Siyah Beyaz Aşk: Kurşun yarası mı, sevda acısı mı?

Siyah Beyaz Aşk: Kurşun yarası mı, sevda acısı mı?
O kadar karışığım ki içimde tarifi imkânsız bir duygu oradan oraya savuruyor beni, bölümü seyrettiğim saatten bu yana. Ferhat’a olan hislerimi sorgulayıp duruyorum; kızgınlık desem değil, kırgınlık desem belki bir nebze ama tek bildiğim şey en az Ferhat kadar çaresizim bu konuda. Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık diyeyim siz anlayın beni o derece vahim durumum. Bölüm boyunca Namık, Yeter, Azad, Gülsüm, Aslı, Yiğit ve Cem’in arasında oradan oraya savrulan Ferhat’ı hatırladıkça, aklımla kalbim arasında bir yerde sıkışıp kalıyorum. En az ben de Ferhat kadar çıkamıyorum işin içinden; hangi davranışı doğru, hangi davranışı yanlıştı sahiden? Nerede hak verdim, nerede suçladım tam kestiremiyorum ben de inanın. İşte bu yüzden karmakarışık bir şeyler dökeceğim yazılarıma. Çünkü beni ben bile anlayamıyorum bu bölüm. Sanırım Ferhat’ın karanlığından ben de çok güzel nasibimi aldım; Ferhat ‘’Çık bu masal aleminden! Çık! Ben çıktım’’ dediğinde…

Ferhat’ın gardını indirdiği gün bitecekti bütün çaresizliği aslında. Aslı bu sevdada bu kadar cesurken hiçbir şeyden korkmayan Ferhat’ın bu korkaklığına hala anlam vermiş değilim. Sen değil miydin hayatta kalmak istiyorsan yanımda dur diyen? Azad’ın iki konuşması ile Aslı’ya kayıp, Yiğit’in serzenişleri ile uzaklaşıp, Cem’in çokbilmiş tavırları ile tutunduğun tek dalı koparmak nedir şimdi? Bu kız sana gözlerinin içine baka baka ‘bu benim tercihim’ demedi mi? Ağabeyine ‘karışma bana benim kararım’ diye haykırmadı mı? Peki sen aynı gün sahilde Yiğit’e ‘herkes kendi tercihlerini yaşar’ demedin mi? O halde neden bırakmıyorsun Aslı’nın da kendi tercihini yaşamasını? Tebrikler Ferhat Aslan! Ferhat olmanın ucundan dönüp, Aslı’yı beyaz olarak zorla soktuğun karanlığından, gri olarak yine zorla çıkarmaya çalışmak ancak senin çaresizliğine yakışırdı. Ben bu bölüm Aslı Çınar Aslan’ı tebrik ediyorum ne olursa olsun Ferhat’tan vazgeçmediği için…

Haklıydı da aslında Ferhat; kırk yıllık kurbağayı bir kere öpmeyle prens olmuyordu tabii ve tabii ki bunu en az onun kadar Aslı da biliyordu. Ruhu hastaydı Ferhat’ın; ruhu yalnızdı, ruhu çaresiz ama onu iyileştirmeye yemin etmiş bir Aslı da vardı ortada. Tam da bunun için Aslı ‘’eğer havaalanına tekrar bırakmak istersen, bu sefer karşında beni bulursun’’ demedi mi zaten. Kararlıydı bu kez, asla yalnız bırakmayacaktı. Onun hayatına sırtını dönmesine tekrar izin vermeyecekti; hele ki kalbinde kendine ait bir yer olduğunu öğrendikten sonra asla… Ferhat biraz izin verse, biraz salsa kendini; zamanla o kurbağa prens olabilirdi. Korkunun ecele bir faydası yok Ferhat Aslan bunu en iyi senin bilmen gerekirdi. Ne oldu kurşun yarasından çok mu acıttı bu sevda canını? Nerede anestezi olmadan kendi yarasına dikişler atan o Ferhat? Evet haklısın insan kendi tercihlerini kendi yapar ve sen bu sevda savaşında korumak içgüdüsünün altına saklanıp kaçmayı tercih eden tarafsın. Peki boşanmaya karar verirken Aslı’nın yaşadığı terk edilmişliği, içine düşeceği boşluğu hiç düşündün mü? Tek sen miydin bu hayatta karanlıkta kalan? Aslı terk edilmenin verdiği acıyı yeteri kadar anne ve ablasının gidişi ile yaşamadı mı dersin? Üzgünüm Ferhat Aslan her ne kadar içinde bulunduğun çaresizliğin farkına varsam da, bunlar acı gerçekler es geçemem. Seni çok iyi anlamama rağmen bu bölüm kız tarafıyım…

Ferhat ve Gülsüm sahnesi o kadar içime oturdu ki; Ferhat’ın akıtamadığı o gözyaşları her kafasını dolaba vuruşunda, havaya sıktığı her kurşun da kalbimde hissettim diyebilirim. Kendineydi o kurşunlar değil mi Ferhat! Sahip çıkamayışınaydı, kardeşinin başını bir kere olsun okşayamayışınaydı. Dibinde yaşanan gerçekleri görmeyişineydi. Belki de bundandı bir ağabey olarak Cem’in yalvarışına karşın boşanma kararı alman. Öyle ya kardeşini koruyamayan adam sevdasını nasıl korusundu. Sana göre onu korumanın en iyi yolu uzağında tutmaktı tutmasına da buna Aslı ne diyecekti hiç düşündün mü? Halbuki ne dedi Azad Baba sana ‘’Sevdanın mahkûmu ol evlat, af çıkar belli mi olur; kendinin gardiyanı olma hayat gider, heba olur.’’ Sana kim dedi gardiyan ol…

