Seni severken kendimi
çok üzdüm…
Cemal Süreyya
Dilin kemiği yoktur, ama bir vuruşta öldürdüğü insan çoktur maalesef. Cihan’ın
okulu bırakmak istemesi Baran ve Dilan’ın birbirlerine patlamaları için belki
de sadece bir bahaneden ibaretti. Dilan'ın "Bizden
anne baba olmaz!" diyerek, Baran'ın bir gece önce kurduğu tüm baba
olma hayallerinin üzerine karanlığı indirmesine mi sitem edeyim; yoksa ‘’Sen şuna anne olmak istemiyorum desene
Dilan!’’ diyerek, yargısız infaz yapan Baran'ın, ‘’Annelik böyle bir şey değil Dilan!’’ demesiyle tüm korkularına
rağmen anne olmaya hazırlanan Dilan'ın cesaretini kırıp kendi içinde anneliğini
sorgulamasına sebep olmasına mı sitem edeyim, bilemedim. Korkuları vardı
Dilan'ın... Her ne kadar bir aile kavramının içinde büyüse de anne sevgisini
dip noktada yaşamış bir birey olarak endişelerinden Baran'a yaslanarak
sıyrılmıştı, Dilan. Hani ondan çok iyi anne olacaktı? Hani Cihan'a bile kol
kanat gerip annelik yapmıştı, o kısa süre içinde? Hani bir anne gibi tüm
konağın yaralarını sarmıştı, Dilan? Yine yeniden kırıp döktü en çok korumak
istediği sevdiğini Baran, belki de Dilan...
‘’Tamam. Sen
haklıydın. Benden baba falan olmaz. Daha hükmüm karıma geçmiyor, çocuğuma nasıl
geçsin!’’ diyerek belki de uzun zamandır tavırlarına, tutumuna anlam
veremediği karısına isyan bayraklarını çıkardı ilk kez, Baran. Hâlbuki çok
değil, birkaç gün öncesinde baba olmanın heyecanını, test çubuğunun başında
gözleri dolu dolu beklerken yaşamıştı. O kadar baba olmaya hazırlamıştı ki
kendisini hatta sanki sonucu görmeden kendi kalbinde baba olduğunu kabul dahi
etmişti, Baran. Dilan’ın bitmek bilmeyen agresif halleri, sürekli bir saldırı
halinde olması ama en çok da tutarsız davranışları çok fazla yormuş olacaktı ki
Baran’ı, raddesi dolduğu anda onu en çok mutlu edecek olan babalığı
yakıştıramadı kendisine. Yine kırdılar, yine incittiler, yine anlık öfkelerle
yaktılar birbirlerini... Henüz incindikleri yerleri iyileşmeden. Dilan ve Baran
herkesten koruyup kollasalar da birbirlerini kendi öfkelerinden, kendi pervasız
sözlerinden maalesef koruyamıyorlar sevdalarını...
"Beni sana bir
şey olacak korkusuyla karşı karsıya bırakma." Demişti Baran Dilan'a,
daha önce merdivenlerden düşerken bileğini incittiğinde. Dilan'ın ısrarla
doktor istemeyişi, bununla birlikte asla yatıp dinlenmemesi, sonu gelmeyen mide
bulantıları, bitmek bilmeyen baş dönmeleri içten içe tedirgin ediyordu Baran'ı.
Korkuyordu… Dilan'ın saçının teline dahi bir zarar gelmesinden ölesiye
korkuyordu. Velhasıl kelam korkularla yüzleşme vakti, Dilan'ın bayılmasıyla
birlikte geldi. Sabiha'nın Dilan'da olası bir genetik hastalığının var olma
ihtimalini dile getirmesiyle Baran mı yıkılmıştı yoksa dünya mı Baran'ın
başında yıkılmıştı tartışılır. İhtimaller insanı perişan eder. Dağıldı Baran…
Dilan'a belli etmemek adına içinde parçaladı tüm korkularını...
“Baba, Dilan’a bir şey
olursa ben yaşayamam…” dedi Baran korkularını, saklamaya çalıştığı acısını babasına
karşı serbest bırakırken. Acısı ve korkusu çok büyüktü Baran'ın ve fakat bu
defa sadece dinleyeni değil anlayanı ve sarılanı vardı karşısında. Kalbini
ferah tut diyeni ve korkularından ona sarılıp korkma diyeni vardı. Haftanın
kalbime dokunan en şahane sahnesiydi diyebilirim. Hem Baran'ın sığınacak
limanının olmasını hem de sevgili Barış Baktaş'ın sahneye kattığı o duyguyu çok
ama çok sevdim.
