Yazın gelmesiyle içime hep dizi izleme aşkı doğar. Genelde yazları oturup devamlı yabancı dizi izlerdim. Bu yaz nedense kendimi Kara Sevda izlerken buldum. Bir sezon boyunca fragmanlarına bile az rastladığım ama adını sürekli duyduğum bir dizi Kara Sevda. Konusuna az çok hakimdim elbette. Yaşadığı aşkı tek kalemde kardeşi için silmek zorunda kalan Nihan'ı biliyordum. Ve aradan geçen 5 sene sonrasında intikam almak için dönen Kemal'i. Bir de Emir'i biliyordum tabii, saplantılı bir şekilde Nihan'a olan aşkını da. Tüm bunları kafamda bir yere koyduğumda, Kara Sevda'nın yankı uyandıracak kadar sevilmesinin sebebiniyse bilmiyordum. Merak ettim ve başladım. İyi ki de başlamışım!
Kafamda çok büyük bir soru vardı ben Emir'ci mi olacaktım, Kemal'ci mi olacaktım. Aslında bu benim benliğimdeki bir soru değildi. Kara Sevda'ya başladığımı duyan, bana bu soruyu yönelttikçe ben de merak ediyordum. Bir kaç bölüm izlediğimde, Kemal'ci olacağımı düşündüm. Çünkü ister istemez bilinçaltımın bana oynadığı bir ön yargıydı bu. Çok aşık bir adam vardı ortada, kendisine yapılanları bildiği kadarıyla bile Nihan'dan vazgeçmemişti. Emir, iki aşığın arasına giren, aşk için her şeyin mübah olduğunu zanneden bir ruh hastasıydı benim gözümde. Fakat bölümler su gibi akıp giderken benim düşüncelerim de fazlasıyla değişti. Çünkü kendimi Emir'e kahkaha atarken buldum.
Elbette Kemal'i çok seviyorum ama Kara Sevda'ya renk getirenin Emir olduğunu düşünüyorum, zira uzun zamandır bu kadar güzel bir kötü karakter izlememiştim. Mesela, 18.Bölüm'de Ozan, Zeynep evi terkettiği için intihar etmiştir, hastaneye yeni gelen Nihan ısrarla Zeynep'in döneceğini söyler. Nihan'ın nasıl bu kadar emin olduğunu sorgulayan Emir de Vildan'ın Kemal'i aradığını söylemesiyle yüzleşir. "Sen de mi Brütüs?" diye sorar, odadan çıkar ve ben bu yazıyı yazmayı daha o zaman kafama koyarım.
"Ölmezsem sıkıntı büyük yalnız Kemal"
Hikayenin içinde yaşayan birisi olsaydım, Emir'den nefret ederdim, orası tartışılmaz. Ama izlerken keyif alıyorum işte ve evet seviyorum da. Üstelik bu Nihan'la Kemal'in beraber olmasını istediğim gerçeğini de değiştirmiyor. Nefret edilecek birisi varsa o da Asu'dur bence, çünkü sinsi. Hatta gerçek ruh hastası o. Zeynep'e ve Tarık'a irrite oluyorum, Kemal'ın esas sınavı bence kardeşleri. Nihan'ın durumu da çok farksız değil, Ozan'ı da sevdiğim söylenemez(di).
Bölümler ilerledikçe, en çok ilgimi çekense Tufan oldu. En başından beri beni kıllandıran bakışlarıyla, şantajcının yaveri olduğunu öğrendiğimde pek şaşırdığım söylenemez. Lakin, Tufan'ın duruşuna ve Asu'ya olan aşkına hayran kaldım. Hatta, Asu'nun Kemal'e olan aşkına bile saygı duyması beni gerçekten de büyüledi diyebilirim. Asu'nun "Kozcuoğlu" olması, hikaye açısından özellikle ikinci sezon için, epey dikkat çekici bir hadise, açıkçası olacaklar konusunda meraklıyım. Bu durum ortaya çıktığında da Kemal'in Asu'ya daha çok sahip çıkacağını değil, ortada bırakacağını düşünüp umutlanıyorum hatta. Umarım öyle olur.
Geleyim sezon finalinden bir durak öncesine; 35 Bölüm'lük Kara Sevda yolculuğunda, bir yerde gözyaşlarımı tutamadım ve hıçkırarak ağladım. Nihan'ın, Emir'in kucağında "Kemal benden vazgeçti!" diye ağladığı sahnede... Ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi mi desem? Yok yok, yıkılmadım ama ayakta da değilimlik bir olaydı bence. Peki ben niye ağladım? İşte bunu gerçekten de çok düşündüm. Emir'in Nihan'a aşık değil, takıntılı bir şizofren olduğunu düşünüyorum aslında. Karşılıksız aşkın ne olduğunu çok iyi ve derinden bilen bir kimse olarak, Emir'in yaptığı her şeyi yüreğimde de beynimde de ters buluyorum. Ama o gün, o kuyunun orada, Emir'in yaşadığı da her baba yiğidin kaldırabileceği bir şey değil. Onun ki de yürek yani. Aynı şekilde, Nihan'ın yaşadığı acının da haddi hesabı yok. Ve yine aynı şekilde, sevdiği kadın tarafından yine ötelenmiş Kemal'in yaşadığı da çok ağır. Yani sanırım o sahnede, sevip de sevilemeyen, sevilip de kavuşamayan herkes için ağladım. Aşk zor iş vesselam!
