Yapımcılığını Medyapım ve Mednova’nın üstlendiği, Doctor
Foster uyarlaması Sadakatsiz, Çarşamba akşamı
izleyicisiyle buluştu. Başrollerini Cansu Dere ile Caner Cindoruk'un paylaştığı
ve yönetmen koltuğuna Neslihan Yeşilyurt'un oturduğu dizinin uyarlama
senaryosunu Kemal Hamamcıoğlu ve Dilara Pamuk kaleme alıyor.
Giriş çok fazla resmi oldu, biliyorum. Prosedür yerini
bulsundu mesele aslında, yoksa hiç benlik değil.
"Aldatılan kadının öfkesi, cehennem ateşinden
beterdir." mottosuyla yola çıkan Sadakatsiz, Cansu Dere
ile anıldığında benim kadrajıma girmiş ve merakla beklemeye başlamıştım. Çünkü
neden beklemeyeyim? Kendisi, kadın oyuncular içinde "EN"lerimde ilk
üçe girer. Hiçbir projesini kaçırmayıp, zevkle izledim senelerdir. Zamanla
dizinin diğer oyuncuları ve yönetmeni belli olduktan sonra senaryoda Dilara
Pamuk ismini duymam, beni Sadakatsiz için ekran başına
oturmayı bırak, kalem başına geçmemi dahi şart koydu. Hem çok taktir edip,
kalemine âşık olduğum bir yazar kendisi hem de çok verdiğim DOSTUM.
Günler, günleri kovaladı; zaman yaklaştıkça heyecanımız da
artı birlikte ve ilk bölüm geldi çattı kapıya. Yanyana olamasak bile,
kalplerimiz birlikte, oturduk ekran başına. Bir elimde telefon, diğer elimde
Bora ve karşımda Sadakatsiz... Hem telefona bakıyorum sosyal
medyada kim ne yazıyor, neler düşünüyor diye hem de Bora'yı uyutmak için
çırpınıyorum. Bu bebeklerin 8' de uyu butonu olmalı. Aksi, tam bir kriz anı...
Olsundu. Beklenen gün gelecekse çekilen acılar da kutsaldı, nihayetinde.
Senaryosu Dilara Pamuk imzası taşıyan bir proje geçmiş hayata, gerisi
teferruattı. Ne çok hayalini kurmuştuk... Bugüne bin şükür. Herkes bir gün
emeğinin karşılığını alır. Dilara Pamuk gibi.
Uzun lafın kısası, yazmaya ara verince benim çenem böyle
biraz düşüyor işte. Sadakatsiz’ in verdiği heyecan da cabası. Biz
gelelim asıl konuya:
Asya,
Volkan, Derya, Mert, Bahar ve hatta asistan kız Serap... Bermuda ihanet
altıgeni adeta. Metres Derin'i saymıyorum bile. "Bir insan kaç kişi
tarafından sırtından bıçaklanır, kaç kere aptal yerine konur, kaç kere ölür?ün
en büyük örneklerinden birisidir, Asya. Kimin ihaneti daha çok canını
yakmıştır? Eşinin mi yoksa dost bildiği insanların mı? Kimden daha çok intikam
almak istemiştir, Asya? Kime daha çok kin duymuştur? Ben hakkımı dost
bildiklerimden yana kullanıyorum. İhanet, ihanettir. Her şekli insanın canını
yakar ancak aynı anda birçok kişi tarafından ihanete uğramak... Hele ki bu
kişiler senin hayatında kocaman bir yer kalıyorsa. Sanırım tarif edilecek bir
duygu değil, yaşamak gerek. Ah be Asya, meğerse çok karaktersiz sığdırmışsın
hayatına.

