Bir Pantene Altın Kelebek Ödül Töreni'ni daha geride bıraktık. Türkiye'nin en köklü ve eski ödül organizasyonu 44'üncü kez dün gece düzenlendi; Müzik ve Televizyon dünyasının "En"lerinin performansları Altın Kelebek ile taçlandırıldı. 44 yıl önce Kelebek Gazetesi'nin adına ilham verdiği ödüller her yıl olduğu gibi Kanal D ve Teve2 ekranından canlı olarak yayınlandı. Öncelikle belirtmek isterim ki bu yıl geçmiş yıllara oranla daha organize ve disiplinli bir yapı ile muhataptık. Hemen hemen bütün provaları izledim ve tören boyunca kulisteydim. Töreni bu derece özenli, disiplinli ve incelikli hale getiren her ne ise onu mutlaka korumalarını ve üzerine koyarak devam etmelerini dilerim ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Elbette eski alışkanlıklardan bir çırpıda kurtulmak kolay olmadığı için Altın Kelebek hâlâ rüştünü ispat edip kredisi ve güvenilirliği yüksek bir organizasyon haline gelemiyor. Ancak önümüzdeki yıllarda üzerine sinen bu alaturkalığın gölgesinden sıyrılacağının ciddi ipuçlarını da dün gece gördüm. Bunu bir müjde gibi duyurmak isterim. Organizasyon, adayların belirlenmesi, seçilmesi, oylamaya açılması ve sonuçların değerlendirilmesi konusundaki kriterlerini hiçbir zaman "şeffaf" hale getirmediği için o konuda fikir yürütemiyorum ama yayın konusunda ilgili kanalların organizasyona hakimiyeti gecenin bi derlenip toplanmasına sebep olmuştu. En azından bu yıl yayına fırlayan, salonda zıpçıktı gibi mızırdayan "semi celebrity" istilası yoktu. 44 yıl sonra salonda ciddi bir güvenlik önlemi almayı akıl edenin ellerinden öpüyorum!
Laf buraya gelmişken törenin davetli listesini yeniden yapılandırmak -cesaret ister ama bi yerden başlamalı- şart olmuş. En azından dünyadaki ödül gecelerinde olduğu gibi "ana salon"a oturacak konuklar daha dikkatli seçilmeli ve yine dünyada yapılan organizasyonlar gibi salondan çıkmak zorunda kalan konukların yerine oturacak bir kadro kiralanmalı. Dünyada bu profesyonel bir iş. Böylece yayında boş koltuklar göstermek zorunda kalmazsınız. Siz Oscar ve Emmy törenlerini ana salonda izlemek için davetiye ya da bilet edinmenin, o sahneye çıkıp ödül vermenin nasıl bir prosedür gerektirdiğini biliyor musunuz? Ama benim ülkemin ünlüsü hala salona kazakla giriyor, canlı yayına tişört ile çıkıyor. Neden? Bu saygısızlık kime yapılıyor? Ödüle mi, seyirciye mi, kendinize mi?
Gelelim teknik meselelere. Altın Kelebek tarihinin en güzel açılış sekansını dün gece yaşadık. Aybüke Pusat'ın performansıyla gerçekleştirilen mapping çok başarılıydı. Tebrikler! Geçen yıl yaşanan sektörel skandalı bertaraf etmek için bu yıl daha güvenli olmayı tercih ederek yayını Cem Davran'a emanet etmeyi tercih etmişlerdi. Güzel. Davran'ın partneri Ayça Ayşin Turan da ilk canlı yayın tecrübesini kazasız belasız atlattı. Bunlar cepte. Ancak söz konusu canlı yayın ise resim seçmek de o yayının en önemli elemanlarından biridir. Hatta sadece seçilen resim törenin çapını belirler. Bu tip organizasyonlarda "resim seçici"nin de maksimum sektör zekasına sahip biri olması şarttır. Ah, tabii bir de bu tip bir törene sadece iki gün prova yaparak çıkamazsınız. Ve sormak isterim; sizce Oscar Töreni'nin yönetmeni, yapımcısı ve diğer tüm elemanları aynı zamanda bir kanalda mesai yaparken boş zamanında da tören mi planlıyordur? Törenden "eğlence" ve "reyting" bekliyorsan kesenin ağzını açacaksın. Ha, şimdi bana "Bu tören kaça mal oluyor biliyor musun?" diyen çıkabilir. Demek parayı doğru yere harcamıyorsunuz, ben ne yapayım? Ayrıca masa başında -af buyur- laf salatası yaparak harcanan saatler ve günler "show" organizasyonuna ayrılsa Oscarlık bir gece planlanır, kesin bilgi.