Korkular geldi geçti, bir telefonla birlikte yerini biraz
şaşkınlık, çokça heyecan ve mutluluğa bıraktı. "Baba oluyorsun." Dedi Dilan titreyen sesi, duyduğuna
hala inanamadığı yüz ifadesiyle. Anne oluyorum demedi. İnciterek "Benden baba olmaz." Demesine
sebep olduğu kocasına babalık hakkını geri iade etmek istercesine "Baba oluyorsun." Dedi tekrar.
Gözleri dolu dolu Baran'ın kalbine koydu, kendi küçük ama duygusu kocaman olan
müjdeli haberi. Kısa bir süre de olsa kaybetme korkusunu iliklerine kadar
yaşayan Baran'ın yüreğine yeniden ışık yaktı, Dilan. Artık tatlı bir meselemiz
var: İnatçı bir küçük "Pirinç" tanesi... Sadece sen ve ben iken biz olmayı başaran
Dilan ve Baran artık aile olma yolunda il adımlarını attılar…
Seyir keyfi yüksek, dolu dolu bir hafta izledik. Dilan ve
Baran sahnelerinin tamamını aşkla izledim desem yalan olmaz. Özelikle banyo
sahnesi, Dilan'ın annelikle birlikte değişecek ruh haline Baran'ı hazırlamaya
çalışması muazzam detaylardı. Özellikle Dilan'ın “Hamile bir kadın on kaplan gücünde eder.” benzetmesi; Baran'ın “Dilan Karabey öfkelendiğinde tabanları
yağlayacağız.” diyerek durumu kabul etmesi... İkisinin de şahane birer anne
baba olacağından hiç şüphem yok. Yarı şaşkın, yarı acemi ama en çok da Baran'ın
Dilan'ın üzerine titremelerini seyretmek çok keyifli olacak…
GENEL NOTLARIM:
* Dilan’ın her fırsatta Baran’dan özür dilemesini
istemesi sanki daha önce haksız yere konakta yaşadıklarına karşılık ihtiyaç
duyduğu özürlerin yansımasıydı. Sonsuz hakkıydı.
* Baba olmak isteyip gecesi uyuya kalan Baran,
sen avel misin? Uyumak da neyin nesiydi? Tüm gece beşik sallamadan sallamış
gibi mi oldun?
* Gül ve Fırat’ın yemeğinde ‘’Kızımın düğününde
annesi olarak bulunamadım.’’ Diyen Sabiha’ya anlık öfkem yine bilendi. Olmayı
bırak düğünün içinden geçtin Sabiha!
* Cihan’ın okul meselesinde karşı karsıya gelen
Dilan ve Baran kendi pencerelerinden bakınca ikisi de haklıydı. Ve fakat Dilan
haklılığını Cihan’ın yanında savunması Baran’ın onun üzerindeki otoritesini
sarsmaktan başka bir şeye yaramazdı maalesef.
* ‘’Koskoca ağa çeyrek takacak değil ya ana,
yazlık ev tapusu verdi.’’ Diyerek ben dâhil birçok kişinin kahkaha
atmasına vesile oldu emimin ki Hasan Karabey. Ve fakat onun bir katil olduğunu
bilerek hikâyenin komedi ayağını çekmesini pek sevmiyorum açıkçası. İki aileyi
darmaduman etmiş pişkin bir kişiliği olan birisi beni güldürmesin bir zahmet.
* Azade Karabey'in Dilan'ı hamilelik vesilesiyle
kabul etmesine karşıyım. Dilan'nın başına gelenleri öğrenip Dilan'da dolu dolu
özür dilemesi gerekir.
* Dilan’ın Baran’a baba oluyorsun dediği yerdeki
sarılma sahnesini sevgili görüntü yönetmenimize hediye ediyorum. En az Baran
kadar beklediğimiz Minik Karabey haberinin sarılma sahnesini bu kadar dar bir
kadrajda seyretmeyi hak ettiysek eyvallah.
Yazan, yöneten, kamera arkası ve önü emeği geçen herkesin
yüreğine sağlık.
Sevgiyle kalın.
Dip not: Bölüm yorumu geçen haftaki konuları içerir.