Aşk çarpar... Aşk sarsar... Aşk büyüler... Aşk tutkudur...
Aşk değiştirir... Aşk sevmektir...
Defne'nin bir yıldır küllendirmeye çalıştığı, bitmiş sandığı
aşk bir deniz kıyısında yeniden alevlendi. Dudağına konan bir öpücükle ne
yapacağını şaşırdı. Bitti... Bitti... Bitti dediği aşk aslında hiç bitmemişti.
Bitmeye hiç başlamamıştı bile... Ne kızabildi, ne konuşabildi. Sadece baktı!
Gecenin sessizliğinde takılı kaldı.
Peki Ömer, ne hissetseydi? Ne söyleseydi sevdiği kadına?
Kelimelerini nasıl seçseydi? Sevdiği kadını, kuzeni arabasına bindirdiğinde.
Ürkütmemek için o da sadece sustu... Bazen susmak iyidir. Ömer de sustu, ama
öpmeden de duramadı. O öpücük özlemdi, o öpücük güveniyorumdu, o öpücük artık
gitmiyorum, vazgeçmiyorum deyişti...
Bakışlarıyla konuştukları o an, İso'nun gelişi ile maalesef
son buldu. Bu büyülü anlar bozulmasa olmaz mı? Kızıl saçlı güzel kızla, siyah
saçlı yakışlıklı oğlan o deniz kıyısında yıldızlara bakabilmiş olsalar güzel
olmaz mıydı? Üç dakikalık sahne, sekiz dakika olsa ve biz sadece onları biraz
daha fazla izleyebilseydik olmaz mıydı? Olurdu! Ama yine olmadı. Defne evine
gitti.
Kalp sevdiyse eğer tüm kötü sözlere kulakları kapatır. Ne
duyarsa duysun inanmaz, inanmak istemez. Hep korur, hep kollar... Savunur...
Defne de Nihan'dan hep gerçekleri duydu.
Yine yansımalarla dolu bir bölümdü. Defne'siz yapamayan
Ömer'le, ondan asla şüphe etmeyen tam destek Defne'yi izledik. Yine
hayatlarının ortasına düşen bir krizden birlikte çıkmaya çalışan DefÖm vardı.
Birbirleri için çarpan yüreklerini görmemek mümkün değildi. Her şeye rağmen, herkese karşı birbirlerinden asla
vazgeçmeyeceklerine yine tanıklık etmiştik.
Kırgınlıklarımı ve şikayetlerimi dile getirmemeye
çabalıyorum olmuyor. Yazımda ilerleyemiyorum. Kısır bir döngüye giriyorum.
Yeniden başladığımız hikayemizde biraz eksik biraz noksan kalmadık mı? Ne oldu
yarım kalanlara neden tamamlayamıyoruz? Hani tamamlayacaktık.
Çok severken ayrı düşmek yıpratır, üzer, çiftler kolay kolay
konuşamayabilirler. Birbirlerinden duyacakları itiraflara hazır değillerdir.
Sükut ederler. Ama bu onların zamanla
hiç diyaloğa giremeyeceği anlamına da gelmez, gelmemelidir. Birbirlerini
yeterince iyi tanıyan çiftimizin bir araya her geldiklerinde kuramadıkları
cümlelerini duyamamaktan sıkıldım.
Kafamda hikayelerini her hafta tamamlamaktan yoruldum.
Hayallerimde onları konuşturmaktan yoruldum. Zevkle izlediğim dizimde Defne
ve Ömer'i bir arada görebilmek için beklemekten yoruldum!
Defne'nin sırf Ömer'e inandığı için asansörlerdeki iddia
girişimlerine kırıldım. Böylesine galeyana gelişleri yakıştıramadım Defne'me...
Sev, inan, güven ama bu iddia niye? Olmadı Defne'm bu hiç olmadı.
"Bilhassa
tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya
mecbur oluşu… Neden? Niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız? Niçin
daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? Niçin sizin
yalvarışlarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedişlerimizde bile bir aciz
bulunacak? Çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul
edemedim.”
Sabahattin Ali - Kürk
Mantolu Madonna
Yazı devam ediyor..