BBC, bir süredir Agatha Christie romanlarını dizi uyarlamasıyla ekrana getiriyor. En yeni uyarlama “The Pale Horse” dizisi oldu. Yazarın 1961'de piyasaya çıkan romanı Ölüm Büyüsü'nden uyarlandı.
Mini dizinin sezonu 2 (iki) bölümden oluşuyor. 9-16 Şubat'ta yayınlanarak ekran hayatını tamamladı. Kanal için pek çok Christie romanınını uyarlayan Sarah Phelps bunu da kaleme aldı, Leonora Lonsdale ise yönetti. Kadrosunda Rufus Sewell, Kaya Scodelario, Sheila Atim, Madeleine Bowyer, Georgina Campbell, Henry Lloyd-Hughes, Bertie Carvel, Sean Pertwee ve Sarah Woodward gibi oyuncular yer alıyor.
Konusu:
Thomasina Tuckerton isminde genç bir kadın rahatsızlanarak hayatını kaybeder. Görünürde şüphe çekmeyen bu ölüm kadının ayakkabısından çıkan bir liste sonrası yön değiştirir. Listedeki isimlerin bazıları da onun gibi doğal görünen ve şüphe çekmeyen bir şekilde çeşitli tarihlerde vefat etmişlerdir. Bazıları ise hayattadır. Mark Eastbrook gibi.
Müfettiş Lejeune listeyle ilgili araştırma yapmaya başlar ve yolu Mark ile kesişir. Ama Mark'ın konuyla ilgili alakası ve bilgisi yoktur. Listede soyadı olduğu için öleceğini düşünen Zachariah Osborne, ölümlerin arkasında “Pale Horse” kara büyü yapan bir büyücü örgütünün olduğunu düşünmektedir. Ama büyüye inanmayan Mark, gerçeği öğrenmek ve olası ölümleri engellemek için kendi araştırmasını başlatır. Bu da onu karanlık bir maceraya sürükler.
Not: The Pale Horse, Mahşerin Dört Atlısı’ndaki atlardan soluk renkli atı, yani salgın hastalıkları ve ölümü sembolize eder.
Not 2: Roman, Agatha Christie’s Marple dizisi için Marple hikayesiymiş gibi uyarlandı, beşinci sezonun birinci bölümü olarak ekrana geldi.
BBC'nin Agatha Christie uyarlamalarından genel olarak memnunum. Sarah Phelps'in çıkardığı işlerden de memnun kalıyorum diyebilirim. Yalnız ekrana uyarlarken bazen fazla bağımsız takılıyor gibime geliyor.
And Then There Were None (On Küçük Zenci), şimdiye kadarki uyarlamaların en iyisiydi ve romana bayağı yakındı. Ordeal By Innocence (Şahidin Gözleri), katilin farklı olmasına rağmen ilgi çekiciydi. Öte yandan Poirot hikayesi olmasına rağmen The ABC Murders (Ölüm Alfabesi) beklenmeyecek ölçüde yavandı.
The Pale Horse ise bana kalırsa bunların karışımı. Kitabı okuyalı çok uzun zaman olduğu için detaylı hatırlamıyorum aslında. Yine de Phelps'in aklına geldiği gibi davrandığını söyleyebilirim. Christie'nin zaman zaman kullandığı karakterlerden polisiye roman yazarı Ariadne Oliver karakteri bu uyarlamada yok mesela. Briç Masası'nda Cinayet'le olan bağlantıyı beklediğim gibi kurmamışlar ki Ariadne Oliver orada da vardı bu arada.
The Pale Horse, iki bölümlük bir dizi olduğu için oyalanmadan hikayesini anlatan, bunu da fena yapmayan bir yapım. Temposu yeterliydi. Mark Eastbrook haricindeki karakterlerin üstünde pek durmuyorlar ve gerek olmadığı da söylenebilir. Dizinin kadrosu karakterlerine yakışan isimlerden seçilmiş. Özellikle de Rufus Sewell.
Yine de dizinin üç-dört bölüm civarı sürmesini ve romana biraz daha sadık olmasını tercih ederdim. Katile sadık kalmış olsalar bile yaptıkları değişikliklerin de etkisiyle final kısmı istediğim ölçüde tatmin etmiş değil. Ama bende roman uyarlamasıyla karşılaştırma şeklinde bir izleme oldu. "Ama bu böyle değildi," derken bir ara kendimi emin olmak için Wikipedia'da buldum hatta. O nedenle diğer izleyenlerden finalini beğenenler de çıkabilir tabii ki.
The Pale Horse da böyle bir dizi/uyarlama işte. Gelsin sıradaki Agatha Christie uyarlaması (Death Comes as the End / Sonunda Ölüm Geldi).