Ferhat’ın Aslı’ya ‘’Sen bana nasıl yalan söylersin? Böyle bir şeyi benden nasıl saklarsın?’’ diye bağırışı ile ‘’Hepiniz mi yalancı olursunuz?’’ cümleleri yarışır diyebilirim size. Ferhat’ın kendinden başka kimseye güvenmediğini az çok bildiğimiz kadar, hayatında ilk kez babasından sonra Aslı’ya güvendiğine de eminizdir mutlaka. Belki de bu hayalkırıklığı Gülsüm’ün içinde bulunduğu durum kadar oturmuştur Ferhat’ın yüreğine. İşte tam da bu yüzden söylediği ‘sana da bravo doktor!’’ cümlesine birçok anlam yükleyebilirim ben;

Sana da bravo doktor! Bir sana güvendim sen de yalancı çıktın.
Sana da bravo doktor! Yüzüme baka baka yalan söyledin.
Sana da bravo doktor! Arkamdan konuşmalarına izin verdin.
Sana da bravo doktor! En sonunda sen de gittin…

Atladığın bir şey var Ferhat Aslan, Aslı çok güzel sahip çıkıp, çok da güzel destek oldu hem kardeşine hem annene; yaşadığı onca şeye rağmen. Ben olsam yüzlerine dahi bakmazdım da neyse. Aslı’nın da dediği gibi ‘’Gerçekleri duymaya tahammül edemeyenler, yalanları hak ederler.’’ Belki Gülsüm uyurken bile olsa üstünü örtüp, başını okşayabilecek kadar yumuşak bir yüreğe sahip olabilseydin; ya da sakladığın o iyi niyeti gün yüzüne çıkarabilseydin, bu olayı bir ağabey olarak ilk sen öğrenirdin. İşte o vakit sen katil olmayasın diye kendi canına kıymak isteyen bir Gülsüm olmazdı ortalıkta…

Bazen gerçekler ya da gerçek olduğuna inanıp kendinizi kandırdığınız şeyler insanları hiç istemedikleri şeyleri yapmayı iterler. Tıpkı Ferhat’ı sürekli yargılayanlar gibi.

● Aslı ‘’Sen nasıl insansın, nasıl bir evlatsın, nasıl bir ağabeysin’’ derken Ferhat’ın içine daldığı çirkin ile güzel masalından çıkacağını hiç düşündü mü? Ferhat hala ‘Sen sevme sen severken de öldürürsün’ cümlesini unutmadı. Hem kalbine inanıp, hem de nasıl insansın diye sorgulamak ne kadar adil?

● Yiğit  ‘’Senin şerrinden kaçan bana sığınıyor’’ derken kaçan kişinin, kaçmaktan ziyade sadece ağabeyini özlediği için ona gitmek isteyebileceğini hiç düşündü mü? Gülsüm kaç yaşında yanından ayrıldı da kendi tercihini yapmış olsun? Sen ne iyi bir kardeş olabildin Yiğit Aslan, ne de iyi bir ağabey. Aaa pardon Savcı Yiğit Aslan, anne bile diyemediği Yeter annesinin suçunu bile bile şikâyet etmedi ayakta alkış lütfen. Bu hikâyenin en masumu Gülsüm!

● Cem ‘’Kardeşim bir pisliğin tam ortasında’’ derken Ferhat’ı o pislikten çıkarabilecek, hatta belki de yüzünü güldürebilecek tek insanın Aslı olduğunu görmüyor mu? İşine aşık Başkomiser Cem Çınar işine yeteri kadar âşık olsan adalete inanır, kendini kurtarmak adına Ferhat’ı bataklığa daha da sürüklemeye çalışmazdın. Bu hayatta hiç kimse kötü doğmaz, kötü olmaya itilir ve vicdan bir gün su yüzüne muhakkak çıkar.

Şimdi hanginiz kötü hanginiz iyi? Her biriniz ayrı ayrı sadece kendinizi düşünüp Ferhat’ı ateşe atmadınız mı? Bir garip Ferhat Aslan çizeyim şuraya o zaman. Belki olmayan vicdanınız sızlar…

Beyin devrelerimin yanması ile beraber son olarak İbrahim Çelikkol’u gelin hep beraber ayakta alkışlayalım derim size. Bir rol için biçilmiş kaftan ancak bu kadar olabilir diyorum. Düşünüyorum düşünüyorum, Ferhat Aslan olabilir mi acaba birisi diye soruyorum kendime. Yok cevabı bende varsa siz söyleyin. Yüreğine sağlık bu kadar hakkını verdiğin için her şeyin. Benim gözlerimi her defasında doldurmayı başarabiliyorsun…

Bende bu hafta durum böyle. Biraz yarım, biraz kırgın biraz karışık…

Ufak notlarım;
Azad Dağıstan bu şekilde Ferhat’a yol gösteren olarak kalacaksa hiç gitmesin

Ferhat’ın iç sesinin bile yeter anne dememesine kahkaha attım diyebilirim.

Aslının hastanede İdil'e diklenmesi kalp ben. Heyt be kimin karısı.

İdil Aslı’ya ‘Sen karışma’ diye bağırdığında Ferhat’ın dönüp ‘Sen kimsin de benim karıma bağırıyorsun’ demesini bekledim. Çok mutsuzum…

Neden bilmiyorum ama Namık’ın Yeter'e hala âşık olduğunu düşünüyorum.

Cüneyt tam bir şerefsizsin!

Handan hanım senin kadınlığına da, anneliğine de, insanlığına da tüküreyim.

Suna sen ne kadar naif bir kadınsın, her defasında biraz daha hayran kalıyorum sana.

Ve son olarak Abidin Kral diyeceksiniz! Başka söze gerek yok…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER