Türkiye her
anlamda değişiyor. Bir yandan muhafazakarlaşıyor, bir yandan muhalefet bilinci
ve rahatsızlığı sesini yükseltmeye başlıyor. Böyle sarsıntılı toplumsal
dönemeçler dramatik sanatlarda devirlerin bittiği, devirlerin başladığı bereketli
dönemlere dönüşür. Çok sayıda etkili iş çıkar...
Açıkçası şunu
öngörüyoruz. Zaten kapalı bir hayat süren halk, kendini bulmak, zamanını
kaliteli geçirmek, düşüncesine sahip çıkmak, kendini eylemli hissetmek vs. için
okumak, izlemek ihtiyacı duyacak. Bu da her düşünceden ‘nitelikli’ ve ‘köşeli’
işlerin ortaya çıkmasına sebep olacak. İnsanların yakın zamana kadar bir
değermişçesine tutunduğu sabun köpüklerine en nihayetinde sabun köpüğü
diyebileceğiz ve sabun köpüğü olarak tüketeceğiz. Nitelikli roman ve
televizyon-sinema dramasını yoğun bir dönem bekliyor.
Ve şöyle bir
matematik ilişki kurtarıcısı olacak yazar, senarist ve yapımcının: Edebiyat ve
tv-sinema alışverişi. Karşılıklı adaptasyonlar. Bu şu demek. Yetersiz
zamanlarda genelde vasat (üzgünüm) yazarlarla çalışan yapımcılar hikaye aksı
kaymasın, anlatılacak hikayenin sağlam bir sözü olsun diye romanlara çoook daha
alıcı bir gözle bakacak ve senarist ekibinin başına boss olarak rüştünü ispat
etmiş romanı koyacak. Kolay okunur, çok hikayeli, kalabalık kadrolu, atmosferik
tür romanları hususunda zayıf olan Türkiye edebiyatı ise, ticari hikayeleri
resmen ya da kısmen adapte ederek takip edilesi hoşlukta formatlar yaratan
senaryoları kataloğuna tv-tie-in ya da movie-tie-in (bağlantılı) romanlar olarak
sokacak.
Şimdiiii. Biraz
tüyo verelim sırtında ağır yük taşıyan ve çok daha ağırını yüklenecek drama
işçisine. Motivasyon, güç, ilham olsun.
DRAMA İŞÇİSİNE
TÜYOLAR
1. Kendini
bir sanatçı gibi hisset, öyle hareket et. Yalnız bu cümleyi egom işimden öndedir
manşetine dönüştürme. Bilakis. Şüpheci ol. Her şeyi, herkesi, kendini sorgula.
Çok dinle. Bir render mekanizman olsun. Tevazu senin işin. Gözünü aç!
2. Drama
işçisinin devasa sorunu son dakikacılıktır. Arkanı toplayacak birileri olsun.
Temel malzemelerin tedarik edilmiş olsun. Çünkü sen bir son dakikacısın. Zaten
olup olabileceğin dört tip var. Tipini düşün ve gardını al: 1- Son derece
parlak zekalı ve çok çalışkan (Bundan çok az var) 2- Son derece parlak zekalı
ve tembel (Bundan epey var) 3- Sıradan, yeteneksiz, üstelik tembel (Bunlarda
deli cüreti oluyor, tövbe!) 4- Sıradan, yeteneksiz ve çok çalışkan (Evlerden
uzak! Canına okurlar, haberin ola!)
3. İnsanlar
seni gördüğüne sevinsin. Yüzün gülsün. Şu kuralı yık. Disiplinli ve
yetenekliysen kaknemin tekisindir; hoş, güler yüzlü, komik, coşkuluysan
disiplinsiz ve yeteneksiz! Hem hikayen için, hem kendini diri tutmak için
görsel hafızanı güçlendir. Mesela kendi fotoğraflarını çek J Seni mutlu edecek işleri seç. Ya da
içlerinde seni en çok hangisi mutlu edecekse onu. Bu bazen daha az kazançlı
olandır. Bırak öyle olsun. Çünkü ne demiştik? İnsanlar seni gördüğüne
sevinmeli.
4. Kendine
dürüst ol. Yazarken sıkılıp, boğulup, intihara sürüklendiğin; hatta hiç
hoşlanmadığın bir şeyden, izleyen ya da okuyan da hiç hoşlanmayacaktır. Tabii
bu planlı bir dramatik hareket değilse. Drama, yaratıcısının kendisine
hissettiklerini kusan türe denir. Okumak istediğin senaryoyu ya da romanı yaz.
