı  ne varsa, hayatına müdahalelere doyamayan Neriman'a haddini bildirerek cevabını verdi! Umurunda bile olmayan bir mirasın reddini de Hulisi İplikçi'ye çok güzel yaptı. Para her şey değildi. Her şey olması gereken olan tek gerçek vardı, o da hiçbir zaman paranın esiri olmayacağı bir kişiliğe ve aileye sahip olmasıydı. En büyük değer, sahip olduklarıyla mutlu olabilmekti. Hayata karşı yenilmemek, yetebilmekti. Küçüklüğünden beri ailesini sırtlamaya alışmış bir Defne için miras hiçbir şeydi. Para bulmaya çalışırken aşkına kavuşmuş, ama yine aynı para sayesinde bir yalanın altında ezilmemiş miydi? Defne'me yıkılmadan, paniklemeden, kendinden emin tavırlar ve hesap sormalar ne de çok yakıştı.
 
Defne adım adım sahil kıyısında ilerlerken, Ömer'e geçmişte yaşadıklarını nasıl anlatacağını düşünürken, bir ağacın dalları ve yaprakları arasında asılı bir "Rüzgar Çan"ı ilgisini çekti. Ne ifade ettiğini bilmeden öylece baktı. 
 
Bir rüzgâr çanıyım,
Deliler gibi esen rüzgârın, aşkın sesiyim,
Kulağa fısıldanan tutkunun uğultusuyum,
Bir rüzgar çanıyım,
Aşıkların tenine dokunan esintinin sesiyim,
Aşkın kulaklar da çınlayan sevda ritmiyim,
Sevginin, bedenle buluşma haliyim,
Bir rüzgar çanıyım...
Ruha işleyen ahengim...
 
 
Defne ve Ömer'in yine bir bankta buluşmaları, kısacık da olsa konuşmaları, özellikle de Defne'nin hissettiklerini dile getirmesi, sevdalarına dair atılmış çok güzel bir adımdı. Bazı çiftler saatlerce konuşur, yol alamazlar! Bazıları da DefÖm gibi çok konuşmadan da anlarlar birbirlerini, yeter bir iki cümle kurmaları, yollar katederler. Korkmadan, yalansız, kaybetme korkusu olmadan, yaşadıklarını anlatabilmek Defne'ye çok iyi geldi. Ömer böylesine saf sevildiğini bir kez daha yeniden görmüş oldu. Ömer'in gülüşünde yaşayan bir kadın Defne, aklı başından gitmiş, hayranlığı aşka dönüşmüş bir kadın o... Hep sevmek, hep sevilmek isteyen bir kadın. 
 
Ayrılıklara tahammül edemeyen, küslükleri kabullenemeyen bir serçecik o. İso'nun kolları arasında huzura kavuşan, rahat nefes alan, sevinci katlanan, havalara uçacak kadar tatlı bir dost Defne! Âşık olduğu adaletli adamla, kardeş ve dost bildiği İso'nun  barışması nasıl da huzur verdi Defne'ye. Yolundaki taşlar yavaş yavaş temizleniyor, yolu dümdüz olmaya başlıyordu. Daha Defne'nin aşması gereken bir Topal ailesi engeli daha vardı. Ama İso ve Ömer yanında olduğu müddetçe aşamayacağı engel olmayacaktı. 
 
Ah aşk! Sen nelere kadirmişsin. Bir arabanın içinde âşık olduğun adam, nefes alışlarını tek bir cümleyle değiştirebilirmiş mesela! Bir kadının yanaklarını al rengine döndürebilirmişsin, aşk. Bozulacak bir ruj sözü, sadece Defne'nin dizinin bağını çözmezmiş. İzleyenlerin de diz bağlarıyla hafiften bir oynarmış, bu aşk!
 
Aşk; kâh bir çırpınış, kâh bir kaçış, kâh bir teslim oluş değil midir? Son çırpınışlarını özlemle yaşarken, bir bakmışsın çıkagelmiş aşk! Affetmemek adına kaçarsın, ama gün gelir yorulursun işte tam da orada o hiç beklemediğin köşede karşılaşırsın ve sen ona teslim olursun. Gücün, nefesin kalmamıştır onsuz geçen zamanda. Kendini aşkın kollarına bırakırsın. Sonra da iyi kilerinizi doyasıya birlikte yaşamaya başlarsınız. Fuar ortamındaki koşuşturmalar, cilveler ne hoştu! Birbirine ait Defne ve Ömer aşkını izlemek pek keyifliydi.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER