“Ben bugüne itile kakıla, düşe kalka, karşıma çıkan her türlü bela ile boğuşarak geldim Kerim. Sen
Cevher sihirli halısında uçarak büyüdün.”
“Benim yanımda kaya gibi duracak birine ihtiyacım var, kafası karışık ne
istediğini bilmeyen birine değil.”
“Ama artık bitti Kerim.”
Hülya’nın sözleri bunlar.
Tane tane, hatta şaşılacak derecede sakin söyledi bunları Kerim’e. Kerim de
dinledi. Anladı mı peki? Sonunda göreceğiz. Her biri arkasında daha derin hikâyeler
saklıyor bu cümlelerin. Hülya sonunda pes mi etti? 5 yaşında başlamıştı oysa
ki, Kerim’in peşinden koşmaya, ona aşık olmaya, bir yandan da kafasını gözünü
yarıp canını acıtmaya. Şimdi üç çocuk annesi, yıpranmış, kırılmış, yaptığı bütün
fedakârlıklar, gurursuz hareketler için pişman belki, artık kendi çocukluğunun
görüntüsü ve sesi net gelmiyor, Küçük Hülya geçici olarak servis dışı … Anten çekmiyor.
İçi yansa da bıraktı Hülya (güya).
Kerim’e haksızlık ettiğimi düşünenler olabilir, belki de öyle. Hayat çok üzerine geliyor Kerim Bey’in zira. Başına gelenleri bir bir anlatırken gülmeye
başladım nedense. Zor şeyler yaşadığı çok doğru, ama kimin yaşadıkları kolay ki?
Merhaba, ben Hüseyin, hayat bana çok zor, zorla iş ilişkisi için evlendirildiğim eski karımla aynı evde
yaşarken yeni karım kafayı yedi galiba. Bir bebek kaybettik. Kızımın ciddi
psikolojik sorunları var. Bu arada eski karımı tekrar geri istiyorum galiba.
Bir yandan da şirketin tüm işleri ve erkek kardeşimin bütün püsürleri ile ben uğraşıyorum.
Merhaba ben Bayram, hayat bana çok zor, gelinimin bana peş peşe kuyruklu
yalanlar söylediğini öğrendim.
İki oğlum var, ikisinin de dertleri bitmiyor. Biri kaçıp kaçıp gidiyor,
boşanmak istiyor, diğeri kiminle evli ona karar veremiyor.Eski
sevgilimden olan çocuğumu karıma kabul ettirmekle uğraştım. Bir kardeşim var
dili büzülesice. Bir yandan holdingler, iş güç uğraşıyorum.
Merhaba ben Mahir, yapayalnız büyüdüm, hayatta hep savaştım durdum, 6 yaşında bir çocukken başladı mücadelem,
bana hiç sahip çıkmayan babam da vefat etti.
Merhaba ben Hülya… Hülya’yı yazmak için sayfalar yetmez. Böyle de gider bu liste, Melek,
Hatice, Nilay, Filiz, Zeynep...
Hayat kime kolay ki? Önemli olan zorlukları nasıl göğüslediğindir, olanlara baktığın yerdir.
Dosdoğru durup her şey kendiliğinden düzelsin diye beklemekle, öfkelenmekle
olmuyor. Uğraşmak gerekiyor bazen, kararlı bir şekilde, kendinden de vererek.
Kerim Hülya’ya yakınlaşmak için bayağı çaba gösterdi bu bölüm. Akşam ziyaret etti, yardımcı tuttu,
evi temizledi, çocuklara baktı, ikisine birden hem de. Yakınlık kurmaya çalıştı.
Biraz daha uğraşsa yelkenler suya inecek belki ama çabuk pes ediyor. Öfkesine
ve sindiremediklerine çabuk yeniliyor.
Ne Kerim Hülya’sız, ne de Hülya Kerim’siz yapabilir. Bunu biliyoruz. Ama bazı şeyler
tamir edilemez. Belki de bu ilişkinin tamamen yıkılıp yeniden kurulması lazım.
Tabii ortada 3 çocuk
ve 2 yıllık evlilik varken bu nasıl olur diyorsunuz, benim için de net değil.
Belki de artık rollerin değişmesi lazım.