Tek bir saç teli, bir insanın hayatını ne kadar alt üst
edebilirdi, inanın bilmiyorum. Keza sokakta giydiğin herhangi bir giysinim
üzerinde bir saç teli bulmak kadar normal bir şey olmasa gerek. Sokakta
yürürken yanından gecen bir kadının saçı savrulmuştur üzerine, mesela. Bir
restoranda yemek yerken, sandalyenin arkasına astığın atkının üzerine, yanından
geçen garson kadının saçı düşmüştür, mesela. Buna benzer birçok senaryo
kurabilirim size, sarı bir saç teli için. Ve fakat buna istinaden bildiğim bir
gerçek var ki şüphe insanın içine düşmeye görsün, ince hastalık gibi sömürür
insan ruhunu. Evet, Asya sarı bir saç telinin peşinden gitti ve gittiği yolun
sonunda iğrenç bir kumpasın ortasında kaldığını gördü. Ancak bölümün başından
sonuna kadar beni dürtükleyen bir soru vardı: Asya, neden kocasının cebinden
düşen çilekli lipsticksi sorgulamadı da atkısındaki tek bir saç teli onu
şüpheyle kavurdu? Olaya bu pencereden bakınca, Asya’nın içine düşen bu
şüphenin başka bir alt metni olduğunu düşünüyorum ya da düşünmek istiyorum.
Acaba Asya sarı saç yerine kızıl bir saç teli bulsaydı bu kadar şüpheye düşer
miydi? Yoksa mesele sarı saç mıydı? Hadi! Oturup biraz da bunu düşünelim.
Asya ihanete uğradığını ispatlarken, aslında yaşadığı
hayatın kocaman bir yalandan ibaret olduğunu öğrendiği o an da benim başımdan
aşağı kaynar sular döküldü adeta. İçimde tarifi imkânsız bir yara açıldı.
İzlerken benim kaldıramadığım bu ihaneti, Asya o kadar yürekli yüklendi ki,
onunla gurur duydum. Doğum günü partisinde, Volkan'ın pastanın üzerindeki
resminde gözlerinin üzerine maytabı batırarak Bahar'a soktuğu laflardan tutunda,
ihaneti bile bile kocasının dudaklarından öpmesine kadar, hepsi cesurca ve
kendinden emin atılmış adımlardı. Asya'nı da dediği gibi, bu hikâyenin kurbanı asla
Asya olmayacak ve bu romanın son cümlesini kesinlikle o alacak. Alacağı
intikamı sabırsızlıkla bekliyorum. Özellikle dost dediklerinden.

Sadakatsiz’ de madalyonun diğer tarafı da
Volkan. Dışardan bakanlar için harika bir baba, örnek bir eş, çalışkan,
disiplinli ve saygı duyulan bir adam. Görünen o ki on seneye aşkın evliliğinin
son iki senesine ihaneti sıkıştırıp gayet heyecan dolu maceralar yaşamış ancak
Asya'ya olan bağlılığından da ödün vermemiş. Hem pirinç yemek istemiş Volkan
hem de evdeki bulgurdan olmak istememiş. O kadar organize çalışılmış ki dost
konseyiyle, tatillere kadar gidilmiş. Ama işte, gerçeklerin ortaya çıkması gibi
bir de olay var bu dünyada. Bir lipstick seni ele vermez Volkan'cığım ama tek
bir sarı saç teli, Asya'nın eline bırakır gerçekleri. Sen ısrarla yüzsüzlük
yapmaya devam edebilirsin. Yalancının da mumu zaten yatsıya kadar yanar.
Volkan'ı, Aysa ile evliliğine sevgi, vefa, hayranlık ve
alışkanlık bağlamış anlaşılan, bunca zaman. Ancak Derin'le olan birlikteliğine
bir isim koymak için henüz çok erken. Onu kendi arkadaş çevresine katmak
Derin'e olan bağlılığından mı yoksa onu bir şeylere inandırmaya çalışmak mı
bilemedim. Sonuçta Volkan hırslı bir mimar ve gözü yükseklerde. Sergiye
girerken Asya'ya "Her şey sizin için." demesinden dolayı,
Derin'in babası ile yapmak istediği işi düşününce, onun bu yolda kurban
olabilme olasılığını düşünmedim değil. Bunu da bize zaman gösterecek. Dip not:
Bu ihaneti asla aklamaz, iğrençleştirir.
Öte yandan bu ihanete çanak tutanları ele alacak olursak,
Mert’in tek düze mutsuz bir evliliği var. Volkan’ın ihanetini fırsata çevirmek
için tetikte sanki. Karısının yanında Asya’nın kariyerini ve evindeki başarısını
övmekten ve ona olan hayranlığını laçka bir şekilde dile getirmekten kaçınmıyor. Volkan’ın, doğum gününde herkese teşekkür
ederken karısını es geçmesine tahammül edemeyip müdahale ediyor. Bahar hep kocası
tarafından Asya ile kıyaslanmış. Derya ise hayatta yalnız, işindeyse Asya’nın
gölgesinde kalmış bir kişilik. Böyle insanlar maalesef başkalarının mutsuzluklarından
beslenirler.
İlk bölüm göstergesi olarak Cansu Dere’nin Asya, Caner
Cindoruk’un Volkan, Eren Vurdem’in Mert oluşunu çok sevdim. Cansu Dere, Asya’nı
hissettiği ikilemi, ihaneti ve yaşadığı hayal kırıklığını bana fazlasıyla
geçirdi. Eren Vurdem, Mert’in o itici tarafını bana o kadar güzel verdi ki ilk
bölümden Mert’ten nefret ettim. Nefretim sadece Mert’e Sevgili Eren Vurdem,
yoksa size sevgim her zaman baki. Sevgili Neslihan Yeşilyurt çok temiz bir iş
çıkartmış. Dizide sahne geçişleri, görüntü kalitesi ve geçmiş sahnelerle
bağlantı fazlasıyla kaliteliydi. Emeklerine sağlık.
Haftalarca beklememe değecek kadar müthiş bir bölümle giriş
yaptı, Sadakatsiz. Uyarlama olmasına rağmen orijinaline kafa
tutacak repliklerle karşılaşmak beni çok çok mutlu etti. Gelen reytinglerse yerimizi
sağlama aldığımızın ilk göstergesi. Kalemine sağlık Sevgili Kemal Hamamcıoğlu.
Kalemine sağlık Dilara Pamuk. Reytingin bol, yolun upuzun olsun, Sadakatsiz.
Kısa notlarım:
*Asya'nın ilk sahnede, hastane doktorunu korumak
adına avukata çıkıştığı an efsaneydi. O kadar kendinden emin, o kadar cesur.
*Bölüm boyunca Asya'da iki kusur gördüm ki bana
göre çok çok ciddi bir kusur. Birincisi bir birey olarak değil, bir doktor
olarak arabasının kaputuna, bir erkek tarafından boğazına sıkılarak itilen bir
kadına yardımcı olmak yerine kocasını takip etmeyi seçmesi ve bunun üzerine
aynı kadını yeniden gördüğünde, onu gördüğüne sevindiğini söylemesi. Üzgünüm Asya’cığım,
o anlık şansı varmış kadının ki onu yeniden gördüğüne sevindin. Ya onu tekrar
gördüğünde sevinemeyeceğim bir durumda olsaydı? İkincisi ise yine mesleğini
kullanarak, etik olmayacak bir şekilde yazamayacağı reçeteyi kocasını takip
etmesi koşuluyla kadına yazması. Pek de masum değilmişsin o zaman Asya kuşum.
*Volkan’ın asistanında beni dürtükleyen bir şey
var. Kızı Ali’nin arkadaşı ve annesinin hayatında birisinin olduğunu söylemiş.
O birisinin kim olduğu sorusu ve cevapları zihnimde gidip geliyor. Bakalım kime
açılacak bu kapı.
*Volkan’ın, Asya hayranlığının altında aşk mı var
yoksa en yakın dostu Volkan’ı kıskançlık mı bilemedim. Ama emin olduğum bir şey
varsa o da Volkan’ın, Asya’ya ihanetine göz yuman herkes kendi ailesinde eksik.
*Asya’nın oğlu Ali’ye matematik dersi aldıracağını
söylediği sahnede “matematik önemli” vurgusunda benimle birlikte aynı
yere gidenler burada mı? Nazlı Alaca Karabey’e selam olsun. Matematik
fazlasıyla önemli.
Benden bu haftalık bu kadar. Emeği geçen herkesin yüreğine
sağlık.
Sevgiyle kalın.