Ödüller daima tartışılır. Oscar, Emmy, Cannes ve dahi dünya üzerinde kredisi yüksek ne kadar ödül sistemi varsa tartışıyoruz. İtiraz ediyoruz, beğenmiyoruz, eleştiriyoruz. Ama bir muhatabımız var. "Akademi yine bok gibi seçimler yaptı" diyoruz, misal. Altın Kelebek'in acilen sektörün ortak değerlerine sahip, farkındalığı yüksek, ilgili, bilgili insanlardan mukim bir jüri sistemi oluşturması lazım. Jüri seçimindeki bu alaturkalık gerçekten kabak tadı vermiştir. Tavsiyem hatırı kırılamayan bazı arkadaşlara başka başka rütbeler verip, eylesinler. Ama eğer bir sektörü ciddiyetle değerlendireceklerse taraf olmayı nötralize edecek sayıda ve tartışılmayacak isimlerden oluşan bir jüri oluşturulmalıdır. Ayrıca adayların nasıl belirlendiği, seçimlerin nasıl yapıldığı ve sonuca nasıl varıldığı çok ŞEFFAF olmalıdır. Her yıl yeni bir kriter belirlerseniz elbette kimse size güvenmez ve tartışılırsınız. Halk oylaması açacak, Teen Choice mu yapacaksınız? Tamam.. Kararınızda ısrarcı olun o zaman. "Ay çok kalp kırdık" diyerek seneye de başka bir seçim yöntemi uydurmayın. Mahmut'un hatırı kalmasın diyerek kategori açmayın. "Abuzer çok üzülür" diyerek oylamaya rağmen ödül dağıtmayın.
Altın Kelebek'in kriterlerini bilen var mı? Yok. Üstelik 44 yıllık tarihi içinde sadece Kanal D yapımlarına ödül vermiş bir organizasyon olarak hafızalarımızda yer etti. Geçen yıla kadar "yok daha neler!" dedirtecek kadar komik ödüller dağıtmış, gönül almış, kankitoculukla beslenmiş bir organizasyon bu konuda daha da dikkatli olmalı. Elbette bu konuda önce ve mutlaka "sektör" kendine gelmeli. "Ama yani kanalın dizisi, ödül alayacak mıyız?" diye kafa şişiren ünlü, menajer, yapımcı arkadaşlar da vizyon değiştirmeli...
Kişisel olarak dün geceyi inşaa eden ekip liderlerinde bu değişimi gerçekleştirebilecek gücü ve cesareti gördüm. Önce Altın Kelebek sonra bütün ödül organizasyonları üzerindeki bu çok demode alaturkalık toprağını -mutlak- sektörün yardımıyla atmalı, tazelenmeli, yenilenmeli.. Bu silkelenmenin yaşanması için yapımcı, menajer ve ünlülere de büyük iş düşüyor. Ödül törenine katılana ödül verilen, ilgili kurum/marka/okul gazetelere haber olsun diye ödül dağıtılan, "ama o geçen sene almıştı" diyerek en iyi ikinci, üçüncüye ödül dağıtılan bu sektör çok daha prestijli, şaibesi en aza indirilmiş ödüllendirme sistemlerini hak ediyor.
Böyle işte..