Kerim’in ev işi yapmaktan öte Hülya’ya gerçekten güven vermesi, iyice tanıması, bu ilişki için
savaşması lazım. Zamanında Hülya’nın savaştığı gibi. Anlamadan dinlemeden
parlamayı, canını sıkan her şeyde kaçıp gitmeyi bırakıp, birini hatası
sevabıyla sevip sarıp sarmalamayı öğrenmesi gerekiyor. Yine Hülya’nın lafları
bunlar. Bunları idrak edebilirse Kerim, yeniden inşa edebilecekler yuvalarını.
Hülya istemiyorum dese bile peşinden git mesela. Bak Atıf Abi bile çözmüş
olayı. Sabah siz gelmezseniz hastaneye peşinizden takip ederim sizi diyor. ^^
Araya biraz Melek almak istiyorum. Zira kimse ilgilenmiyor onunla.
Melek’i tanıyabiliyor musunuz? Bu gidişle aynaya bakınca kendini o da
tanıyamayacak. Bir yerden sonra Melek’in hali tavrı davranışları değişiverdi. Hülya ile dikleşmesi, Bahar öğrenildiğinde verdiği
tepkiler, daha sonra Hüseyin ile olan evliliğini ilan ediş şekli, Bayram
beylerin evlilik yıldönümü yemeğini basması ve bavul sevmesi vb. Karakter
değişimi sonrasında başlayan aşırı unutkanlık hali. Saçma sapan davranınca
bayağı kızmıştım kendisine ama bu kız hasta! Bu kız hasta ve ne kocası, ne
kardeşi ne de arkadaşları ne de seyirci bunu hala ciddiye almadı. Seyirci diye
kendimi kastediyorum, ancak bu bölüm dank etti değişimin bütünü bana sonunda.
Biri ciddiye alsın bu durumu ve Melek’i adam gibi hastaneye götürsün. Siz
yapmazsanız Hazer Bey tutar götürür bakın sonra yine kızmayın adama.
Karmakarışık hissettim bu bölüm bitince, kızgınlıktan öte şaşkınlık ve şok hissi aslında. Kerim
evladım, o kadar çabaladın ettin, karını geri istiyorsun da o lafları nasıl söyledin?
İkisini yatakta falan mı bastın ne yaptın, ah evladım. Biz bir şeyler kaçırdık
sanırım. Belki de kaçırmadık. 41 bölümdür hikâye gözümüzün önünde Hülya’sıyla Kerim’iyle. Sen Hülya’yı ne diye tanıdın? Nasıl
sevdin? Nedir bu bütün dünya bana karşı, ben yalnız savaşçı, öfke de benim
silahım halleri? O tokat öyle okkalı geldi ki, ben de o an öyle sinirlenmişim
ki, oh dedim, oh olsun sana.
Maalesef Hülya’nın tek derdi Kerim olmayacak her zamanki gibi. Siyah
botlu, gizli hayran sonunda ortaya çıkıyor ve büyük
bir ters köşe olmaz ise Cem geri dönüyor. Buradan sonra olaylar, olaylar devam
ediyor…
Sevgiler
Kısa Kısa:
*Hazer Torunbaş, ooo hoşmuş.^^ Cevher familyasının toplu halde Hazer
Torunbaş “stalklamasına”, tüm kadınların dibi düşerken, erkeklerin de kıskanmasına benden kalp,
kalp ^^. Eğer “stalklamak” kelimesinin de Türkçe’sini benimle paylaşırsanız memnun olurum,
kullanmayı çok seviyor ama oturtamıyorum bir türlü.
*Sabahlara kadar uyanıp uyanıp şampuan koklayan Kerim yapmışlar, şahane
olmuş. Şampuan şişesi banyoda duruyor diye de Hülya’yı suçlayan Kerim yapmışlar, o hiç olmamış. ^^
*Çiçekler Hulusi Kentmen’denmiş. Mahir (canım^^), Belkıs Akkale’yi
tanıyorsun da Hulusi Kentmen’i tanımıyor musun? Bir Salı akşamı bize Hulusi
Kentmen’i, ona değecek şekilde, yüzümüzde gülücük, içimizde sevgi ile hatırlattığın için teşekkürler
Mahinur Ergun.
*Memo’nun uykuda yarım gülüşünü nasıl çektiniz, nasıl yakaladınız? İçim ısındı izlerken o saf masumiyeti.
*“Kontes Cevher’in özel nedimesi” ^^
*Kaya, normalde dayak yemezdi ama tüm mahalleden dayak yedi. ^^