Bir yanda kardeşi için hayatını mahvetmiş bir Nihan, bir yanda Nihan'ın kardeş sevgisi yüzünden hayatı mahvolmuş bir Kemal'le başlayan hikaye aslında Kara Sevda. Öyle bir durum ki, kim ne yaşadıysa hepsinin sorumlusu Ozan, bunun da altında Emir'in Nihan'a olan aşk sandığı yanılgı belki. Nihan'ın Kemal'den hamile olduğunu, Nihan'dan bile önce öğrenen Emir... Zeynep ve Emir arasındaki ilişkiyi nihayet öğrenen Kemal... Bebeğinin haberini Kemal'e vermek için yola düşen Nihan... Annesinin yaşaması için, Emir'den Kemal'i öldürme emri alan Tufan... Hepsinin kesişim yeri de Sezin'lerin evinin önü. Kara haberin nasıl tez duyulduğunun sırrını çözdük, Nihan'a Ozan'ın ölüm haberi geldi, çığlıklarıyla orada bulunan herkes duydu, böyle böyle yayılacak. Yalnız, Neslihan Atagül'ün oyunculuğuna edecek tek kelimem yok, o sahnedeki feryadı içimi dağladı, ama Ozan karakterinin yok olmasına çok sevindim.
Emir'in sağ salim kalkacağına dair şüphem yok, muhtemelen Kemal de kalan ömrünü hapiste geçirmeyecektir. Belki aradan epey bir zaman geçtiğini görürüz, yeni sezonun ilk bölümünde. Kaldığı yerden devam etmesi de kabulümdür gerçi, oldukça heyecanlı çünkü. ^^ Asu'nun mutsuz olmasını, tüm kalbimle diliyorum. Sevmiyorum arkadaş, sevemiyorum karakterini.
Sen aşık mısın yoksa ruh hastası falan?
Zeynep'e gelince, nedense pek bir şey söylemeye dilim gitmiyor, en azından karnında Ozan'ın çocuğunu taşıdığı için, Sezin Ailesi ile ilişkisini kesmeyecektir. Lakin mümkünse, Vildan'ın ve Fehime'nin biraz sesleri kısılsın çünkü yıldım. Vildan'ın Kemal nefreti, Fehime'nin Nihan nefreti çekilmez bir hâl aldı benim için. Ve gönlümün sultanı tabiiki de Leyla! Şahane bir karakter ve her bir sahnesini ayılarak bayılarak izledim.
Fehime ve Hüseyin dışında dizide, kara sevdaya düşmeyen kimse yok. Herkesin kara sevdası kendine ama Emir&Zeynep şahane bir ikili olabilir. Zincirleme aşk tamlamalarını çok sevmem ama n'apçaz hayat böyle. Tufan Asu'yu, Asu Kemal'i, Kemal Nihan'ı seviyor. Salih ve Ozan Zeynep'i, Zeynep Emir'i, Emir Nihan'ı, Nihan Kemal'i seviyor. Hani derler ya, "Herkes sevdiğine kavuşsa, kimse kimseye kavuşamayacak." diye, aynen öyle bir durum mevzu bahis. Bitmedi! Vildan Önder'i, Önder Leyla'yı seviyor, Leyla da Önder'i ama işte sevgi her şeyi affetmiyor. Banu da Tarık'ın aşkına parayı tercih ediyor. Demek ki Banu için de aşk karın doyurmuyor işte. Bir de Galip, Hakkı ve Müjgan üçgeni var elbette neyse ki Hakkı kendini öldürerek aradan çekildi. Ama Müjgan'ın pek aşk yaşayacak durumu yok, çünkü Galip yüzünden kadın sadece nefes alabiliyor.
"Tekrar ediyorum Kemal, ölmezsem sıkıntı büyük"
Kıssadan hisse; hani derler ya, "Akrabanın akrabaya yaptığını, akrep akrebe yapmaz." diye, bazı aşklar kardeşten büyük gelir, bazı aşklar da ne kadar büyük olursa olsun gönül kardeşten vazgeçmez. Vildan, Zeynep, Ozan ve Tarık aşkı için kardeşini satarken, Nihan da kardeşini her şeyden çok sevdi. Emir, Asu ve Hakkı'nın takıntılı aşk hikayelerinde de zarar gören çok masum oldu, sevdikleri de dahil! Sonuç olarak, her şeyin fazlası zarardır. Yani elbette bir ders alacağız; Sevin ama hayat karartacak derecede değil. Çünkü az ilaçla iyileşemezsiniz, fazlasıyla da ölebilirsiniz. "Doz" önemli!