Hayat Şarkısı: Kerim Paşa!

Hayat Şarkısı: Kerim Paşa!
Ruhumuz ve bedenimiz birbirinden bağımsız büyür. Vücudumuza yaş aldıran zaman ise, ruhumuza yaş aldıran da yaşadığı olaylar karşılaştığı zorluklar. O yüzden bazı çocukların gözleri büyük büyük bakar.
 
Ne dedi Bayram Bey Kerim’e? “Pek cefa bilmezsin. Sen büyürken ayağına taş değmesin diye bir ordu insan peşinden dolaştık. İşte bu yüzden Allah senin eksiğini sana Hülya’yı göndererek kapatacak. Senin imtihanın Hülya olacak. Ama zaten aşk dediğin şey kolay bir şey değildir.” İşte böyle böyle yontulacak Kerim Paşa. Eğer bu bir sınav ise şimdilik, otur sıfır!
 
O gece Kerim nezarethanede, ben dosdoğruyum, tek suçum insanlara güvenmek diye ağlamak yerine ameliyathane kapısında acaba çocuğuma, sevdiğime bir şey olur mu diye endişe duymalıydı. Ama duyamadı. Her şey olup bittikten sonra bir bebeği daha hazır bir şekilde sunuldu kendisine. Tıpkı doğduğundan beri sahip olduğu serveti gibi. Tıpkı başından istemese de aşık olduğu karısı gibi. Tıpkı doğmasını bile istemediği ama şimdi canından çok sevdiği Mehmet gibi.
 
Süper Hazer Bey vardı hastane kapısında onun yerine. Ah canım Mahir, duyduğu endişe ile bütün hırsını ondan aldı. Doktorun iyi haberleri ile yaşadığı rahatlama ne bizim gözümüzden, ne de süper Hazer Beyler’in gözünden kaçtı. Öngörüsü yüksek, insanı gözünün içine bakınca tanıyan canım Mahir’in de bütün tespitleri gayet doğruydu. Asansör mesela, ne çok konuşuyor. Susmadı bir türlü. Hülya’nın elbisesinin rengi gerçekten çok kötüydü. Ve adam “Var!”Adamın kafası Hülya’ya kalıyor. Evet, bu da çok doğru ama sorun adamın var olmasından çok aslında Kerim’in yok olması.
 
Sancılanınca hastaneye giderken; Hülya’nın elini sımsıkı tutan Kerim yok.
Doğumhane kapısında acaba nasıl olacak, iyi olacaklar mı diye endişelenen Kerim yok.
Hastanenin doktoruna en ufak bir sorunda mutlaka beni haberdar edin diyen Kerim yok.
Riskli bir doğum yapan, belki de neredeyse hayatını ya da bebeğini kaybetme tehlikesi yaşayan karısına okuması için kitaplar, müzik dinlemesi için İpod alan, ya da durun en azından bir geçmiş olsun diyen Kerim yok. Hem de gözler yollardayken.
Güllerden şüphelenip, kimmiş diye araştıralım diyen Kerim yok.
 
Oy Paşam! Yine Mahir’in deyimiyle (canım^^); dünyası başına yıkıldı çünkü biri ona torpil yapmış o da buna o kadar içerlemiş ki, içip içip metruk bir yerde sızıvermiş. Geceyi nezarethanelerde geçirmiş. Tamam insan kızar böyle bir şeye de, bu kadar mı olur diyorum, neden bu kadar abarttı. Hülya’nın başında gelenleri duyduğunda bile daha sakin durdu. 
 
Ne Hülya’ya ne de Düğme Cevher’e bir şey olmayacağını en başından öğrendiğimizden doğum süreci duygulu ve bol gülmeli bir macera oldu benim için. Hülya’nın lohusa halleri, anayım ben diye ağlamasından, camın arkasından kuvözdeki (Yanlış yazdıysam affedin Süheyla Hanım.) minik Düğme’ye yaptığı şirinliklere, şahaneydi. Mahir’in sanki kendi karısı doğuruyormuşçasına endişelenmesi, kırmızı kurdele ve diğer adetler ile tanışmasını izlemek ayrı keyifliydi.
 
Ama diğer yandan, başka bir olay öyle bir ilerledi ki, içimizi sızlata sızlata. Hülya’nın nasıl tecavüze uğradığını, ölesiye dövüldüğünü, ne şartlarda çocuğunu doğurup öldü sandığını bütün aile gözyaşları ve öfke ile dinledi. Hüseyin tane tane yutkunarak anlattı her şeyi. Bir kadının kendi ile bile konuşmaya zorlanabileceği en büyük acısı ortaya dökülüverdi böylece Bayram Beyler’in oturma salonunda. Bundan sonra Bayram Bey’in ve Süheyla Hanım’ın ne tepki vereceğini göreceğiz. Bitiremediği cümlesindeki gibi dilim dilim doğrayabilecek mi Hülya’yı bakalım. Ya da Süheyla Hanım gelinim diyebilecek mi ona bundan sonra. 
 
Ve nihayet Kerim de bütün olan biteni öğrendi.Hülya’nın ne kadar acı olaylar yaşadığını, nelere göğüs gerip de bu günlere geldiğini detayları ile öğrendi. Geçmişte olan konuşmaları düşünüp, nasıl da onu yersiz yere suçladığını anladı. Yani ben yetişkin bir Kerim Cevher’den bunu beklerdim. Yetişkin bir Kerim Cevher’den başka neler beklerdim peki? Erken doğum yapmış karısını ziyaret etmesini, uyuyor olsa bile uyandığında artık nihayetinde onun yüzünü görebilmesi için yanında kalmasını. Hatta Hülya onun göğsünde huzur bulabildiği için belki de yanına kıvrılıvermesini. Camdan Kerim’i gördükten sonra yatakta Kerim Cevher bekleme pozları veren Hülya kadar safmışım demek ki.
 
Bu yazı için notlar alırken şöyle yazmışım son sahneye ithafen. “Büyüyünce insan sevdiğinin elini beyazlatacak kadar sımsıkı tutar ve gözünün içine bakar işte”. Ben sanmıştım ki, sabaha kadar hastanenin kapısında bekleyen Kerim artık biraz pişer, yaşadıklarını bir ölçer tartar, biraz daha büyür. Bu tabii 2. fragmanı görmeden önceydi. Kerim Paşa henüz büyümemiş. Bu dünyadaki sınavını verirken büyüyecek umut ediyorum, yoksa bizlerin süper Hazer Beyler için tezahürat yapmamıza çok az kaldı.
 
Sevgiler.
 
Kısakısa
 
*Minik Bahar’ın da oy kullanması suretiyle Hala’nın zapt edilmesi ve ufacık bebeğin bu kadar akıllı olması ^^
*Ölmüş adamın arkasından, ben onu kendi ellerimle boğmalıydım diyen Bayram Bey. Tam bir soru işaretisin şu an, Cem’i kurtardın mı?
*Bayram Bey ne güzel kızıyor Hatice Hala’ya. Gülmekten gözümden yaş geldi. “Biri şunun ağzını diksin de, serumla besleyin.”
*Küçük Bahar şimdi böyle konuşuyorsa, 3 aya daha nasıl döktürür merakla bekliyorum.
*#ilknefes şahane bir hashtag olmuş. Duygulu ve naif. Düğme bebek hoş gelmiş. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER