Ansızın, tarifsiz gelir ya o AlSel sahneleri; sormaya cüretimiz kalmaz
olanından. Kısa sürede kanımız karışan bir ilaç gibi oldu AlSel. 12
hafta... 12 haftada bağımlı olduk, kurtaramıyoruz kendimizi. Ama haklı
bir kurtaramayış bu bizimkisi. Hatta bırakın kurtulmak istemeyi, sıkı
sıkı tutunuyoruz onlara! Büyülüler, büyülediler. Her şarkıda onları
arar oldu kulaklarım. Çünkü kanımızda dolaşan o mistik hikayelerini
kurallı cümleler anlatamaz. Kalbimize devrilen cümleler anlatır ancak.
Eksiltili, kalbimizde doldurduğumuz cümleler...
"
Feri soluk, niyeti kayıp, dardayım. Aşk nefrete ne yakınsın.":
Birbirlerini hiç çekinmeden yaraladıklarında, ardından beraber
kanadıklarında, ve sonra oyun sırasını karşıdakine devrettiklerinde.
Aşk nefrete ne denli yakın oluyor.
"
Kim kırdı, her okşamak istediğimde seni?": Pervasızca kırışları
kalplerini, ve yine tedavi etmek istemeleri kırdıkları yerden.
"
Yalnız kendine inkarın, sadece 'sen'den kaçarsın. Halin ele verir,
anlamazsın.": Ne kadar inkar etseler de boş. Kendilerinden kaçıp,
kendilerine yakalanırlarken yeniden kaybediyorlar bu savaşı.
"
Yalan söyleme bana, gözlerin anlatıyor her şeyi.": Ali ve Selin...
kırık kalpli, iki yenik savaşçı. Yaşadıkları şeye teslim olmaktan
korkarlarken, kaçmaya güçleri yok. Fakat ne kadar gizleseler nafile
birbirlerinden. O gözler birbirlerine değdiği an, alev alıyor dünya.
"
Uzak düşmüşüm kendimden, aklım fikrimden...": 'Beni benimle yalnız
bırakma' diyor Ali, kısık bir feryatla. Yalnız olduğunda gerçek
olmuyor çünkü. Silik ve yalan, kırıp döken bir adam...
"
Çaresiz sürükleniyorum, bilerek peşinden.": Onlar yaşamıyor; onlar
sürükleniyor, birbirlerine tutunarak.