Baktın hesaplar tutmuyor, zıtlarını dene. Değiştir. Şuna dikkat et, bunu hesap
et, onu atlama gibi tohumlar, aşırı dikkatli ve özenli davranmak, yaratıcı işlerde
aynılaşma ve vasatlığı beraberinde getirir. Bu da, diyor George Lois, seni ve
işlerini görünmez kılar. Anladın sen ;-)
5. Etkilenmek
iyidir. Ama sen hep kendi kelimelerini bul. Çantanda minik bir not defteri
olsun ya da telefonunun notlarını kullan. Gün boyunca duyduğun ayrıcalıklı
sözleri, cümleleri, diyalogları, mekanları, semtleri not al. Lazım olur
6. Kolaya
kaçma, zora kaç. Elini taşın altına sok. Sen sok, başkasının elini bekleme.
Kusur ve kusurlu yapılar üzerine çoook düşün. Üslup çıkabilir ;) Biz dramacılar
şuna inanırız. Önce söz gelir. Dünya senin
7. Sakın
ama sakın ota dönüşme. Aynı anda başka projelerin ve hobilerin olsun. Yoksa
hikayeni mahvedersin. Kurursun, kurur. Temas ettiklerinin izlerini kendinde
öğüt.
8. İşin
sırrı işini iyi yapmakta, iyi iş yapmakta. Güvendiğin insanlarla paylaş, fikir
al, izlenim al. Ama abartma. Folloş olmasın işin.
9. Zaman
değişti. O an olduğun yer, semt, mekan, şehir belirleyici değil. Canın nerede
olmak istiyorsa, orada yaz.
10. Aman
ha! Kibar ol. Neredeyse herkese karşı. Malum. Tüm işler minik bir azınlığın
arasında gidip geliyor. Ne demiştik? İnsanlar seni gördüğüne sevinmeli, seni
özlemeli, hatırlamalı, hatta göresi gelmeli.
11. Kritik
günlerde ve saatlerde sıkıcı olmaktan çekinme. Gelen cazip teklifleri reddet. Her
türlüsünü. Zaten etmezsen, canına susadın falan demektir.
12. Altın
kural: Yaratıcılık bir çıkarma hüneridir. Bir şeyler ekleyerek daha iyi bir
senaryo ya da daha sağlam bir romana ulaşamazsın. Ya da şöyle ifade edelim.
Dramatik yapılar birbirine bağlı gelişen yapılardır. Senin eklediklerin,
hikayene eklediğin için hikayene girmez. İlişkilendirildiğinde girer. Gerçekte
fazla olan, ki sen bilirsin aslında neyin numara yaptığını, çıkarman
gerekendir. Çıkar, kurtul. Kısasını yazmak zor ve zaman alır. Uzun yazmakta ne
var. Tüm vasat ve çalışkanlar yazabilir. Sen ekonomik ol! İyi yazar
yazdıklarından vazgeçebilen kişidir. Yazdıklarına tapınan değil.
13. Baktın
olmuyor, yazamıyorsun. Sakın zorlama. Hemen kalk oradan. Klavyen yazmayacak
sana o romanı, o senaryoyu. Git ve tıkanan kafanı aç. Müzik? Hayır. Hiç
zannetmiyorum.
14. Yazar
kişisi olarak da, yazdığın hikayede de uyarıcı ol. Uyuşturma. Rahatsız etmekten
çekinme, doğru bildiğin için. İletişim kurabilen yapılar kur. İçinde yaşadığın
kültürün sarrafı ol. Kafandaki Google hep çalışsın.
15. Mizah
duygun yoksa, git kendini bir yerden at! Rica ediyoruz gerek tv dramalarında,
gerek romanlarda insanların sadece üzülemeyeceğini, kusursuz olamayacağını vs. unutma.
Yarattığın dünyaları idealize etme. Senin işin inandırıcılık. Seçili anlardan
oluşmuş bir dünya kuruyorsun. İnandırıcı olması gerekiyor. Hiçbir iş daima
ağlatmaz. Bu işlerin bir dengesi olmalı, aaaaaa..
16. Kızma.
17. Uykuyu
abartma.
18. Enerji
enerjiyi çeker. Yani, çevrene kapılma. İyisi mi, çevreni SEÇ.
19. Yazdıklarını
sesli oku. Sesli okuma kusur kusar.
20. Kendini,
sahneleri, tamlamaları, kelimeleri tekrar etmek ve etmemek hususunda kendine
dürüst ol. Tekrar seçili olmalı. Can simidi değil.