Bu yaz
başlayan dizilerden birisi de Baht Oyunu. Burada da yazdığım gibi yaz dizisi
demedim, yazın başlayan dedim. Çünkü yaz dizisi dendiği zaman akla direkt
rom-com geliyor. Tamam bu türde çok dizi yapıldı, yapılıyor da fakat yaz dizisi
demenin, yazın başlayan diğer türler de olduğu için uygun olmadığı
düşüncesindeyim. Mesela Baş Belası, Kalp Yarası vb. gibi diziler; içinde dram,
aksiyon, macera gibi türleri de barındırdığı için bu düşünceye sahibim. Neyse,
Baht Oyunu yazısında bi’ küçük sektörel noktalara da değinmiş oldum. ^^
Dizi ile
devam edecek olursak, dizinin klasik rom-com türünden başka, içinde
barındırdığı diğer etmenleri çok sevdim. Bunlar: ilk başta tabii ki ADA! Cemre
Baysel, Ada karakterini öyle bi’ sahiplenmiş, öyle bi’ üstüne giymiş ki;
mimiklerini, vücut dilini tam yerinde kullanımı ile harika bir karakter
oluşturmuş(lar). İlk tanıtımdan beri bu deli dolu kızı çok seveceğimi(zi)
biliyordum. Tebrikler valla!
İkinci
olarak Bora karakterini de, Ada ve Bora’nın arasındaki zıtlık ile aslında
Ada’nın hedefinin Bora olmamasını da çok sevdim. Aslında bu çifti güzel yapan
bu bence. Bu çiftin klasikleşmişlikten kurtulduğu nokta aslında burası... Bora
karakteri de tam anlamıyla olmuş, sert mizaçlı olsa da, Ada ile karşılıklı daha
açık ve eğlenceli oluyor. (Fakat Bora’nın kadınlara bağırması rahatsız edici.)
Üçüncü
olarak da dizini komedi ayağı. Çünkü bu zor günlerde beni, bizi eğlendirdiği
için çok teşekkürler. Ada’nın aile tarafı ile bu komedi işi çok doğru yapılmış.
Tipleme tarzındaki karakterler dizinin komedisine iyi hizmet ediyor...
Fakat,
evet bi’ fakatım var. ^^ Ada’nın, Rüzgar’ın yaptıklarına rağmen onun peşinden
koşması beni rahatsız ediyor. Tamam, bu durumu ailesinin yakasını bırakmayan
bahtsızlık konusu için yapıyor da, bi’ süre sonra ‘Adam seni rezil
etti ve düşüncen hiç mi değişmedi?’ diye sormak istiyor insan. Çünkü
Ada, Bora’nın bir kadına karşı sert ve kaba tavırları için çok sinir olmuş ve
işten atılmıştı. Bunları bilince de bu durum etkili oluyor...
Bölüme
geçmeden önce bir değerlendirme yapmak istedim. Bu yazın ki dizilerin içinde en
çok keyif aldığım ve sevdiğim dizi oldu, teşekkürler! 2. bölüm ile devam
edelim.
Bölümü
baştan sona bi’ düşündüğümde bayağı bi’ çekişme-çatışma dolu AdBor sahnesi
izledik. Ada’nın şirkette işe başlaması ile 27 adını takmaları benim gözümü
korkuttu, korkuttu da Ada’yı fazla korkutmadı, kendinden emin... İsmi ile hitap
etmek varken ‘27’ denmesi üzücü, fakat Bora’nın vurgulayarak ‘Adı Ada’ demesi
sevindirici.
Dizinin
komedi tarafını sevdiğimi belirtiyorum da, mesela Ada’nın bazı sahneleri
duygulu ve çok güzeldi. İlk olarak Bora’nın yeğeni ile yakaladığı yakınlık ve
içindeki yalnız kalmış çocuğu bulması ve o iki çocuğun oluşan dostluğu. İkinci
olarak Bora ile yemek masasında Bora ile ilgili konuşması, numara gibi değildi
valla. Bora da etkilendi kaldı. ^^ Üçüncü olarak tabii ki:
(Ada, çeki
yırtar) “Hani dediniz ya ‘Seni kovarım.’ diye, ‘Zaten batıcam birazcık daha
batayım n’olucak.’ dediniz ya, batmayın Bora Bey, daha fazla batmayın...” Ada’nın bu konuşması çok
etkileyici idi ve onun gerçekten de iyi kalpli olduğunu gösterdi...
“Ayakkabısı
düşmeyen Külkedisi, Sindirella olamaz.” ;) :)
Ada ile
Bora’nın akşam başlayan macerası mükemmeldi: Tuğçe’yi almaya gittiklerinde onu
bulamayıp önce başka kişileri arayıp en sonunda da Ada ile gitmesi, kıyafet
değişimindeki Ada’nın doğallığı, Bora’nın ayakkabı giydirmesi, tüm masa
sahneleri ve eğlenceli-bi’ o kadar da üzücü bir durumla gecenin bitişi...
Ada: “Evde
de böyle, canım.”
Bora: “Merhaba”
Ada: “Evimin
direği”
Sude: “20
yıldır ayakkabımı böyle giydirmedin, bak nasıl adamlar var.”
Ada: “Keşke
herkes böyle şımartılsa...” ^^
Bora:
...Tanıştırayım Ada benim...
Serdar: Tüm
restoran anladık küçük hanımın kim olduğunu. ^^
Ada’nın
teyzesi Nergis için ilk bölümdeki ilk izlenimim: Ada’nın bahtı konusunda çok
engel olacağını düşünmüştüm. Fakat Bora’yı görür görmez sevmesi ve Ada için
düşünmesine şaşırdım. Enişte daha çok karışıyor valla. Ve ikisinin uyumuna
bayıldım. ^^ Çok keyif alıyorum bu ikisini izlerken. Çok doğal değiller mi?
Bora’nın
aile tarafını bilemiyorum. O tarafın biraz zayıf kaldığını düşündüm iki bölüm
için. İlerledikçe artar da fakat bi’ eksiklik orada var. Kimsenin işine
karışmak gibi bir niyetim yok. Fakat o ailenin içinde bi’ karakter daha
olmasını düşündüm, mesela bir kuzen. Bi’
bakmışız ileride diziye yurt dışından Bora’nın kuzeni hikâyeye dahil olur. Tabii
bu benim fikrim. :)
Bölümün
finaline baktığımızda biraz tuhaftı. Rüzgâr ile Tuğçe konuştu, devamında Tuğçe,
Ada’yı konuşmak için çağırdı ve peşinden Bora da gitti. Orada bi’ şeyler olduğu
kesin. Çünkü fragmanı izlediğimizde Tuğçe, Ada’dan ajanlık yapmasını istiyor.
Bu durumu şuna bağladım:
Rüzgar’ın,
Ada’nın gitmesi için bi’ şey yapması lazımdı. Fakat Ada ile evli olduğunu
söyleyemez. Ada’nın evli olduğu bilgisini söylediğini düşünüyorum. Eee şirkete
de girerken değilim demişti... Bir de eğer bunu Rüzgâr söylemişse, Ada; bunu
Tuğçe’nin kendi mi öğrendiğini, ya da Rüzgar’ın mı söylediğini bulma durumu da
olabilir. Fakat 2. fragmanı izlediğim zaman, bu fikrim için emin olamadım.
Tüm
ekibin emeğine, senaristlerin kalemine sağlık. Bahtı açık olsun... Dizi ile
ilgili her hafta yorum yazılarına beklerim. Görüşmek üzere...
Vakit
ayırdığınız için teşekkür ederim.