Söz'ünü tuttu!

Söz'ünü tuttu!
Star Tv'de yayınlanan Söz dizisi pazartesi akşamlarına hızlı bir giriş yaptı. Açıkçası Tolga Sarıtaş isminin kadroda olduğunu duyduğumdan beri dizi izlenecekler listemin başındaydı. Tolga Sarıtaş'la beraber Nihat Altınkaya, Serhat Kılıç, Meriç Aral, Görkem Sevindik gibi oyuncuların adını duyunca da ''Allah kadroya bak be!'' dedim defalarca.

Söz'ün ilk bölümü, bizlere anlatacağı hikâyenin ön sözüydü adeta. Güzel ülkemizin, Türkiye’mizin kanayan yarası olan terörün can yakan gerçekleriyle bir kez daha yüzleştirdiler bizi. İşin acı tarafı ise bizim yüzleştiklerimizin yaşanan tüm kötülüklerin yarısı bile olmamasıydı. Gördüğümüz acıların bile büyüklüğü bu denli can yakarken görmediklerimiz, duymadıklarımız bizlere neler hissettirir acaba?

Söz; bana bilmediğim, görmediğim, duymadığım acıları sunuyor her hafta. Ben burada oturup bu yazıyı yazarken çok uzaklarda insanlarımızın yaşadığı zorlukları sorgulamama, düşünmeme hatta çözüm aramama neden oluyor. Bu anlamda daha 4 bölümde izleyenlerine kattığı güzelliklerden dolayı emeği geçen herkese teşekkür etmemiz gerek bence.

Dizideki kurgulanan karakterlerin çoğunu hayranlıkla izliyorum. Öncelikle Nihat Altınkaya'nın Erdem Yarbay rolüne tabir-i caizse "cuk" diye oturduğunu belirtmem gerek. Her ekranda gözüktüğünde hafiften bir heyecan sarıyor. Ses tonu muazzam. Konuşmaya başladı mı hiç susmasın istiyorum. Erdem Yarbay'a çizilen aile resmini çok sevdim. Karısı ve kızıyla diyalogları tatmin ediyor. Ne çok sert, soğuk ne de çok mıç mıç. Ben, Korkmaz Ailesi'ni çok sevdim velhasılıkelam. Korkmaz Ailesi demişken, Erdem Yarbay'ın kızı Nazlı ile bizim çapkın Karabatağımız on numara oldu. Ne yalan söyleyeyim dizi başlamadan komutanın kızına âşık olacak asker hikayesine ''off be'' derdim. Ama gördüğüm kadarıyla bu bir başka. Göze de kulağa da güzel gelen bir şeyler başlayacak gibi. Heyecanla bekliyoruz.



Bir diğer favorim Çaylak Feyzullah. Aytaç Şaşmaz'a sadece maşallah diyebiliyorum. Kötü Çocuk'ta farkına bile varmamıştım ne yalan söyleyeyim. Söz'ün ilk bölümünde gözümü ondan da alamadım. Karakterin o naifliği içime işledi. Hele bir de annesine olan sevgisi yok mu? Bayıldım. Bomba imha ederken "ilk operasyonda havaya uçmazsam çok memnun olurum hem annem çok üzülür" diyen bir adam kadar güzeli, düşüncelisi olabilir mi ya? Neyse, Feyzullah'ı çok sevdim. Gözüm kulağım onda artık.

Gelelim Fethi ve Eylem'e. Dikkatimi çeken isimlerden ikisi. En başta Meriç Aral adını duyunca Tolga Sarıtaş'la partner olsun çok istedim. Fethi ile oluşabilecek münasebeti fark edince bir miktar üzüldüm. Ama Fethi ve Eylem'in yan yana geldiklerinde ortaya çıkan elektrik beni tatmin etti. Hatta kendi kendime ''Ya bunlar olmuş. Yanılmışsın. Bu ikili birlikte çok tatlı oldular, çok can yakarlar.'' bile dedim. O denli güzel bir uyum var ikisinin arasında. Yaşayacakları aşkın ''şiddeti'' şimdiden çok ama çok merak uyandırdı bende.



Mücahit ile ilgili tek diyebileceğim şey ''mükemmel''. Üstüne konuşmaya gerek yok. Hafız desen on numara adam. Onu her gördüğümde içimi istemsiz bir hüzün kaplıyor. Hayrolsun. Avatar Atakan'ın şu ana kadar dikkatimi çekecek bir sahnesine rastlamadım. Onun hikayesini bekleyip göreceğiz artık.

Gel gelelim, çok konuşulan iki isme. Yavuz ve Bahar.

(Tolga Sarıtaş oyunculuğuyla her hafta beni büyülüyor. Bu adam bir başka.)

Öncelikle ikisinin ismini sadece bu tür yazılarda yan yana görürüz umarım. Çünkü; Aybüke Pusat ve Tolga Sarıtaş'tan bağımsız olarak, Yavuz ve Bahar'ı birbirine kesinlikle yakıştırmıyorum. Karakterleri bambaşka. Yaşamları, hayattan beklentileri birbirinden çok farklı. Yavuz'un yaşadığı o büyük acıdan sonra daha ne olduğunu anlamadan, etrafında dolaşan ve sürekli kurtarılmayı bekleyen bir kadın isteyeceğine kesinlikle inanmıyorum.

Bahar her ne kadar sert ve cesur bir karaktermiş gibi gösterilmeye çalışılsa da izlerken korunmayı bekleyen küçük bir kız çocuğu görüyorum. Bahar yetmezmiş gibi peşinden gelen antipatik anne figürü de çok irrite ediyor. Bana göre Bahar'ın hikayesi devam edecekse -ki edecek gibi duruyor- Yavuz'dan bağımsız bir şekilde ilerlemeli. İlk 4 bölümde az çok Bahar'ı gördük ve anladık. Asıl bizim Yavuz'un kalbinin derinliklerine inmemiz lazım. Nasıl bir asker olduğunu, yaşadıklarını, intikamını, acısını hatta gelecekten ne beklediğini göreceğimiz gerek canımızı acıtacak gerek öfkelenmemize neden olacak sahneler izlemek istiyoruz. Beklentimiz nişanlısının ölümüyle ilgili nerdeyse şaka yapacak bir adam değil. Ya da daha nişanlısının 40'ı çıkmamış bir adama düğünde "sen de oyna" diyecek kadar şuursuz bir Bahar değil. 

Bizim beklentimiz yaralarını kendi kendine saracak olan ve düştüğü yerden daha kuvvetli kalkacak olan YAVUZ'U bir an önce izlemek. Aynı şekilde Bahar'ın ''vicdan azabından'' Yavuz'un yanında durup, ondan destek alıp kalbini kaptırmasını izlemek değil. Tam tersi hayatın zorluklarını hiç tatmamış bir genç kızın kendi ayakları üzerinde durup; Karabayır'daki acı gerçeklerle yüzleşip daha güçlü bir şekilde var olmasını istiyoruz. Umarım gerek sizler gerekse ben makul ve mantıklı beklentilerimize cevap alacağımız güzel sahneler izleriz.

Söz her pazartesi bize gerçekleri sunmayı vadediyor. Ve bu 4 bölümde vaatlerini yerine getirdiğini söyleyebilirim. Kendi adıma konuşacak olursam Söz, pazartesi akşamlarının boşluğunu çok güzel doldurdu. İnşallah güzel oranlarla uzunca bir süre bu güzel diziyi izleme zevkine erişiriz.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER