Bir diziyi ilk bölümünden itibaren aralıksız izlediyseniz,
ana hikâyeye vurulup, karakterlere bağlandıysanız ve o diziniz eğer sizi bir
gün hayal kırıklığına uğratırsa işte o zaman vaziyet kötü bir hal alıyor.
Kadrosundan ekibine gece gündüz emek veren kim varsa bizler de onlara
ayırdığımız vakitlerle emek verip bu günlere gelmiş oluyoruz. Geçen bölüme olan
üzüntüm ondandır aslında. Neyse ki emek verdiğim dizilere çabuk küsmek gibi bir
huyum yoktur. Üstelik İçerde sayesinde her geçen hafta dizilerdeki
mantıksızlıkları, yavaş çekim sahneleri görmezden gelme huyumu da
geliştiriyorum…
Yüzlerce, binlerce İçerde izleyicisinin aklında bulunan
milyon dolarlık soruyu huzurlarınızda sorarak başlamak istiyorum: Sarp neden
Mert’ten kaçtı, teslim olup balistik raporlarını beklemedi? Yahu siz bilmiyor
musunuz? Konu vurulma, çatışma ve polis olunca biz Türk dizi izleyicileri
olarak artık tüm detaylara hâkimiz! Hepimiz komiser, müdür, ajanız… Fakat yok,
maalesef Sarp’ın kaçak olması ve Yaşar’ı illa onun bulması gerekiyordu. Taamam
taamam hadi biz görmedik duymadık bu sefer de böyle olsun… Bu Yaşar da çok bile yaşadı, tahminimce
önümüzdeki bölüm güzel kaldıracaklardır onu.
Biz gelelim Yılmazgillerden Mert’e… Geçen yazımda da demiştim
Sarp, bu Umut’u öğrenince bugünlerin hatırına bir abi dayağı atsın diye. Bu
bölüm yeniden üsteliyorum bu dileğimi, kesinlikle Mert’e bir sopa şart! Gerçi
bu bölümde Barış’ı akıl ederek yerini bulma fikri gözlerimi yaşarttı ne yalan
söyleyeyim. Yine de eve kadar gelip Coşkun’u görmeden döndüğü sırada sinirden
yastığı dövdüğümü size bahsetmeyeceğim tabiî ki. Göreydi tak takçı Coşkun’u
iyiydi.
Taktakçı Coşkun demişken, çakal falan ama ben büyük sempati
besliyorum bu Coşkun’a valla öyle böyle değil. Yine Yılmazgillerden bir tık
daha zeki olanı Sarp’cığımızın Coşkun’un yanına Barış’ı dikmek zorunda olması
üzücü bir durumdu tabi. Hayır, çocukcağızın kendine faydası ne de Coşkun’a
sahip çıksın? Muhtemelen gelecek haftaya Barış’ın Sarp’ı arayıp uyarmasıyla
başlayacak da olsak yine de Sarp ve Yusuf Müdür’ü nihayet gören Mert adına
birkaç dakikalık sevince davet ediyorum sizleri.
Yeni bölüm ilk sahneden izlediğimiz kadarıyla Mert hala şüphe
içerisinde -ki bu iyiye işaret artık- Üstelik Eylem’in onun Melek’le
konuşmalarını yakalaması aksiyonun artması açısından daha da iyi olacak. Umarım
boş boğaz Eylem bunun peşini bırakmaz. Bu bölüm beni çıldırtan karakter ödülünü
Eylem’e verdim zaten. Mert’e bir tek ‘Aa sen Sarp’ı arıyordun galiba evde,
buyur gel bak.’ demediği kaldı resmen. Dizide sorsanız Eylem gazeteci, Melek
avukat güya. Bir kere bile o ruhu hissetmedim ben! Ellerindeki bu malzemeyi
kullanmamalarını hayret içinde izliyorum. Bir de affınıza sığınarak söylemeden
geçemeyeceğim, Füsun anne kadar donuk bir anne karakterini bugüne dek hiçbir
dizide görmedim sanırım. Ya da bana mı geçmiyor onun annelik duygusu
bilemiyorum.
Alyanak abimiz bu bölüm de boş geçmeyip bizleri gülümsetti neyse
ki. Onsuz bir bölüm düşünemiyorum resmen. Onun haricinde Davut kardeşi
fragmanda iki seksen yığılmış görünce önce ‘Nasıl yani?’ tepkisini vermiş olsam
da pek üzerinde durmamıştım. Haksız da değilmişim. Biz ne oyun içinde oyunlar
gördük, sökmez artık bunlar bize bağışıklık kazandık.
Yaklaştığını hissettiğim tehlikelerden biri Celal Baba’nın
Sarp ve Mert’e yönelik korkudan doğan hırsı. Ona küçük çılgınlıklar yaptırır mı
acaba diye sormadan edemiyorum. Ama diğer yandan da Mert’in hala ‘babam,
babam!’ diye gezmesine rağmen içten içe ona beslediği sinir ve hırsının da
büyüdüğünü düşünüyorum. İkili arasında olaylar nasıl gelişir bilemem ama
ikisinden birinin hırsı üstün gelecekse bu Mert’inki olur ona şüphem yok.
Gelecek bölüm nasıl bir gidişat izleyeceğiz merakla bekliyorum.
Haftaya
görüşmek üzere.