Literatürde
âşık olmanın vücuttaki temel etkilerinden biri için ‘karnımda kelebekler uçuşuyor’
diye dile getirilen edebi bir tasvir vardır, değil mi?
Kişi,
birinden hoşlandığına veya ona âşık olmaya başladığına bu güzide canlıların
midesindeki izinsiz uçuşları ile emin olur. Kelebekler bir kere uçmaya başlamışsa
o iş olmuştur.
Bu
bölümdeki olaylar silsilesi boyunca Tolga’nın karnında hareketlenmeye başlayan
kelebeklerin yarattığı etkiler sonucunda dışarıya vurduğu tepkimeler söz
konusuydu.
Asya’nın
hayatındaki yerini günden güne kalıcı bir hale getirmesiyle birlikte muhtemelen
hayatında ilk defa aşk diye tabir edilen duyguyu anlayacak olan Tolga Tuna canlısının,
kendi içinde boğuştuğu ikilemler ve eminsizlikler yetmezmiş gibi hakimiyet
kurduğu ortamına giren bir tehdit unsuruyla karşılaştı.
Genel
yoruma geçmeden önce değinmeden geçmemem gereken bir detay var ki; dinsizin
hakkından imansız gelir kalıbının üç boyut hali almış olan Nesrin ve Kadir
ikilisi bu bölüm epey bir eğlenceliydi. Ve gün geçtikçe daha da eğlenceli
olacaklar gibi. Asıp kesen bir mahalle maçosundan dar paçalı kot pantolon giyen
bir ev tavşanına dönüşen Kadir’in Nesrin etkisine girmesi, Tolga’nın magazin
skandallarından daha sağlam bir başlık niteliğinde sanki.
Tolga
demişken…
Kendisinin
girdiği ‘sonuna kadar inkâr’ psikolojisiyle, zil zurna bir halde Asya’nın camına
tünemesi ve bahçedeki konuşmaları sırasında girdiği halleri yeteri kadar evlere
şenlik değilmiş gibi içindeki kelebeklerin de etkisiyle baş göstermiş olan
korumacı tavırla birlikte yüklenen kıskançlık duygusu ise işe daha da büyük bir
komedi unsuru kattı.
Asya’nın
ona, şimdiye kadar hayatına girmiş olan kadınlardan farklı davranıyor ve ona
eriyip gitmiyor oluşu içindeki şişmiş egoyu hiç sarsmıyormuş gibi davranmaya çalışan
Tolga’nın tripleri apayrı bir başlığı hak edecek boyutta olsa da bölüm içi
aksiyonu kapsayan, geçmişinden gelen yoğun magazin skandallı tarihçesinin alt
başlıklarından birini süsleyen eski arkadaşı Onur faktörü gayet iyi işlenmişti.
Tolga’nın,
Onur’la olan magazin skandallı geçmişi ile birlikte ortaya çıkan intikam
ihtimalini ve onun oyununu ortaya çıkarmaya çalışırken ki halleriyle birlikte
Asya’yı ikna etme çabası ise takdire şayan nitelikteydi.
Daha
Onur’un, Asya’yla partner olduğunu öğrendiği ilk anda bile kafasının karışması ve
replikleri şaşırıp kendisinden beklenmeyecek bir duygusallığa girmesi bile
etraftakilere şaşkınlık verirken kıskançlığı, kendi içinde seviye atlatıp onu;
merdivenlerden uçar gibi çıkıp sırf Asya’yı yalnız bırakmamak içim otel odasında
yerlerde yatacak boyuta getirdiğinde ise henüz o kabul etmese de ikisi arasındaki
ilişkide bir eşik daha atlandı.
Ertesinde,
Onur’un sınırları zorlayıp Tolga’yı kışkırtması sonucunda sette çıkan kavga ve
akabinde gelişen olaylarla birlikte otelde yaşananlar; yani Tolga’nın magazin
muhabirini enselemesi ve Asya’nın kendisine oynanan oyunu fark edip Nesrin’in
destek kuvvetiyle birlikte Onur’u kelimenin tam anlamıyla tepelemesi, bunu gören
Tolga’nın da ‘Asya’ma bak be!’ şeklindeki tepkisi ise alenen kahkaha attırdı.
Olay
tatlıya bağlanıp herhangi bir skandala imza atılmadan gün kapandığında
kendisinden beklenilen performans olan ‘gecelere akma’ eylemi yerine deniz
kenarında yıldızları izlemeye giden Tolga’nın, Hakan’ın iteklemesiyle birlikte
kendisinde fark ettiği yeni gelişme ise bence uzun zamandır beklenen bir olaydı.
Asya’ya
âşık olduğu gerçeğini fark eden ama bunu kabullenmekte zorlanan Tolga Tuna’nın şimdi
ne yapacağı ise tabi ki sağlam bir merak konusu.
Zira
bunu fark etmiş olsa da kolay kolay dile getiremeyecek, hatta bu hisse
direnecek gibi gözüküyor. Ama bu iş biraz daha uzarsa tat kaçıracak duruyor.
Dolayısıyla bize de sabredip, kelebeklerin yaratacağı yeni etkileri izlemek kalıyor.