“Kötü bir kalbin dönüşmesi ancak bir mucize olur.”
Güzel ve Çirkin (Mademe de Beaumont)
Kötü bir kalbin dönüşmesi için bir mucize gereklidir. Peki
ya zaten aşkın kendisi bir mucize değil midir? Yekta’nın kalbi Ceylin’in
Ilgaz’a duyduğu aşk ile ısınmaya başlamış olabilir mi? Aşk değiştirir. Aşk
iyileştirir. Üstelik sadece kalbi birbiri için atan iki kişiyi değil, etrafındakileri
de. Ilgaz ve Ceylin’e her manada şahit olan Yekta’nın kalbi, bu kocaman
aşkın etrafa yaydığı ısı ile yumuşamaya başladı… Bu aşkın meyvesi olan Mercan
ile de sımsıcak oldu.
“Eğer şimdi gidersen, içimde zar zor bulduğum, pamuk
ipliğiyle tutunduğum iyiliğe küserim. Terk ederim. Hayatımda ilk kez kalbimi
bir şey ısıttı. Sen ve Mercan. Bunu benden alma.”
Burada yayınlanan ilk yazım sezon finalinden birkaç bölüm
öncesiyle ilgiliydi. Yekta’nın Ceylin’e koşulsuz şartsız yardım ettiği, hep
destek olduğu sahneler ekrandayken yazmıştım. Yazımda Yekta'ya ısınmaya
başladığımı söylemiştim. O bölümler sadece benim değil izleyen herkesin
gönlünde taht kurmaya başlamıştı zaten. Yekta her ne kadar kötü bir karakter
olsa da, Yargı izleyen herkes ilk bölümden beri içten içe sempati duyuyordu
ona. Hikâyenin en başından beri karşı tarafta olan, Ilgaz’a ve Ceylin’e türlü
oyunlar kuran, kimseye sarılmayan Yekta’yı Ceylin’e sarılırken görmek hayatın
tüm gerçekliğini yüzüme vurmuştu Ilgaz’ın ölü sanıldığı bölümler. Hayat normal
akışında giderken, her şey günlük güneşlikken yaşamın ne demek olduğunu
anlamlandıramıyoruz. Ne zaman o güneş bulutlansa, fırtınalar kopmaya başlasa o
zaman yaşadığımızı anlıyoruz veya yaşadığımız anların, düşmanımız dediğimiz
insanla bile geçirdiğimiz vaktin ne kadar kıymetli olduğunu. Ceylin çok büyük
bir acı yaşıyordu o bölümlerde ve sarıldığı ilk kişi Yekta olmuştu. Yekta’nın
sadece sarılması değil Ceylin’e olan büyük desteği de ayrı kıymetliydi.
Üçüncü sezonun yayınlanmasıyla, ikinci sezon finalinde
tohumları ekilen Ceylin ve Yekta ilişkisinin çiçek açtığını gördük. Yekta artık
daha iyi biriydi. Pis işlere bulaşmamayı tercih ediyordu. Geçmişi silmek,
tamamen değişmek her ne kadar mümkün olamasa da kendini çok iyi törpülemişti,
dede olmuştu, yeniden baba olmuştu, en azından iyi bir insan olmayı deniyordu;
artık anne olan Ceylin ise yapayalnız değildi, Yekta ile birlikte
çalışıyorlardı, ona güveniyordu, babası yerine koyuyordu. Yaşanan onca kötü
zamandan sonra bu ikiliyi izlemek bana iyi gelmişti itiraf etmek gerekirse.
Bazen affetmek gerekir. Karşınızdaki kişinin kalbinizdeki sevgiyi hak ettiğini
düşünüyorsanız geçmişe sünger çekmesini bilmeniz gerekir. Ceylin de bunu
yapmıştı.
“Sevdim onu biliyorsun değil mi? Belki de babam yerine
koydum, bilmiyorum. Sanki hayat bana onun nasıl biri olduğunu hatırlatır gibi;
kendine gel Ceylin, unutma der gibi… Böyle sanki bütün sevgim havada kaldı
boşlukta. Bomboş bir sevgiymiş. Keşke hiç sevmeseydim Yekta’yı.”
Onu geçmişiyle yargılayan insanlara sürekli kızan Ceylin’in,
söylediği yalanlardan ve bu yalanların ardından başına açılan belalardan sebep
Ilgaz ile sürekli ters düşen ve bu konuda kendisini törpülemeye çalışan
Ceylin’in, her ne kadar anne bebek konusu onun için travmatik olsa da, Yekta’yı
kendisine yapılmasını istenmediği şekilde yargılaması can yakıcıydı. Yekta’nın
geçmişte yaptığı hiçbir şeyi asla savunmuyorum. Tülin ve kızı konusunda da ona
en az Ceylin kadar sinirliyim ancak en azından değişmeyi deneyen, artık iyi bir
insan olmayı tercih eden birine bence bu kadar acımasız davranılmamalıydı.
Ceylin ilk bölümden bu yana kime güvense güveni boşa çıktı,
kime sarılsa gelip arkasından bıçakladı. Bu yüzden Ceylin’in öfkesini
anlayabiliyorum. Ayrıca annesine öldü denilen bir bebek var ortada. Bu bebek
annesini bilmeden büyümüş, annesi bebeği bilmeden yaşamış. Senelerce… Tıpkı
Ceylin ve Mercan gibi. Asla affedilebilir bir yanı yok, bunun da farkındayım.
Ancak geçmiş, geçmiştir. Zamanı geri getiremeyeceğimiz gibi geçmişte yaptığımız
hataları da düzeltemeyiz. Sadece aynı hataları yapmamaya, geçmişimize yeni
hatalar eklememeye çalışırız. Yekta’nın da yapmaya çalıştığı şey tam olarak
buydu işte. Yeni hatalar yapmamaya çalışmak. Hatta yeni hayatında geçmişteki
hatalarının üzerini örtecek güzellikler yaratmak. Ceylin ve Mercan gibi.
Tam kendini tüm kötülüklerden uzaklaştırmışken, Mercan’ı
bulma ümidiyle hiç girmek istemediği işlerin içine yeniden girmiş bulundu. Ama
eminim Ceylin’in ona bu kadar kızacağını bilse bile sırf Mercan’ı bulmak için
yine kendini ateşin içine atardı. Tıpkı bölüm sonunda yaptığı gibi.
Güçlü görünüşünün, büyük laflarının ardına sakladığı
korkaklığıyla Yekta Tilmen her zaman sempati duyduğumuz bir karakterdi aslında.
Yargı’yı Yargı yapan yapı taşlarından biri. Yeri geldiğinde dizinin tüm
dramının içindeki tek komedi oldu yeri geldiğinde insanlığın geleceğine dair
olan inancımızı sorgulattı. Ama hep vardı, iyi ki vardı, iyi ki hala var.
“Sadece aşk ve ölüm değiştirebilir her şeyi.” demiş
Halil Cibran. Yekta’nın hayatını değiştiren bir şey daha var; Ilgaz’ın ölümü,
Ceylin’in Ilgaz’a duyduğu büyük aşk ve Mercan.
Yaşattığın seyir zevki için teşekkürler Uğur Polat. Ne kadar
övsek az…