Kan Çiçekleri: Anlamam nedenini, üzmüşler bebeğimi...*

Kan Çiçekleri: Anlamam nedenini, üzmüşler bebeğimi...*
Kolay kaleme gelen biri değilim. Bilen bilir beni, kalbimin içini ısıtan bir çift, bir sevgi görmem lazım. Baran ve Dilan kalbimin odacıklarına o kadar güzel yuva yaptılar ki birinci sezonu on beş günde bitirdim, hiç soluksuz. İzledikçe beni içine çeken karakterleri ve karakterlere o ruhu en uç noktaya kadar katan Yağmur ve Barış'ı çok sevdim. Onların 175 bölüm boyunca büyüdüklerini ve Baran ile Dilan'a kattıkları o muhteşem uyumu sevdim.

Kırk yıl düşünsem bir gün, günlük bir dizi yorumlayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Kalbimi bu denli çaldıkları için sevgili Yağmur Yüksel’e ve en çok da Barış Baktaş’a binlerce kez teşekkür ederim. Yine bilen bilir ben her zaman ‘Erkek Tarafı’yımdır. Barış Baktaş benim yeni keşfim ve ben her bölümde karakterine farklı bir şeyler katmasını, “Bunun üstü olmaz.” Dediğim yerde gösterdiği performansıyla hep daha üstüne çıkışını izlemekten delice keyif alıyorum. Yolun o kadar güzel o kadar aydınlık ki ben, yükselmeni, yıldızının daha da parlamasını, seninle birlikte izliyor olacağım.

Diziye başladığım ilk günden bu yana, bir çok kez avuçlarım kaşınmış ve yoruma oturup geri kalkmışımdır. Bunların başını Dilan’ın, Baran’a “Senin merhametini kullandım.” Dediği bölüm ile Baran’ın, Dilan’a “Sana kutup yıldızım dediğim için benden özür dileyeceksin.” Dediği bölümler çeker. Keza bende iki cümle birbiri ile delice kapışır. Biri Baran’daki ipleri koparmış diğeri ise Dilan’daki umudu yok etmişti. Ve ikisi içinde sabır taşları artık kırıldığı, kaybedecekleri bir şeyin kalmadığını anladıkları eylemdi. Fakat her şeye rağmen sevgileri o kadar saf, o kadar büyüktü ki onlar, bu cümlelerin üstünden de geçtiler; birbirlerinin içinden geçerek bile olsa.

Dünkü bölüm ikinci sezonun kırılma noktasıydı. Baran’ın sabrı, sevgisi ve merhameti; Dilan’ın çaresizliği ve kendiyle kavgası o kadar ruhuma işledi ki bir şeyler karalamam gerektiğini hissettim artık.

Şüphe insanın içine bir düştü mü, orada kendi kendine büyür. Dilan’da Gülşah gerçeği ile ilk karşılaştığında mümkün mertebede sakinliğini korumaya çalışsa da yalnız kaldığında içinde, aklında, ruhunda büyüttü duyduklarını. Büyüttükçe Baran’ın tüm bunları yapmış olabileceğine ihtimal verdi. Haklılık payı kişiye göre tartışılır. Bu hikaye gerçek bile olsa Dilan ve Baran’ın evlenme sebepleri göz önünde tutulduğunda bu hikayemin en masum tarafı Baran’dı çünkü, benim nazarımda. Dilan’dan olan bir cana kıyılmasın diye kendi hayatına kıymıştı keza, Baran. Hiçbir mecburiyeti olmaksızın. Diğer pencereden baktığında güven çok uç bir noktadır. Baran, Dilan’ın ona güvenmesi için ona çok fazla emare verdi bu zamana kadar.

Defalarca ona istediği her şeyi sorabileceğini söyledi. En çok incindiği noktada bile Dilan’ı incitmemek için çaba sarf etti. Üç ay boyunca onu bileğinden bir odaya kilitleyip, kendisini tehdit eden, kocasını vuran kötü bir karakterin anlattıklarına inanması adil değildi. Ve bütün bunları kurabileceğine ihtimal vermemesi de mesela. Sakin kalıp, çok az düşünmesi, doğru kararı vermesine yeterdi artardı. Yada Baran’a sorması gerektiği şeyi sormak yerine olan biteni anlatabilirdi de. Bazen karakterler de senaryonun kurbanı olabiliyor, yapacak bir şey yok maalesef.

Kudret bey amcanın da dediği gibi konuşmak en büyük çözümdü. Ve fakat Dilan’ın ki konuşmaktan ziyade yargılamak olduğunda, Baran’ın kırılma noktasına da dokunmuş oldu Dilan. Çünkü sevgisinden, karakterinden şüphe etti sevdiği kadın. Ne yaşarsalar yaşasınlar -birbirlerine aşklarını söyledikten sonra- Baran, Dilan’ın sevgisinden asla şüphe duymadı. Birinin kırılması diğerinin ayılmasına sebep oldu. Baran’ın Dilan’a çok fazla kırgın kalacağını sanmıyorum. Sevgisi kırgınlığın üstesinden gelecek kadar büyük. Umudum bu kırgınlığın telafisi olsun diye Dilan yaşadıklarını Baran’a anlatmaya karar verir.

Benim için bölümün ana teması Baran’dan geldi: 

"Bazen insan ne anlatsa anlaşılmayacağını sanır. 
Ama senin karşında ben varım. 
Biz birbirimizi anlarız. 
Bunu biliyorsun. 
Bu hep böyle oldu."

Canım Baran, bu bölümdeki sevgin, sabrın, merhametin o kadar içime işledi ki sana kalbimi bıraktım. Dilan'ın içindeki o çaresizliği söküp atmak isteyişini, yüzündeki her ifadesinde öyle güzel hissettirdi ki bunun içinde Barış Baktaş’a çokça sevgi.

Dilan’ın içindeki fırtınayı, çaresizliği o ikilemde kalışını bu kadar güzel geçiren minik civcivimiz Yağmur Yüksel'e de kocaman kocaman kokulu öpücükler gönderiyorum, hepimizin adına.

İyi ki siz... İyi ki gelip kalbime yerleştiniz. İyi ki benim yol arkadaşım oldunuz...

Arka fonda:

“Anlamam nedenini 
Üzmüşler bebeğimi”

*Can Ozan - Sar Bu Şehri
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER